Sabahattin Önkibar'ın Yeniçağ'daki yazısının ilgili bölümü...
Önce Sabah yazarı Yavuz Donat’ın iki gün yazdığı yazıdan bir pasaj aktaralım:
“Abdüllatif Şener’in partisinden ayrılacağı belliydi. Aylardır konuşuluyordu. Kurucusu olduğu parti ile ilgili eleştirilerde bulunuyordu.
1) AKP, Şener’i disipline verebilirdi, vermedi.
2) Partiden atabilirdi, atmadı.
Şener partinin yetkili organı MKYK’da konuşturuldu. Kimse onu azarlamadı, tartaklamadı ve def ol git demedi. Partiden uygar bir şekilde uğurlandı. Uğurlamada AKP Genel Sekreteri arabasına kadar eşlik etti.”
Uğurlamayla ilgili olarak Abdüllatif Şener de, “Başbakan’la kucaklaşarak vedalaştık” dedi.
Sorarım size bu tablonun tek kelimelik tasviri nedir?
Nezaket mi dediniz!
Hayır hayır onun da ötesi yani zarafettir.
Sevin sevmeyin, beğenin beğenmeyin, AKP Şener bağlamında müthiş bir sınav vermiştir...
Ben kıskanç bir adamım.
Bütün bunlara şahit olduktan sonra bizim taraflarda bunlar niye olmuyor dedim kendi kendime.
Yakın geçmişte yaşananlar film şeridi gibi geçti gözümün önünden.
Önce Ramiz Ongun’a takınılan o sevimsiz sahneleri hatırladım ki; Devlet Bahçeli’nin genel başkan olduğu kongrede, Tuğrul Bey’e karşı Devlet Bahçeli lehine çekilip genel başkan olmasını sağlamıştı. Başbuğ’un vasiyeti olan Erciyes Kurultayı’na katılmak üzere gelen Ramiz Ongun’a, dağda bile tahammül edemediler.
Ardından Kemal Derviş’e ve onun peşkeşlerine direndi diye kapıya konan Enis Öksüz geldi gözümün önüne.
Derken Abdülhaluk Çay’ın, Ramazan Mirzaoğlu’nun, Hüsnü Yusuf Gökalp’ın ve benzerlerinin tasfiyelerini hatırladım.
Ve birden yaşadığımız o malum dehşet sahneler hafızamda bir kez daha canlandı.
Önce cumhurbaşkanı adaylığına dilekçe vermeye giden Sadi Somuncuoğlu beyin yolunun kesilmesi ve ardından Prof. Ümit Özdağ olayı.
Sadi bey; ülkücü bir isim de cumhurbaşkanlığına aday olabilsin diye çırpınırken, birileri; hayır olamazsın diye sonradan yolda bırakacağı delifişek ama samimi yiğitleri seferber etti.
Keza Ümit Özdağ hadisesi de öyleydi.
Türk milliyetçiliğinin yüz akı sevgili Özdağ Hoca’nın ne Amerikancılığı bırakıldı ne de ajanlığı!
Oysa o Ümit Hoca çok değil aday adaylığının birkaç ay öncesinde Devlet beyin bizatihi danışmanlığını yapıyordu.
Aday adayı oldu adam bir anda ajanlık ve hainlikle suçlandı.
Bitmedi anılar turumuzdaki depremlerden biri de Yeniçağ’a yapılan baskın ya da saldırılardır.
Gazete binamız tecavüze uğrar ve yazarımız Kumbasar tartaklanırken, 1980 darbesinin akabindeki ülkücü hareket davasından idamla yargılanan ve 6 yıl hücrede çile çeken Yönetim Kurulu Başkanımız Ahmet Çelik’in aracı da kurşunlatıldı.
Dahası, o gün bugün Taraf ve Vakit gibi gazeteler baştacı edilirken MHP Genel Merkezi’ne değil muhabirinin, Yeniçağ gazetesinin kendisinin bile girmesi yasaklandı.
Gelin şimdi yukarıdaki Şener’in uğurlanış sahnesiyle MHP’deki bu fotoğrafları insaf ile, iz’an ile kıyaslayın ve hükmünüzü verin.
Bazı tüfeyliler şimdi bizim için AKP’ye yağ çekiyor diyebilir de işin öyle olmadığı Tayyip Erdoğan’ın şahsım için açtığı tazminat davalarıyla sabittir. Dahası, bu sütunlarda AKP için yapılan muhalefetin onda biri MHP tarafından yapılmış olsaydı emin olun MHP şimdi yüzde 8’lerde değil en az yüzde 20’lerde olurdu... Hem 2002’de erken seçim kararını alıp AKP’ye iktidar yolunu açan da ben değilim. Keza Abdullah Gül’ü Çankaya’ya ben çıkarmadım. Dolayısıyla hiç kimse bizi AKP’ye iltifat etmekle suçlayamaz. İşaret etmek istediğimiz MHP, pardon pardon Devlet Bahçeli’nin yönetim üslubundaki yanlışlıklardır. Bir faşist dediğimiz AKP’deki zarafete bakın bir de Bahçeli’nin bu tutumlarına!..
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |