Günün en yoğun anında, pek çok işi yetiştirmeye çalışırken telefonum çaldı. İstemsizce bir off çıktı ağzımdan. Kim bilir hangi gereksiz konu için, kim arıyordu.
“Çanakkale’de arıyorum sizi Kıvılcım Hanım, doktorum ve yardımınıza sonsuz muhtacım” dedi bir ses.
Şifa dağıtan elleri, ellerime kapanacak gibi …
“Estağfirullah buyrun” dedim merakla.
-Oğlumun yaptığı bir resmi arıyorum, okul sergisinde satılmış. Duydum ki, yıllar önce siz satın almışsınız. O resmi sizden ücreti karşılığında alabilir miyim tekrar?
Sessizliğin ortasında bir ses yankılandı.
-“Oğlumu kaybettim Kıvılcım Hanım.”
Teselli edecek bir cümle söylemek isterken, kırık bir kemanın ahı gibi bir ses çıktı dilimden, ağlamaya başladım.
Bu saatten sonra benim için tüm acılar hükümsüzdür.
DORUKALP MELEĞİMİZE ATFEN …
Yanıbaşımdayken bile hasrettin,
Sanırdım mutluluk hiç bitmeyecek
Beni böyle bırakıp nasıl da gittin?
Bekle beni oğlum, kavuşana dek.
Üşürsün, palton burada kalmış,
Yerime seni toprak mı sarmış?
Gidince anladım, dünya çok darmış
Bekle beni oğlum kavuşana dek.
Ne zaman kastetsem kendi canıma,
Sabırla sığınıyorum Yaradanıma,
Yokluğunda dilim lal, gözlerim ama
Bekle beni oğlum kavuşana dek.