Kuruluş yıllarında liseden destek alan Galatasaray'ın bir diğer hamisi de Osmanlı Sarayı olmuştur. Öyle ki Aslan, Padişah'a maç bileti dahi satmıştır.
Fenerbahçe yapısal olarak ezeli rakiplerinden görece daha şeffaftır. Bu şeffaflık, iç bünyede olup bitenlerin kamuoyuna sızabilmesi anlamındadır. Bu durum da kulübün siyasetle olan ilişkilerini de daha fazla görünür kılıyor. Oysa, Galatasaray’ın da iktidarla kurduğu ‘ilişki sayısı’ Fenerbahçe’den daha az değildir. Ama orası Mekteb-i Sultani. Orada ‘kol kırılır yen içinde kalır’. En azından yakın dönemlere kadar bu prensip çok geçerliydi.
Lise, Galatasaray’ın gelişip serpilmesinde temel aktör olurken, spor bürokrasisinin de Sarı-Kırmızılı tonlar taşımasını sağlar. Futbol Federasyonu’ndan Beden Terbiyesi’ne kadar birçok spor teşkilatının yönetimlerinde ağırlık hep Galatasaraylılarda olagelmiştir. Sanki bu rol ezeli rakipleri tarafından ‘monşerler’e bilinçli olarak terk edilmiştir; ‘biz bu işlerden pek anlamayız’ denilerek...
İlk kombine saraya
Galatasaray’ın iktidarla ilişkisi Osmanlı Sarayı’ndan başlar. Fenerbahçe yokluk içindeyken Galatasaray, Padişah’a kombine bileti satıyordu!
Özellikle de Meşrutiyet’in ilanından sonra Osmanlı Sarayı, Galatasaray’ın organizasyonlarını bilet alarak destekler. 1911’de Galatasaray, Macaristan’ın Kolojvar takımını İstanbul’da ağırlar. Tertiplenen maç için Padişah’a da bilet gönderilir. Kulüp, 1080 kuruşluk bileti Zat-ı Şahane’ye, 324 kuruşluk bileti de Veliaht Hazretleri’ne gönderir. Böylece Aslan, bir nevi ilk kombinesini Saray’a satmış olur; toplam 1404 kuruş karşılığı...
Mehmet Ali Gökaçtı, bu küçük rakamın anlamının büyük olduğunu vurguluyor. Çünkü mühim olan kaynağın niteliğiydi. Galatasaray, ‘devletin değişmez’ unsurlarından kaynak sağlayarak, siyasal iktidarlardan nispeten daha bağımsız hareket etme şansı bulur. Nevarki yakın tarihte Galatasaray’ın da diğerleri gibi siyasal iktidarın sularına kapıldığı görülecektir. Ama en azından başlangıçta İttihat ve Terakki’nin hücumlarına karşı koyabilme lüksüne sahip olmuştur.
Galatasaray, Talat Paşa’nın Altınordusu ve İttihatçılar’ın yönetiminde yer aldığı ve giderek popülerleşen Fenerbahçe’ye karşı siyasi bir hamle yapmak zorunda kalır.
Sarı-Kırmızılılar, fahri başkanlığa Sait Halim Paşa’yı getirerek, tedbirini alır!
Osmanlı için oynuyor
Galatasaray, 1921’in sonbaharında iki aylık bir Avrupa turnesine çıkar. Almanya, Çekoslovakya ve Macaristan’da 17 maça çıkar.
Memleket topyekûn cephedeyken, Galatasaray’ın yokluk kıyamette Avrupa’da top sektirmesi dikkat çekicidir. Takımda birkaç Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı futbolcu da vardır ama bu olaya ‘milli bir sos’ vermek amacıyla yapılmıştır. Gökaçtı, Galatasaray’ın Osmanlı devleti tarafından finanse edilmiş olmasının kuvvetli bir ihtimal olduğunu söylüyor.
Yazar buna delil olarak da gidilen ülkelerin başında Osmanlı’nın savaş müttefiki Almanya ve ona yakın ülkeler olmasını gösteriyor. İddia doğruysa, Galatasaray, Avrupa’da Osmanlı propagandası yapmış oluyor. Zararı yok, yaklaşık 80 yıl sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzü olacaktır Avrupa’da...
Galatasaray’ı yakan ateş: Güneş
Gazeteci Eşref Şefik’in, yönetime yönelik eleştirilerden ötürü kulüpten ihraç edilmesi Galatasaray’da bölünme getirir. Camianın etkin ismi Yusuf Ziya Öniş ve 27 arkadaşı 1933’te kulüpten ayrılır. Şefik’in ihracına en ilginç tepkilerden birini ünlü yazar Peyami Safa verir. Safa, düşüncelerin açıklanmasına Osmanlı’da mani olunduğunu hatırlatarak, “Galatasaray’da cumhuriyet ilanı zamanı gelmiştir” der.
İş Bankası’nın başında bulunan Celal Bayar’a yakın başka isimler de peşi sıra ayrılır ve Ateş-Güneş Kulübü’nü kurarlar. Ancak kulübün başharflerinden yapılan “Ayva G..t” yakıştırmasından ötürü kulübün adı Güneş olarak değiştirilir. “Gençleri, ülke savunmasına hazırlayacak şekilde yetiştirmek”(!) gibi bir amaç güden kulüp, kendisini sadece futbolla sınırlamayarak, tenisten denizciliğe kadar birçok sosyal etkinlikte bulunuyordu. Bu bakımdan da CHP iktidarının da topluma sunduğu bir ‘spor kulübü modeli’ oluyordu.
Güneş ve iktidar birlikte can yakmaya hazırlanıyordu; özellikle de Galatasaray’ın... Atatürk’ün büyük şefkat gösterdiği Güneş’in Taksim’de aldığı tesiste bir odanın da Fenerbahçe’ye tahsis edilmesi pek manidardır. Profesyonellik olmasa da Güneş, yüksek paralarla futbolcu alıyordu. Güneş, yok etmek üzere Galatasaray’ın üzerine üzerine doğuyordu! Sarı-Kırmızılı kulüp, Güneş’in yakıcı sıcaklığından kurtulmak için çareyi TBMM Başkanı Kazım Paşa’ya fahri başkanlık teklifi yapmakta bulur. Paşa, teklifi kabul eder.
Başkanı ‘Türk Irkı ve Dünyaya Yayılışı’ konulu konferanslar veren Güneşspor’un isim babası Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs da kulübün bayram günü olur. 2. ligde son sırada yer alan bir takımla birleşip birden en üst lige çıkan Güneş, artık Galatasaray’ın rakibidir. Daha ilk maç olaylara sahne olur.
Güneş maçındaki olaylardan ötürü bir maç seyircisiz oynama cezası alan Galatasaray’a bu maç oynatılmaz. Böylece Aslan, bir maçı eksik olduğu için 1936’da ligi 2. bitirir. 1937’de iki kulübün maçı yine olaylara sahne olunca, İsmet Paşa, beklenen ‘tehdidi’ yapar: “Bütün kulüpleri kapatırım..” Aslan, bu olaydan sonra Güneş’e karşı biraz pasif bir tutum sergiler. Devlet marifetiyle şampiyonluklar yaşayan Güneş, Atatürk’ün ölümünden hemen sonra; 1940 sonlarında batıp gider... Galatasaray da böylece rahat bir nefes alır...
Ali Sami Yen Stadı için Menderes’ten para ricası
Kürek şubesine alınacak yeni futalar için Türk Spor Kurumu Başkanı Adnan Menderes’ten yardım isteyen Galatasaray, bir başvuru da stat için yapar.
Aslan, Menderes’e gönderdiği mektupta, Mecidiyeköy’de inşaatına başlanacak yeni stat için 3500 TL talep eder.
