3 Temmuz 2011’de başlayan ve Türkiye’yi sarsan şike davasında sona gelindi. Aylardır süren sorgulama ve yargılamaların ardından, başkanlığını Mehmet Ekinci’nin yaptığı Özel Yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, bir aksilik olmadığı takdirde kararını bugünkü duruşmada açıklayacak. Sabah başlayacak duruşmada sanıklar ve avukatlarının savunmaları alınacak, son sözleri sorulacak. Ardından mahkeme heyeti karar için toplanacak. Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci, çarşamba günkü duruşmanın sonunda yaptığı açıklamada, büyük bir aksilik olmadığı takdirde kararlarını bugün vereceklerini açıklamış, “Bu son duruşma geç saaatlere kalabilir. Eğer bir aksilik yaşanırsa, pazartesi gününe duruşma koyabiliriz” sözlerini sarfetmişti. Bu sözlerin ardından 4’ü tutuklu, 89 tutuksuz sanık ve yakınlarını büyük bir heyacan sardı. Herkesin umudu, bugünkü duruşmada tahliye ve beraat kararları çıkması. Davada şu anda 4 tutuklu sanık bulunuyor. Bunlar Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Asbaşkan İlhan Ekşioğlu, Giresunspor eski Başkanı Olgun Peker ve menacer Yusuf Turanlı. Eğer bugünkü duruşma sarkar ve karar 2 Temmuz Pazartesi gününe kalırsa, dava tam 1 yılını doldurmuş olacak.
Tahliye olmak değil, aklanmak!
Aziz Yıldırım’ın avukatı Prof. Dr. Köksal Bayraktar, önceki günkü duruşmada, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını içeren CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasını istemediklerini ifade etmişti. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şu demek: 2 yıla kadar ceza alan kişi, bu hükümden yararlanmak isterse, cezası erteleniyor ve 5 sene içinde herhangi bir suça karışmazsa, cezasını çekmiş sayılıyor ve siciline de işlenmiyor. Ancak böyle bir talepte bulunan kişi, mahkeme kararına Yargıtay’da itiraz etmeyeceğini yani temyize gitmeyeceğini peşinen kabul etmiş oluyor. Aziz Yıldırım’ın bu maddeden yararlanmak istememesinin anlamı şu; İsteği, tahliye olmak değil, aklanmak, beraat etmek.
TARİHİ SAVUNMADAN MÜTHİS SÖZLER
“Aziz Yıldırım ve arkadaşları Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak için Silahlı Suç Örgütü kurmuştu. Evlerimizi aramadılar, bahçelerimizi de kazmadılar. Bu örgütün silahlarını kimse aramadı sormadı. Sonradan anladık ki amaç bir yerlerden bir örgüt bulmak ve bizleri oraya katmaktı ve öyle de oldu... Türlü oyunlarla Fenerbahçe’nin de önü kesilmeye, hakları zorla elinden alınmaya başlanınca artık bizim için olay açığa çıkmıştı. Hakkımızda birileri çoktan karar vermiş, meydanlara darağacını kurmuşlardı. Değiştirilen yasanın adı ‘Aziz Yıldırım’ yasasıydı. Ülkenin Cumhurbaşkanı bile böyle söylemişti. Ama bir tek Fenerbahçeli yararlanamamıştı yasadan. Çünkü bizlerin suçu sabitti: Fenerbahçeli olmak... ‘Silahlı suç örgütünden soruşturulup, şikeden tutuklanıp, haksız ve ekonomik çıkar amaçlı suç örgütünden’ yargılanacaktık. Bu kadar telaşa, böylesine önemli makamları sırf bizleri buralarda yargılamak için bu durumlara düşürmeye ne gerek vardı. İstenilse bizler burada Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nde yargılanmak için dilekçe dahi verebilirdik. Haklıyken peşinen haksızlığı seçeceğimiz yegane durum; Türkiye Cumhuriyeti menfaatleridir.
Bu kararınız Fenerbahçe’den öte Türk futbolunun geleceğiyle, itibarı ile ilgilidir. UEFA kararı göstermiştir ki bu yargılama, spor hukuku hükümleri itibariyle tanınmamakta; hatta aleyhe durum ve delil olarak dahi değerlendirmeye tabi tutulmamaktadır. Vereceğiniz karar aynı zamanda Türk yargısının bağımsızlığına dair olacaktır. Bilinmelidir ki adaletsizliği engelleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir, ancak mücadele etmediğimiz hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır.
Sizler benim örgüt kurmadığımı, bu insanların örgüt üyesi olmadıklarını çok iyi biliyorsunuz. Bu tür söylemlerle bizlere ceza verilmemesi gerektiğini biliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti ve Fenerbahçe’den başka aşkımız ve zayıf noktamız olmadığını, Fenerbahçe’ye ve bizlere yaşatılanları hak etmediğimizi biliyorsunuz. Bu ülkeyi, bu vatanı bölmeye çalışanlara övgü ve ayrımcılık yarışında olanların konu biz olunca nasıl acımasız olduklarını görüyorsunuz.
Unutulmamalı ve şu sıralar sıklıkça hissedilmektedir ki, Türkiye her geçen gün ‘Damarlarındaki asil kanın farkına biraz daha varmak zorundadır’. Bu kararda sorumluluğunuz, sorumluluğumuzdan daha az değildir. Yine de; Sayın makamınız tahtında tüm Türk yargısına olan inancımı yineler, son sözümüzün ‘bu sevda bitmez’ ve ‘her koşulda FENERBAHÇE’ olduğunu dosta, düşmana ilan ederim.”
3 Temmuz’dan günümüze...
3 Temmuz 2011 günü başlayan sürecin yargılama ayağı 31’i tutuklu 93 sanıkla başlamıştı. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianamenin kabulüyle tutuklanan ve aralarında, o zamanki Beşiktaş Asbaşkanı Serdal Adalı, teknik direktör Tayfur Havutçu, Beşiktaş Protokol Müdürü Ahmet Ateş, futbolcular İbrahim Akın, İskender Alın, Korcan Çelikay, Eskişehirspor eski Sportif Direktörü Ümit Karan ve Diyarbakırspor Eski Başkanı Abdurrahman Yakut’un bulunduğu 8 ismin Metris Cezaevi’nden 12 Aralık 2011 tarihinde tahliyesine karar vermişti. Silivri Ceza İnfaz Yerleşkesi’nde görülen ve iddianamenin okunduğu davanın ilk duruşmasından sonraki Çağlayan etabında ise Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu ile Cemil Turan özgürlüğüne kavuşmuştu. Davanın 26-30 Mart arasında görülen 3. duruşmasında
6 kişi için tahliye kararı çıkmış, aynı haberin Aziz Yıldırım ve İlhan Ekşioğlu için alınmamasını protesto eden Fenerbahçe taraftarları ve emniyet güçleri arasında, arbede yaşanmıştı. 30 Nisan-4 Mayıs tarihleri arasında görülen duruşmalarda ise sadece Fenerbahçe Muhasebe Müdürü Tamer Yelkovan tahliye edilmişti. 29 Mayıs-1 Haziran arasında görülen duruşmalarda ise 5 kişi tahliye edilmiş; Aziz Yıldırım, İlhan Ekşioğlu, Yusuf Turanlı ve dosyası başka bir davaya bağlanan Olgun Peker Metris Cezaevi’nde kalmıştı.
fanatik
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...