E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

İbrahim Kalın: Desteğimiz devam edecek 

"Bizim meşru Trablus hükümetine desteğimiz bundan sonra da devam edecek." diyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "siyasi çözümün ilerletilmesi için diplomatik çabalarımız devam edecek." dedi.

8.07.2020 - 14:45
İbrahim Kalın: Desteğimiz devam edecek

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, başta Libya ve Doğu Akdeniz olmak üzere bölgesel ve uluslararası gelişmeler, Türkiye'nin dış politika hamleleri ve atılan adımların yansımalarına ilişkin AA'nın sorularını yanıtladı.

Türkiye'nin güvenliğinin, bütün komşularının güvenliği ve Akdeniz'deki hadiselerle doğrudan ilgili olduğunu vurgulayarak bölgenin istikrarını sağlamayı, bu vesileyle de Türkiye'nin güvenliğini garanti altına almayı amaçladıklarını belirten Sözcü Kalın'a yöneltilen sorular ve cevapları şu şekilde:

İç politika ve dış politikada oldukça hareketli bir dönem yaşıyoruz. Dünya da hareketli bir dönem yaşıyor. Bir taraftan siyasi gelişmeler diğer taraftan pandeminin etkisi var bütün dünyada ama bunların başında Libya meselesi geliyor. Libya şu an Türkiye açısından, bölge açısından en kritik noktalardan biri. Türkiye Libya'da son birkaç aydır bir şey yapıyor. Meşru hükümete ciddi bir destek vererek Libya'da adeta dengeleri değiştiren, rüzgarı tersine çeviren bir hareket yaptı. Bütün bunları yaparken Türkiye'de de kimileri soruyor, 'Biz Libya'da niye varız, Libya'daki hedefimiz nedir?' Bu soruyla başlamak istiyorum, biz niye Libya'dayız, ne yapmak istiyoruz Libya'da?

Çatışmaların başlamasından sonra Libya hükümetinin talebi üzerine, bildiğiniz gibi geçen aralık ayında Libya ile bir anlaşma imzaladık; Askeri İşbirliği ve Güvenlik Anlaşması. Bu anlaşma çerçevesinde Birleşmiş Milletlerin (BM) de tanıdığı meşru hükümete destek veriyoruz. Orada Türkiye'nin müdahalesiyle çatışmaya bir denge getirildiğini de artık herkes teslim ediyor. Eğer Cumhurbaşkanımızın bu vizyoner müdahalesi olmasaydı Libya'da çatışmalar çok daha derinleşecek çok daha fazla insan ölecekti ve Libya'nın parçalanması belki kaçınılmaz hale gelecekti. Şu anda da bir ikili yapı var ama biz BM çatısı çerçevesinde öncelikle siyasi sürecin ilerletilmesi için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bununla beraber Hafter tarafının saldırgan tutumu nedeniyle de Serrac hükümetinin yani Trablus hükümetinin de bir nefsi müdafaa hakkı var. Bu hakkı kullanmaları da yine uluslararası hukuk çerçevesinde kayıt altına alınmış bir haktır. Dolayısıyla onlarla bu alandaki iş birliğimiz yoğun bir şekilde devam ediyor.

Çözümün askeri değil siyasi olduğunu hepimiz ifade ediyoruz. Özellikle BM çatısı altında Berlin Konferansı'nın belirlediği ilkeler çerçevesinde siyasi sürecin ilerletilmesi bizim de öncelikli tercihimiz. Bugüne kadar Serrac hükümeti bu konularda çok yapıcı bir tutum içerisinde oldu. Buna mukabil Hafter tarafının 2019 Nisan ayında yapılan Abu Dabi Anlaşması'ndan beri, yani yaklaşık 1,5 yıldır, bütün anlaşmaları, ateşkes ilanlarını, barış görüşmelerini ihlal ettiğini gördük. Şimdi bu tablo karşısında Serrac hükümetinin Hafter tarafına bir güveninin olmaması da gayet normal. Çünkü bugüne kadar verdikleri hiçbir sözü tutmadılar, BM'nin belirlediği ilkelere aykırı hareket ettiler. Hafter Berlin Konferansı'na geldi ama orayla ilgili bağlayıcı hiçbir şeyin altına imza atmadı.

HAFTER'İN ÇAĞRISINA YANIT

BM ilkeleri çerçevesinde ve Berlin Konferansı'nda belirlenen ilkeler ışığında bir siyasi sürecin ilerletilmesi için Libya hükümetine desteğimiz devam edecek. Burada bir ateşkes çağrısı yapıldı bildiğiniz gibi, Trablus hükümeti prensipte bu ateşkes çağrısına karşı değil fakat ateşkesin sürdürülebilir olması için belli şartları var. Bunlardan biri de herkesin 2015 yılında imzalanan Sahirat Anlaşması'ndaki pozisyonlarına geri çekilmesi. Buna göre de Hafter güçlerinin Sirte ve Cufra'dan çekilmesi gerekiyor. Burayı Hafter tarafının kendi askeri saldırıları için bir üs olarak kullanmasına elbette müsaade etmek istemiyorlar. Çünkü geçmişte bu tür ihanetlerle çok karşı karşıya kaldılar ve Hafter tarafı bugüne kadar ne zaman bir barış çağrısı yapsa ya da ateşkes çağrısı yapsa, bu hep bir sonraki saldırının hazırlık dönemi olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla haklı olarak Serrac tarafında bir güvensizlik var.

Bir diğer önemli konu da, bu gözlerden kaçıyor, sadece geçtiğimiz 6 ay içerisinde Hafter'in Libya'nın petrol ve doğal gaz yataklarını bloke etmesinden dolayı Libya'nın ulusal kaybı 5 milyar doları geçti. Yani Libya şu anda ayda 1-1,5 milyar dolara yakın bir zararın içerisinde. Biz bildiğiniz gibi 3 hafta önce Dışişleri Bakanımız, Hazine ve Maliye Bakanımız, Milli İstihbarat Başkanımızla Trablus'a gitmiştik. O zaman Libya'nın Enerji Bakanı bize 2011 yılından beri Libya'nın toplam kaybının 250 milyar doları aştığını söyledi. Şimdi bakın burada heba edilen büyük bir servet var, bunlar Libyalıların serveti, Libyalıların mal varlığı. 6-7 milyon gibi küçük nüfusa sahip olan, doğal gazından petrolüne, sahilinden madenlerine kadar birçok doğal zenginliği bulunan Libya gibi bir ülkenin çok daha iyi ekonomik şartlarda yaşaması mümkün. Bizim umudumuz, beklentimiz, çabamız bir an önce bu çatışmaların sona ermesi ve Libya'nın bu yeni döneme geçmesi.

"AMACIMIZ İSTİKRAR!"
Şimdi 'Libya'da ne işimiz var?’ sorusuna gelecek olursak, güvenlik kavramının küreselleştiği bir çağda siz ulusal güvenliğinizi sadece kendi ulusal sınırlarınızla çizemezsiniz. Türkiye'nin güvenliği söz konusu ise bu aynı zamanda Irak'ın güvenliği ile İran'ın güvenliği ile bütün komşularımızın güvenliği ile ilgilidir, Akdeniz'deki hadiselerle doğrudan ilgilidir. Libya bizim Akdeniz'den deniz komşumuzdur. Uzak gibi görünebilir ama haritaya nasıl baktığınıza bağlı bu. Türkiye'yi içine kapatmak isteyenler 'Türkiye'nin Libya'da ne işi var?' veya 'Irak’ta ne işi var?' yahut 'Suriye'de ne işi var, Filistin'de ne işi var?’ diyebilirler ama Türkiye'nin hem mevcut cari güvenlik konsepti açısından, güvenlik öncelikleri açısından baktığınızda hem de tarihi bir perspektiften baktığınızda Türkiye her zaman kendi Misakımilli sınırlarından daha fazla olmuş bir ülkedir. Yani Balkanlardan Orta Asya'ya, Orta Doğu'dan Kuzey Afrika'ya, Kafkaslara kadar uzanan bir coğrafyanın içerisinde yer alıyoruz biz. Bu bölgelerde yaşanacak en ufak bir kriz, gerilim, çatışma, savaş doğrudan Türkiye'nin güvenliğini etkiler. Nasıl etkiler? Terör olarak etkiler, göç olarak etkiler, başka alanlarda etkiler. Biz bunun örneklerini defalarca gördük. Libya'da yaşanan hadiseler de hem Akdeniz'in güvenliğini hem NATO'nun güvenliğini doğrudan ilgilendiren konulardır.