Galatasaray da dümeni bir DP’liye teslim eder
Galatasaray, 1956’ya kadar dolaylı olarak DP’lilere koltuğu vererek idare eder. 1957’de ise koltuk, DP’li Sadık Giz’e verilir. Bu tercihin ilk meyvesi de 150 bin TL bedelle Su Ada’nın kulübe verilmesi olur.Giz’in 27 Mayıs öncesi başkanlıktan ayrılması darbe sonrası Galatasaray için bir avantaja dönüşür!..
Yılmaz-Ağar-Terim el ele
90’larda futbol siyaset ilişkisinin adı şöyledir: Mesut Yılmaz-Mehmet Ağar-Galatasaray... Galatasaray, Türk futbol tarihine geçen büyük başarıları yakalarken, bu dönemlerde başbakanlık yapan Mesut Yılmaz, sevincini gizlemiyordu. Mehmet Ağar ise adeta Fatih Terim’in gölgesi gibidir.
Bacanak Tanrıyar
Özal dönemiyle birlikte ‘elde çanta’ dünyanın dört bir yanında iş bağlayan işadamı modelinin spordaki yansımaları en bariz biçimde Galatasaray’da görülür. İş bitirici bu yeni yöneticiler, Özal’ın bacanağı ANAP’lı Ali Tanrıyar’ın başkanlığında 14 yıl sonra şampiyonluğu yakalar.
Öniş, başkan olarak döner
DP’nin iktidara gelmesiyle birlikte Fenerbahçe ve Beşiktaş, koltuklarında gereken siyasal değişiklikleri uygularlar! Galatasaray ise koltuğunu Güneşspor’u kurup kendisini yok etme noktasına getiren Yusuf Ziya Öniş’e bırakır. Sarı-Kırmızılı camia, Millet Partili Suphi Batur’un yerine Öniş’i seçerken elbette bu ismin Celal Bayar’a olan yakınlığını da gözetmiştir. Galatasaray üyesi olan Bayar, Batur’un bırakması yönünde zaten kamuoyuna alttan alta duygularını zerk eder.
Derwall’e Özal torpili
Jupp Derwall’in Türk futbolunun gelişmesi için önerdiği model Özal iktidarında hayata geçirilir. İlk iki yıl şampiyonluğun gelmemesi nedeniyle Ali Uras yönetimi Alman’ı yollamayı kararlaştırır. Ancak Turgut Özal devreye girip “Bu adam Türkiye’nin tanıtımına büyük fayda sağlıyor” diyerek durdurur. Malum, Derwall’in ektiği tohumlar daha sonra Avrupa sahalarında da çimlenecektir!..
Arena’da siyaset
Galatasaray’ın, yeni stadı TT Arena’nın açılış töreninde TOKİ Başkanı’nın ‘ofsayta düşen’ konuşması nedeniyle protestolara sahne olur. Duruma kızan Başbakan Erdoğan, stadı terk eder. Bu olay Başkan Adnan Polat’ın da sonunu hazırlar.
Aybar’dan Bayar’a protesto
Ocak 1971’deki divan toplantısına kulüp üyeliğinde 40. yılını doldurmasından ötürü verilen beratı almaya gelen Cumhurbaşkanı Celal Bayar, TİP’in efsane lideri eski Galatasaraylı sporcu Mehmet Ali Aybar tarafından protesto edilir. Bayar salona gelince Aybar çıkar...
Erdoğan, Cim Bom bayrağı sallıyor
Galatasaray’ın 2000’deki UEFA Şampiyonluğu’na geleceğin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da yerinde tanıklık eder. Danimarka’y kadar giden Fenerbahçeli Erdoğan, Galatasaray’ın başarısını ‘milli’ hesapta görerek, iyi bir siyasetçi olacağının da ilk işaretlerini verir!..
RADİKAL
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...