BİRLEŞMİŞ Milletler'in arka kapılarında hazırlanan yeni planın başını Washington yönetimi çekiyor. 'Federal Kıbrıs' önerisi getirilerek, iki kesimlilik modeli adı altında Türkler'e 'parça devlet' tanımı konuyor.
Tüm yetkiler Rumlar'da
DEHŞET şöyle sürüyor; kritik noktalar Rum'a devrediliyor. Merkezi hükümet, Güney Kıbrıs'ın hakimiyetine geçiyor. Savunma, temsiliyet ve toprak düzenlemelerinde söz Rum'a veriliyor.
Kıbrıs'ta hakimiyeti Rum'a devretme tezgâhı
Batı, Kıbrıs Türkleri'ne yönelik izolasyonları kaldıracağına, Kıbrıs Türkleri'ni yine sırtından vuracak çalışma içinde... KKTC'yi yutacak iki kesimli yeni 'Kıbrıs Planı'nda merkezi hükümet Rumlar'ın idaresinde...
BİRLEŞMİŞ Milletler Genel Sekreteri Ban ki Moon'un 3 Aralık 2007'de yayımladığı Barış Gücü'nün (UNFICYP) görev süresinin uzatılması ile ilgili karar metninde ìKıbrıs Türkleri'ne izolasyonların kaldırılması" hususuna dikkat çekince ortalık karıştı. Bu konunun basına yansıması ardından hemen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, GKRY'ne gitti ve bir dizi görüşmeler gerçekleştirdi. Nitekim, 14 Aralık 2007'de BMGK'nin 1789 sayılı kararı açıklandı ve Kıbrıs Türkleri üzerinde var olan izolasyonların kaldırılması ile ilgili sözlerin karar metninde yer almadığı görüldü. Nedense Türk tarafı anılan hadisede BM Genel Sekreteri'nin bahse konu tanımlamasının konseyden geçebileceği umudunu taşıyarak, büyük bir sevinçle konuyu basınında işlemişse de bunun sonunda yaşanılan sevincin bir ìRüya" misali olduğu görüldü.
Yıllardır Kıbrıs konusunda Türk tarafının sergilemiş olduğu iyi niyet göstergesi çerçevesinde; BM tarafından sunulan birçok projeye ìEvet" demesine karşın, Rumlar'ın olumsuz tavırları ile karşılaşmış ve anlaşmazlığın çözümünde bugüne kadar bir sonuç alınamamasına imkan kılmıştır. Hatırlanacağı üzere, Annan Planı'na 24 Nisan 2004 referandumunda ìEvet" diyen Kıbrıs Türkleri için dönemin BMGS'i Kofi Annan da 28 Mayıs 2004 tarihli rapor hazırlamıştır. Lakin, bu rapor 3 Haziran 2004'te (2004/437) yayımlanmıştı. Anılan rapor 1 Mayıs 2004'te Rumlar'ın tüm ada adına AB'ye üye olmasından sonra açıklanması yine büyük bir heyecan yaratmıştı.
Rusya vetosu engel
BM Genel Sekreteri iyi niyet misyonu raporunda, referandumlar sonrasında Kıbrıs Türkleri'nin durumunun uluslararası camia tarafından ele alınması gereğine işaret etmekte ve Kıbrıs Türkleri'ne baskı uygulamak veya onları dünyadan tecrit etmek için hiçbir gerekçe kalmadığını kayda geçirmektedir. Bu çerçevede Kıbrıs Türkleri'ne yönelik ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması için uluslararası camiaya ve Güvenlik Konseyi'ne kuvvetli bir çağrıda bulunmakta, Kıbrıs Türk tarafının kalkınmasını engelleyen ve onları dünyadan tecrit eden uygulamalara son verilmesini istemekteydi. Lakin Güvenlik Konseyi'ne sunulan rapor Rusya vetosu ile engellenmişti.
Bugün açıkça görülüyor ki değişen bir durum yok. GKRY ile KKTC uluslararası camiada muadil statüde tutulmuyor. Kıbrıs Türkleri ne kadar iyi niyetle önlerine sunulan “Yıkım planlarına evet" deseler de kar etmiyor, çünkü dünkü Rum söylem ve niyetleri ile bugünkü siyasi veçhelerinde bir değişiklik oluşmamıştır. Hal böyleyken, GKRY'nde Şubat 2008'deki Başkanlık seçimlerinde Hristofyas'ın seçimleri kazanmasını umut eden kişiler, bu yolla Kıbrıs'ta çözüm olabileceğine inanmaktadırlar. Halbuki Rumlar'ın genel bakış açısında Kıbrıs Türkleri ile herhangi bir siyasi eşitlik paylaşmayı arzusu etmedikleri halen görülmek istenmiyor. Ancak, Batı dünyasının da; özellikle Amerika ve İngiltere'nin 2008 yılında bir anlaşmaya varılması yönünde ciddi adımlar atma çabasında oldukları yönündeki açıklamalar sanırım Rum başkanlık seçimlerinden sonra gün ışığına çıkacak. Aldığımız duyumlara göre, şu an BM'in arka kapılarında yeni bir plan hazırlanıyor. Adı “Kıbrıs Planı". Peki Amerika'nın başını çektiği öne sürülen planda neler öngörülmektedir?