Bir diğer önemli konu da Türkiye Libya'nın yabancısı yahut yenisi olan bir ülke değil. Bizim orayla çok eskiye giden tarihi bağlarımız, güçlü ilişkilerimiz var. Kaddafi döneminde güçlü ekonomik ilişkilerimiz vardır. Libya'nın altyapısını büyük oranda Türk şirketleri yaptılar. Savaştan dolayı bunlar akamete uğradı ama son ziyaretimizde hem Sayın Serrac hem kendi ekibi Türk firmalarını bir an önce Libya'ya davet etmek istediklerini de söylediler. Başka alanlarda da enerji, petrol, doğal gaz, elektrik üretimi, inşaat, altyapı, bu alanlarda da Türkiye ile iş birliği içerisinde olmak istediklerini kendileri ifade ediyorlar. Yani bizim de bakış açımız hep bir 'kazan-kazan' ilişkisi çerçevesinde bölgenin istikrarını sağlamak, bu vesileyle de Türkiye'nin güvenliğini garanti altına almak.

"Siyasi çözüm yoluna gidilirse meseleler çözülebilir"
Siz böyle söylüyorsunuz, 'NATO’nun güvenliğini sağlamak' diyorsunuz ama bir NATO ülkesi Fransa bugün gayrimeşru bir yönetimi destekliyor. Yine aynı şekilde Mısır destekliyor, Rusya'nın bir taraftan bizimle Suriye'de bir çalışması olmasına rağmen Libya'da Hafter'e destek veren bir politikası var. Birleşik Arap Emirlikleri yine bu bölgede. Yunanistan bir ilişki kurma çabası içerisinde. Bu gayrimeşru milis güçlerini destekleyen ülkelere Türkiye'nin bir çağrısı var mı? Yani Trablus yönetimiyle görüşmeleri, ikili ilişkilerin güçlendirilmesi konusunda bir çağrınız var mı?

Elbette, öncelikle bütün uluslararası aktörlerin yapması gereken BM'nin de tanıdığı meşru hükümetle ilişki kurmak olmalı. Yakın bir zamana kadar bu ülkelerin bazıları, Amerika Birleşik Devletleri dahil, Serrac hükümeti ile ilişki kurmaktan bile sarfınazar ediyorlardı. Ama şimdi Türkiye'nin bu müdahalesi, desteği hem sahada hem diplomatik alandaki desteği sayesinde bu denge değişmeye başladı. Şu anda Serrac hükümeti daha fazla muhatap alınıyor. Tabii biz Libya'nın milis güçlerin, dışarıdan getirilen paralı askerlerin bir savaş arenası haline gelmesini asla arzu etmeyiz. Siyasi çözüm uygulanacaksa bu askeri çözümlerin bir kenara bırakılması mutlaka gerekiyor. Fakat şimdi uluslararası aktörlerin maalesef Suriye'de yaptığına baktığınız zaman da benzer bir tablo yavaş yavaş Libya'da ortaya çıkmaya başlıyor. Suriye'de 11'inci yılına giren savaş yakın dönemin en kanlı savaşı maalesef. En büyük göç akımlarının çıktığı yer Suriye ve orada çeşitli dönemlerde çeşitli gerekçelerle, 'DEAŞ'la mücadele' dendi, başka gerekçelerle Suriye halkı uluslararası toplum tarafından yüzüstü bırakıldı. Orada bulunan uluslararası aktörler Suriye halkının, Suriye'nin toprak bütünlüğünün, siyasi birliğinin sağlanmasından ziyade kendi çıkarları için hareket ettiler ve kriz giderek daha derinleşti, daha karmaşık hale geldi. Şimdi Libya'da da öncelik eğer Libya halkının barışı, huzuru ve güvenliği olarak tanımlanırsa, Libya'nın doğal kaynakları, siyasi birliği ve toprak bütünlüğü temelinde bir siyasi çözüm yoluna gidilirse bu meseleler çözülebilir. Ama orada yine 'Libya'yı şuradan bölelim, şu kısmını biz alalım, bu kısmını şunlara verelim' gibi bir yaklaşım içine girilirse Libya'da bu çok yıkıcı sonuçlar doğurur.

Böyle bir durum mu var sizin gördüğünüz?
Bununla ilgili birtakım spekülasyonların yapıldığını duyuyoruz. Hatırlarsanız Amerika'nın Irak'ı işgalinden sonra da 2003'ten sonra da buna benzer şeyler dile getirilmişti. 'Etnik ve mezhebi yapısından dolayı bir arada bulunması mümkün olmayan bir ülke, dolayısıyla Irak'ı bölelim, 2'ye bölelim, 3'e bölelim, Şii-Sünni diye bölelim, Şii-Sünni-Kürt diye bölelim' gibi tezler dile getirildi dönem dönem. Bakın o dönemin yaraları hala sarılamadı Irak'ta. Suriye'de dönem dönem bu dile getirildi. İşte 'Sünnilerle Nusayrileri ayrıştıralım, 2'ye bölelim, yani bir de Kürtlere bir şey verelim.' Yine bir üçlü yapı. Lübnan'da hatırlarsanız 1990'da biten iç savaşta benzer şeyler dile getirildi. 'Lübnan hem Hıristiyan hem Müslüman hem Sünni hem Şii hem başka Dürzi grupların falan olduğu bir yer, dolayısıyla Lübnan'ı bir arada tutmak mümkün değil, böyle bir parçalı yapı kuralım' dediler. Bakın hala 90'dan beri Lübnan'da siyasi istikrar sağlanamıyor. Şimdi buradaki tecrübeler ortadayken benzer bir gidişatın Libya’da ortaya çıkmasına müsaade edemeyiz, hiç kimsenin de etmemesi gerek.

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Ceyhan'dan 'beyin yiyen amip' açıklaması
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana ...
Ertlenen 3 sınav için ÖSYM'den açıklama
Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Halis Aygün, ertelenen ...
Avukatlardan adliyede 3 dakikalık alkışlı eylem!
İstanbul Barosu'na bağlı avukatlar, çoklu baro teklifine karşı adliye içinde alkışlı eylem yaptı.
 
İzmir'de camiden bu kez de Müslüm Gürses şarkısı çalındı
İzmir'in camilerinde 'Çav Bella' ve 'Yuh Yuh' şarkılarının çalınmasının ...
Ayasofya hakkında dikkat çeken kulis bilgisi: Ayasofya kararı yazılıyor
Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi ve yazarı Okan Müderrisoğlu, katıldığı ...
Bakan Soylu duyurdu: Eğitimleri biter bitmez sahaya inecekler
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma Şube ...
 
Dünyanın en güçlü pasaportları açıklandı!
Henley Pasaport Endeksi'ne göre 191 ülkeye vizesiz girilebilen Japonya ...
Zonguldak'ta sağanak etkili oldu!
Zonguldak'ta, sabah saatlerinde etkili olan sağanak nedeniyle cadde ve ...
Bakan Koca'nın uyarısı fayda etmedi
İstanbul'da sabah ve akşam minibüs manzarası Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
fransa
Tayyip Erdoğan
Kızılyıldız
Mersin İdmanyurdu
Volero
Mehmet Şimşek
kardeş
Dilma Rousseff
mülteci