Yeni Zelanda'da Nehir Taştı: 7 Ölü 

Oynanan oyun, Türk oligarşisinin/azgın elitin son tangosu. Bu çok açık seçik ortada. Ortada tam olarak görünmeyen tek unsur “oyun kurucu”nun kim olduğu. Netleşmeyen bu isimde kafalar karışık; Baykal mı, Kanadoğlu mu, Sezer mi, Demirel mi? Bunu da zaman gösterecek. Oyunun sonu/kararı baştan belli idi. Sadece anayasayı denetlemekle görevli Anayasa mahkemesinin “anayasayı koruma” misyonunu gözardı edeceği geçmiş uygulamaları ile sabitken, başka başka beklentilere girmek ham hayal kurmaktan başka bir şey değildi. Balık hafızalılar için küçük bir hatırlatma; 28 şubat sürecinde yaşanan küçük bir ayrıntı dikkatli gözlerden kaçmamıştı. Refah ve Fazilet partileri kapatılmak istendiğinde Anayasa Mahkemesini zorlayacak bir yasal engel olarak Siyasi Partiler Kanunu’nun bazı maddeleri (101 ve 103. madde) arızaya sebep olacak gibi görünüyordu. Ne yaptı Yüce Mahkememiz önce bu maddeleri iptal etti, bu iptal kararına dayanarak parti kapatma kararı vermişti. Bunu hatırlatmamın sebebi, Ak Parti’nin kurmaylıkları tartışma götürür kurmaylarının, parti yönetimini yanlış yönlendirdiğini ifade için yazıyorum. Hangi değişiklikleri yaparlarsa yapsınlar, onları “mukadder sonuç”tan kurtaramayacaktır. Ya “sine-i millete dönme” kararı vermeliler, ya da taslağı hazır anayasayı acilen gündeme getirip halk oyuna sunmalılar. Takvim sıkışıklığı baş gösterirse, kendilerini feshetsinler; kuracakları yeni bir parti ile gelecek seçimde bu milletin enaz %55-60 oranında oy vereceğine güvensinler. Neden? Bu kapatma davası açık açık bir meydan okuma.. Türkan Saylan’ın dediği gibi “biz ne dersek o olur” dayatmasından başka bir şey değil. Doğan medya gurubunun “asparagas haber tefrikaları” ile açılan bu davayı savuşturma düşüncesiyle Ak Parti’nin “hukuki savunma” çabasına girişmesi hem fuzuli, hem de o İddianameye “hukukilik” kazandırmaktan başka bir işe yaramaz. O İddianamenin “hukuki” değil, “siyasi” olduğunu açık açık söyleyen akademisyenler, aydınlar, siyasetçiler hepten kör ve sağır değiller, onlar “oyun”u gören basiret sahipleri olarak algılanmalı. İnsanların “kulluk” anlayışını, “bireysel” tercihlerini sorgulayan Bir İddianame ne kadar “hukuki” olabilir ki.. bu olsa olsa, “hukuki darbe”nin akabinde oluşturulabilecek “darbe hukuku” çerçevesinde düşünülebilir.