Anayasa Mahkemesinin Başkanı Sayın Haşim Kılıç’ın temennisi de Anayasa Mahkemesi’nin Ak Parti’nin kapatılıp kapatılmaması davasında verdiği hem kapatmayı hem kapatmamayı içeren tuhaf kararı da havada kalmıştır. Sayın Kılıç’ın iyi niyetli, toplumda yükselen tansiyonun sık sık nüksetmemesi adına yaptığı değişim içerikli çağrının olumlu bir yankısı olacağına en küçük bir ihtimali düşünemiyorum. Çünkü olayın tarafı olanların, olaya bakış açıları taban tabana zıt. Bir tarafta, hak ve özgürlüklerin kapsamını genişletmeyi hedef edinmiş bir toplum katmanının siyasi temsilcileri; karşı tarafta ise, hak ve özgürlüklerin sadece seçkinlere tanınmış bir imtiyaz olarak muhafazasını öngören siyaset, bürokrasi ve iş dünyası koalisyonu. Bu durumda herhangi bir ortak paydayı bulma umudu, ihtimaller dahilinde bile değil. Hele hele bir de endazesi ölçülü biçili bir karardan sonra Sayın Deniz Baykal’ın da dile getirdiği gibi kriz giderilmemiş, “tespit edilmiştir.” Bundan sonra yaşanacak kaosta, taraflar, kararın kendi algılarında okudukları argümanlarına daha katı ve sert bir biçimde dört elle sarılacaklardır. Üstelik, öngörülen en büyük hedef/av, yani Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın “siyasi mevta” beklentisi gerçekleşmemişken, yeni bir uzlaşma zemini beklentisi çok safiyane olur kanaatindeyim. Nitekim haberin içeriğine baktığımızda CHP Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Süha Okay’ın, siyasî partilerin kapatılmasını zorlaştıracak anayasa değişikliği düşüncesine bile karşı olduğunu, "Bu dönemde yeniden bir anayasa değişikliğini ele almak, toplumun ve siyasî partilerin böylesi gerginlik ortamında çatışma yaratır” cümlesiyle açıkça ifade etmesi yorumumun isabetli ve doğru olduğunun kanıtı. Buna ilaveten Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in “diyalog” çağrısına, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Onur Öymen’in Ak Parti’nin “can simidi” arayışında olduğunu vurgulayarak “Ak Parti, Anayasa çizgisine girecek mi girmeyecek mi, yoksa bildikleri yolda devam mı edecekler. Bunlar ortaya çıkmadan CHP ile uzlaşma laflarının anlamı yok. Bizden, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu tespit edilen bir partiyle görüşmemiz bekleniyorsa boşuna” demek suretiyle
kimsenin boş hayallere ve beklentilere girmemsini vurgulayıp, “Uğurlar olsun. Maç daha bitmedi. İktidar gol yedi ve sarı kart gördü. Bunun bir kırmızı karta dönüşmesi muhtemeldir. Akıllarını başlarına toplamalıdırlar” tavrı bu kaosun giderek derinleşeceğin en açık habercisi değil mi? Bu “maç bitmedi” mantığı, bana, ürkütücü günlerin daha gerilerde olduğunu, statükonun arka bahçeden devşiremedikleri kararı elde etme adına, gizli bir ajandalarının olduğu, Anayasa Mahkemesi’nin suya sabuna dokunmayan bu kararına karşılık, bekleme odasından çıkarılıp uygulamaya sokulacak bir “B Planı” bulunduğunun sinyalleri gibi geliyor.