Neo-Marksist filozof Louis Althusser, eşine masaj yaparken boğazını sıkıp öldürmesinin acısını ve suçluluk duygusunu, ne belli bir süre kaldığı hapishanede ne de uzun süre tedavi gördüğü akıl hastanesinde atamaz üstünden. O duygu peşini özgürlüğünü aldıktan sonra da bırakmayacaktır. Onun için kaleme sarılır ve “Gelecek Uzun Sürer”i yazar. Anlattıkları, baştan sona o duygudan kurtulma çırpınışıdır, ki kitabına bulduğu isim, kurtulamasa bile o umudunun çok güçlü olduğunu gösterir. Öyle ya, umutsuz bir gelecek hayal edebilmek, hele hele bunun “uzun”luğunu göze almak, olanaksız…
Neden Althusser’den bahsediyoruz? Çünkü bir anlamda Althusser’e ters bir nazire Ersin Tokgöz’ün Üçleme serisinin ilk kitabı “Gelecek Bitti.”
“…Çok uzun süren bir gelecekti Althusser’in dediği gibi.. Ama bitti işte... Artık her şey sonsuza dek aynıyla baki…” diye bitiyor Gelecek Bitti’nin sunuşu.
Evet, gelecek uzun sürebilirdi belki. Ama bitmişti. Ve her şey bittikten sonra başlıyor.
***
“Antikahraman olamayacak kadar kahraman, kahraman olamayacak kadar silik, normal olamayacak kadar naif, üstte yada altta izole olamayacak kadar normal, bitiremeyecek kadar yaşama bağlı, sürdüremeyecek kadar isteksiz ve nefret dolu…” diye tanımaya başladığımızı düşünsek de kitapta hiçbir zaman vücuda gelmeyen kahramanı, bu ilk “tanımlanamaz tanım” daha sonra çokça karşılaşacağımız cevapsız soruların ilk hazırlayıcıları olarak çıkıyor karşımıza. Çünkü bu “her şeye açık kapı bırakan tanımlama girişimi” yine boşlukta bırakarak son bulur: “Bu mudur?” Cevap açık: Hayır!
Neden hayır? Hayır bu kadar netse, “evet” ne? İşte bu “evet”i bulmaya çalışmanın anti-romanı “Gelecek Bitti.” Çünkü yazar hayırın olmazlığından sıyrılıp evet cevabını ısrarla arasa da o cevaba ulaşamayacağının bilincinde; “Sorulan sorular… Cevap arayarak yada öylesine. Alınan cevaplar, soruyla ilgili yada öylesine. Aslında ne cevap verenin soruyla ilgisi vardır nede soranın cevaba ihtiyacı. Yaşamın ise hiçbirine… Olmayanlar etrafında kazara örülmüş ve devam eden, öylesine süregelen bir döngü… Soru var mı? Neyle ilgili? Ya cevap…?”
Yoktur… Ama yine de tam bir nedir arayışıdır “Gelecek Bitti.”
***
Bir yüzüyle hüzünlü bir aşk anlatısı… Hikaye, kahramanımızın, kişiliksizleştireceğini düşündüğü için reddettiği aşktan tüm karşı koymalarına rağmen kaçamaması, kendisini uzak tutamaması, daha sonra başta düşündüğü ve hep dışında yer almaya çalıştığı “kişiliksiz oluş’un” her haline girmesi, yaşadığı iç savaş ve en sonunda aşkını kaybetmesinin hikayesi. Hiçbir zaman vücuda gelmeyen, bir anlatıcısı ve bir de O. olan iki kahramandan oluşan bir anti-roman. Ne dış mekan betimlemesi, ne anlatıcının yada O.’nun neye benzediği ne de başka kişiler, hak getire, göremiyoruz.
Ama dediğimiz gibi bu sadece bir yüzü. Ve en basit yüzü. İyi okuyucu daha çok şununla ilgilenecek: Nietzsche’den Kant’a kafa tutan felsefi diyalektler, bir sanrının ürünü gibi görünen sürrealist akıl yürütmeler, “Toplumsal varoluş,” “Duygusal Varoluş” yada “Varolanların Dünyası” gibi tanımlama girişimleriyle anlamsız oluşu sorgulamalar, anlamsızlığın karşısında illa var olmak için debelenen insan doğasının zavallılığına ilişkin çözümlemeler ve hepsi altı çizilecek aforizmalar…
Peki geriye ne kaldı? Şu; “…Tanrısal kusursuzluğu kurmaya çalışırken zihnimde, bunun için yükselmeye çalışırken varolanların dünyasının gerekliliklerinin hepsinden, bu yükselişin önünde gördüğüm en büyük engel olan karşı cinse duyulan aşkla tahayyül sınırımın bile üstünde düşmüştüm aşağılara. Aldığım mesafeyi düşününce, bunun bir süreç sorunu olmadığını anlıyordum. Milat yoktu. Milat yoksa, tamamlanmış da olamazdı. O zaman beni sarmalayan bu duygunun anlamı neydi? Diğer tarafta; toprak ne kadar çekiyorsa, sıcaklığa karşı özlemim de o boyuttaydı. Sanırım çok yakında her şey bitecek. Toprağa çekilişim, içinde yer almakla; sıcaklığa özlemim, ateşle son bulacak. Mutlak karanlık, toprak ve ateş. Bekliyorum…”
Yada şu; “…İçimden çıkararak yaktığım ışığın aydınlığıyla görülebilecek her şeyi gördüm… Artık ışığım sadece hüznü ve derin kaybedişlerimi gösteriyor bana. E, o zaman neden kapatmıyorum ışığı? Klik sesiyle birlikte bana gösteremeyeceği tüm o “şey”lerden neden kurtulmuyorum? Mutlak karanlıktan neden hâlâ kaçıyorum? Umut mu hâlâ arsızca? Gelecek bitti oysa. Hadi, biraz cesaret. Görülebilecek iyi bir şey kalmadıysa artık…”
Evet, geriye sadece biten bir gelecekle ilgili yığınla soru ve asla tatmin etmeyen cevaplar kalmıştı. Belki gelecek başlamadan ortaya çıkan sorular… Ve belki de o yüzden “Gelecek Bitti…”
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |