Alper Görmüş/Yeni Aktüel
Egosu şişik olmayan milliyetçi lider: Bu devirde nimet…
Türk siyasetinin en "opak" ve en nobran figürü. "Kişilik sahibi" olmayı her şeyin önüne koyması, bence kişiliğinin en önemli parçası… Hayır, size katılmıyorum, bu benim takdirle karşılayabileceğim bir kişilik özelliği değil. Bu özelliğe bir de şişik egoluluk eklenseydi, halimiz hiç iyi olmazdı.
Portre yazmanın kendine göre bir meydan okuma tarafı var. Bu belalı süreç, kapalı, gazeteci deyişiyle "malzemesi kıt" figürlerin portresini yazmaya karar vermenizle başlar. Sonra işe girişir, bilgi toplamaya başlarsınız. Bu yolda harcadığınız enerjinin miktarıyla topladığınız malzeme arasındaki ters orantı size daima şunu telkin eder: "Vazgeç bu sevdadan..."
Fakat bunu yapamazsınız...
Hayır, bir bataklıkta gibi değilsinizdir, isterseniz terk edebilirsiniz bulunduğunuz alanı, nitekim bunu yapmak istersiniz fakat ayaklarınıza söz geçiremezsiniz. Kısa süre sonra anlarsınız nedenini; çünkü bulunduğunuz alan "zor"un alanıdır ve siz, insanoğlunun kadim duygularından birinin etkisi altındasınızdır; "zor" olana karşı meydan okuma duygusunun
Bakmayın 40 yıllık portreci gibi, işin ilmini çözmüş havalarında yazmama, ben de bir hafta önce, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin portresini yazma kararı aldıktan sonra öğrendim bütün bunları.
Kişilik
"1982 yılıGazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda 2. sınıf öğrencileri Türkiye
"Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor. 'Bakın' diyor, 'bu, kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey...' Sonra (1)'in yanına bir (0) koyuyor: 'Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)'i (10) yapar.'
"Bir (0) daha... 'Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz.' Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek... Disiplin... Sevgi... Eklenen her
"Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)'i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve hoca yorumu patlatıyor: 'Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir.' Sınıf, mesajı alıp sessizliğe gömülüyor..."
İnternette yıllardır şehir efsanesi tadında anlatılan bu "yaşanmış öykü"deki hocanın Devlet Bahçeli olduğu 22 Temmuz seçimlerinden hemen önce ortaya çıktığında ben hiç şaşırmadım. Bütün matlığına rağmen, Bahçeli'nin "kişilik" kavramını haddinden fazla önemseyen, önemsedikçe nobranlaşanlar kategorisinden olduğunu çok önceden hissetmiştim.
"Nobran" ne mi? Gelin onu, insana "keşke bütün kelimeleri bu tarzda anlatan sözlükler olsa" dedirten bir tarifi hatırlayarak öğrenelim:
"Davranışları kaba olan (değil, belki katı), gönül kırıcı (hayır, gönül almayı bilmeyen demek daha doğru). Çevresindeki insanları yeterince fark etmeyen, siz isteseniz de yanaşacak iskelesi bulunmayan insan, denebilir. Dürüst, güvenilir, etkili niteliklerini beğendiğiniz, ama inatçı, dediğim dedikçi, kendini beğenmiş halinden tedirginlik duyduğunuz, adeta gönlünüzce sevip benimseyememekten şikâyet ettiğiniz bir dost, bu nobran dediğiniz insan." (Hakkı Devrim, Radikal, 11 yıl önce).
Siz hiç "kişilik sahibi" olarak işaret edilip de aynı zamanda esprili, güleryüzlü, duygusal, şamatacı birini tanıdınız mı? Tanımadınız, çünkü "kişilik sahipleri" hep nobran insanların arasından çıkar. Ben kişilik sahibi olmayı her şeyden fazla önemseyen insanlardan ürkerim. Fakat 40 yıl düşünsem, yer yer ırkçılığa varan milliyetçi bir siyaseti savunan bir partinin başındaki insanın siyasi yaklaşımlarından çok, onun kişilik yapısından ürkeceğim aklıma gelmezdi. Buna yol açan asıl neden, hiç şüphe yok ki Devlet Bahçeli'nin pek de alışık olmadığımız bir milliyetçi lider portresi çizmesi
"Ne çiçek bahçesi ulan?"
Bütün "kişilik sahipleri" gibi Devlet Bahçeli'nin de disiplini ve sertliği öncelikle kendisine uygulayan biri olduğu kanaatindeyim. Her şeyi fazlasıyla ciddiye alan, hep tetikte olmayı gerektiren zor bir hayatBiliyorsunuz hiç evlenmedi, hiç çocuğu olmadı. Olsaydı, onun da hayatının zor bir hayat olacağını güvenle söyleyebilirim. "Kişilik sahipleri" de öbür insanlar gibi kendi aralarında muhtelif ego derecelerinde sınıflandırılabilir. Egosu fazla yüksek olmayan "kişilik sahipleri" kendilerine ve yakınlarına uyguladıkları disiplini ve sertliği başkalarına uygulamazlar, uygulayamazlar. Yakınlarında karşılığını bulamadıkları sevilme ihtiyacını "başkalarından" devşirme zorunluluğu da frenler onları. Buna karşılık yüksek (şişik) egolu "kişilik sahipleri" dünyayı yalnız kendilerine ve yakınlarına değil, başkalarına da dar ederler.
Devlet Bahçeli egosu şişik bir insan değil. Aldığı terbiye, üstten bakmadan çok saygılı olmayı telkin eden geleneksel bir terbiye. Mesela: Bir zamanlar bir sigara tiryakisiydi ama ağabeyinin yanında kesinlikle sigara içmiyordu. Aynı şekilde hem Başbakan hem büyüğü olduğu için Bülent Ecevit'in yanında da sigara içmezdi. Siyasi hayatı boyunca hep sessiz, hep "büyüklerine" itaat eden bir çizgi izlemesi de aynı kişilik özelliğinden, egosu şişik olmayan bir insan olma vasfından kaynaklanıyor.
Egosu bulutlarda dolaşmayan bir insanın böyle bir Türkiye'de milliyetçiliğin lideri olması nimet sayılmalı. Ben, Bahçeli'nin, çoğu insanın "siyasi sağduyu" diye nitelediği siyaset etme tarzının bu kişilik yapısıyla doğrudan ilişkili olduğu kanısındayım.
Birçoğumuzu şaşırtan bu siyaset etme tarzının tezahürlerine göz atalım biraz
Hatırlayın, Mersin'de birkaç çocuğun bayrak yakmasının ardından yurt çapında başlatılan "Bayrak yürüyüşleri"nde dahi ülkücülerin sokağa inmesine izin vermemişti.
Bahçeli'nin sokakta ülkücü görmek istemediğini, ellerinde silah değil bilgisayar görmek istediğini vurgulaması, hem de kabaran milliyetçilik koşullarında vurgulaması tarihi önemi haiz bir çıkıştı; yeterince değerlendirildiğini düşünmüyorum.
Sonra milliyetçi çevrelerde fırtınalar kopartan şu sözler: "Kan bağına ve soya dayalı milliyetçilik anlayışının her şekli, Türk milliyetçiliğine yabancıdır ve aykırıdır."
Ve tabii Türkiye'nin etnik yapısını her renk ve kokudan çiçeğin yan yana yaşayabileceği bir çiçek bahçesine benzettiği ünlü konuşmaBilenler bilir, MHP'de hiç kolay değildir böyle konuşmak. O kadar ki, parti içindeki politik rakibi, "Başbuğ"un "Ne mozaiği ulan"ına nazire bir slogan bile üretti bundan: "Ne çiçek bahçesi ulan!"
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...