MHP'NİN KUCAĞI VE AK PARTİ'NİN SINAVI 

Gel kucağıma Ak Parti

Türkiye'ye ayak bağı olan temel Anayasal konularda koca bir 4 yıl boyunca AKP tek adım atmadı. Oysa sadece CHP vardı.

Şimdi Bahçeli faktörü var ve her yeni durumda darbeleriyle AKP'yi serseme çeviriyor.

Baykal'a karşı durmak, AKP için çok zor değil. Baykal, CHP'de manevra kabiliyetinden yoksun bir siyasi çizgi izleyebiliyor. CHP'de olduğu sürece her temel tartışmaya “laiklik ve cumhuriyetin ilkeleri” ekseninden başka yaklaşım sergileyemez.

Bahçeli öyle değil.

MHP, temelde milliyetçi kesime hitap ederken, konjonktüre göre muhafazakarlara da, katı laiklere de, ulusalcılara da yakın olabiliyor.

Seçim öncesini hatırlayın. CHP&MHP koalisyonu fırına verilmişti. Tuncay Özkan gibi gençliği Ülkücülerle çatışmakla geçmiş biri bile “Sağcıysanız MHP'ye; solcuysanız CHP'ye” diyebiliyordu. Alevi köylerinde MHP propagandası yapılıyor ve hatırı sayılır oy alıyordu. Hıncal Uluç köşesinden “oyumu MHP'ye vereceğim” diye açıkça yazıyordu.

MHP hem sol ve ulusalcılara böylesine yaklaşabilirken, hem de İslami kesime sıcak mesajlar verebilecek yapıda. Terör, anayasa, laiklik dahil temel konularda CHP'yle aynı düşünmesine rağmen “laiklik” kelimesini ağzına sakız etmemesi, MHP'ye muhafazakarlara doğru manevra kabiliyetini veriyor. 

MHP şimdi bu yüksek manevra kabiliyetli yapısıyla, AKP'yi -ağır bir tabir olacak ama- her fırsatta kucağına oturtmak istiyor.

Türban konusunda bunu kısmen başardı ama AKP'liler sona doğru uyandılar.

Türkiye'de türban yasağı eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün bir imzasıyla dalga dalga heryere yayıldı. Yeni YÖK başkanının fikirleri dikkate alındığında ve bu yaz 23 üniversite rektörünün değişeceği düşünüldüğünde, türban konusu yine tersi bir süreçle bir – bir buçuk yılda doğal sürecinde çözülecekti.

Ama MHP, türban teklifini “şak diye” masaya koydu ve erken doğumla türbanı sakat bıraktı. Anayasa değişikliği gerçekleşmesine rağmen, üniversitelerdeki Gürüz kadroları türbanlı öğrencileri içeri almadılar ve AKP, MHP eliyle toplum önünde iktidarsız pozisyona sokuldu. Türban sorunu da yeni bir çözümsüzlüğe sürüklendi. MHP'nin ikinci darbesi Ek 17. madde olacaktı ki, AKP son anda uyandı ve hazırlanan Danıştay iptali zokasını yutmadı.

MHP bu manevradan yarı muzaffer çıkarken, Bahçeli'nin yaptığı manevralar da dikkat çekiciydi tabi. Bahçeli'yle kavgalı şahin Ülkücülerin gazetesi Yeniçağ'ın Ankara Temsilcisi Sebahattin Önkibar, “Cuma namazına bile gitmeyen Bahçeli, katıldığı cenazede; cenaze namazının dışında camide vakit namazı kıldı” diyerek Bahçeli'nin “dindarlaşmasına” şaşırıyordu.

MHP, AKP'yi ikinci “dost işi tokatlama” hamlesini ise parti kapatmayı zorlaştıracak Anayasa değişikliği üzerine kurdu. Kapatma davası açılır açılmaz mevzuya atlayıp “Kişiler cezalandırılsın, partiler kapatılmasın” özetinde Anayasa değişiklik önerisi yapan MHP, herkesi şaşırttı. Sol-ulusalcı kesim “MHP, AKP'nin gizli koalisyon ortağı mı, her başı sıkıştığında kurtarıyor” derken; MHP aslında “AKP'yi başsızlaştırma operasyonu” çerçevesine sadık biçimde ilerliyordu.

Bahçeli'nin formülüyle; Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı hale gelecek, ama partisi kapatılmayacaktı. MHP için “bundan iyisi Şam'da kayısı” durumu sözkonusuydu ama AKP kurmayları bu kez kucağa oturmadı.

Bahçeli'nin çözüm yoluna “sağol ama kalsın” diyen AKP, MHP'yi seçim öncesi yerine, yani CHP'nin yanına itti. Şimdi CHP de MHP de aynı şeyi söylemek durumunda kaldılar.

Erdoğan, MHP'nin “türban” hamlesi karışsında, açık olmalı ve “MHP'nin bu önerisine evet dersem, bunun sonu böyle böyle olur” diye halka açık açık durumu anlatmalıydı. Bu cesaret isterdi ama yapmalıydı.

Erdoğan şimdi yeni bir cesaret testiyle başbaşa.

Ya 2003-2004 yıllarındaki reformist rolüne dönüp; Siyasi Partiler Kanunu dahil, Türkiye'ye ayak bağı olan tüm çağdışı yasaları dünya standartlarında demokratik hale getirip, köhne kalıntıları toptan temizleyecek Anayasa reformunu yapacak; ya da Neo Ergenekon, kucağını açmış bekliyor.