2008 hareketli geçe
Planın ilk yüzünde; 12 Şubat 1977 - 79 tarihli anlaşmalar ile 1960 Anayasası'nın birleştirilmiş hali düşünülerek “Federal Kıbrıs sistemi" önerilecek. İki kesimlilik atfında bulunularak Kıbrıs Türkleri'ne “Parça devlet" tanımlaması sunulacak. Merkezi hükümette ise Rum hakimiyeti baskın gelecek. Önemli merciler Rumlar'a devredilecek. Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs topraklarından çekilmesi, “Kıbrıs Cumhuriyeti"nin asker ve silahlardan arındırılması ve Kıbrıs askeri olmayan kuvvetlerin Kıbrıs'tan çekilmesi hükmü ince tanımlamalarla getirilecek. Türkiye'den gelen nüfusun -Kıbrıs doğumlular hariç- geri gönderilmesi istenecek. Yönetimde de iki meclisli parlamento önerisi getirilecek ve parlamentonun birinci meclisinde, Türk ve Rum toplumları nüfuslarına göre temsil edileceği şekilde düzenlenecek. “Eşit" üyeye sahip olacakları tanımlaması yapılacak. Savunma, temsiliyet, toprak düzenlemelerinde Rum talepleri ağır basacak...
Öyle görünüyor ki, 2008 yılında Kıbrıs Planı ile ilgili hareketlenmelerin yaşanacağı süreç baş gösterecek ve 2010 yılına kadar konu halledilmek istenecek. Kıbrıs'taki Türk egemenliği önce içimizde tarih ve manevi bilincimizin ortadan kaldırılması yönünde oluşturulan sivil toplum üzerindeki ağların iki toplumlu etkinlikleri ile 1989 yılında başlatıldı, ardından 2004 yılında tarih kitaplarının değiştirilmesi ile vukuu buldu. Batılılaşma yolunda Türk hükümetinin büyük heyecanı, Osmanlı döneminde 17. yy sonu ve 18. yy başındaki idarecilerin kendi himayelerinden çıkmış bir süreçteki zamanı gösterir nitelikte.
Tarihten bir yaprak
Yine de, hatırlatmakta fayda vardır ki, Sultan Mahmut döneminde meşhur Tepedenli Ali Paşa Yanya valiliğine tayin edildikten sonra, oğulları olan Muhtar, Veli ve Salih Paşaları, daha sonra damatları ve torunlarını Tepedenli diğer kurumların başına getirmişti. Tepedenli Ali Paşa önce Yunan ihtilalcilere karşı geldiği görüntüsünde bulunsa da sonradan Mora ihtilalini destekleyen en önemli kişilerden biri olduğu görülmüş ve Osmanlı yönetimine baş kaldıran bir çizgi içine girmişti. Nitekim, Tepedenli Ali Paşa önce 1821 Mora ihtilaline, sonra 25 Mart'ta Yunanistan bağımsızlığına ve de Girit'in kaybedilmesine vesile olan kişi olarak tarihe düşmüştür. Belki bu konuları pek fazla gündeme getirme taraftarı olmayanlar var olabilir, lakin günümüzde Batı hayranlığı sürecine kapılan bir yönetimin olduğunu unutmamak lazımdır. Zira, Annan Planı aşamasında açık örnekler yaşadık, şimdi ise ikinci bir hengameli döneme doğru gideceğimiz bir sürece girdik.
Tarihin tekerrür ettiğini defalarca not etmemize rağmen, Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi “Şayet ders almış olsaydık tarih tekerrür eder miydi? diye sormak gerektiğini de nazar-ı itibare almak lazım gelmez mi? Sever niyetinde olan Batı dünyası için Şark meselesi bugün aynen devam ediyor, ancak bu kez psikolojik savaş metotları ile...
Yavruvatan’da “Kanlı noel” şehitlerine anma
KKTC’DE vatan uğruna şehit düşenlerin anıldığı “21-25 Aralık Milli Mücadele ve Şehitler Haftası” dün başladı. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, şehitlerin, Kıbrıs Türk halkının var oluş mücadelesinde en güçlü dayanağı olduğunu belirterek, “Sizlere layık olmak için, toprağa düşerek öksüz bıraktığınız halkımızı barış ve güvenlik içinde dünyalı yapmak için birlik ve beraberlikle çalışacağız” ifadesini kullandı.
İstiklal Marşı, saygı atışı
Kıbrıs’ta tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen, Rumlar’ın Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama (Enosis) amacıyla 21 Aralık 1963’te başlattığı silahlı saldırılarda şehit düşenler tören ve etkinliklerle anılıyor. Lefkoşa’da Şehitler Abidesinde şehitleri anma töreni düzenlendi. Protokol sırasına göre çelenklerin anıta konulmasıyla başlayan tören, saygı marşı, saygı duruşu ve saygı atışının ardından İstiklal Marşı eşliğinde bayrakların göndere çekilmesiyle devam etti.Törende, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği 1. Müsteşarı İbrahim Mete Yağlı ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu, Anıt Özel Defterini imzaladı.
Mücadele yılları
KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığından Piyade Kurmay Binbaşı Akın Örsdemir, törende yaptığı konuşmada, bugünün, mücadele yıllarında şehit düşenlerin anıldığı ve Kıbrıslı Türklerin soykırımını anma günü olduğunu söyledi.
Tercüman
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |