Ersin Tokgöz’ün Anayurt Gazetesi’ndeki köşesinden...
Soru şu: İdeolojik olarak kendinizi koyduğunuz yer ve o yerden aldığınız güçle gösterdiğiniz&göstermeye çalıştığınız tavır, güce ne kadar dayanıklı?
Eğer siz bu dayanıklılığı defalarca test etmişseniz ve her defasında ideolojinin güce selam durduğunu, gücü gördü mü kendini yeni bir forma bürüdüğünü görmüşseniz, neden rahatsız olduğunuz, zarar gördüğünüz yada mücadele ettiğiniz o şeyin üstüne güçlü bir şekilde inmezsiniz?
Hayır...
Ne ne askeri bilgileri yanaşık düzen eğitiminden akıllarından kalan şeylerden ibaret olanların yaptığı gibi sınır ötesi operasyon nutukları atacağım, ne onlarca denklemi barındıran bir harekatı “girmek yada girmemek” gibi iki basit çizgiye çekip birinden yana tavır koyacağım.
İzliyoruz...
Talabani, herkesin başını döndürecek bir şekilde birbirine taban tabana zıt açıklamalar yapıyor, yapabiliyor. Sanki kendi yönettiği bir devleti varmışçasına “Bir kedi bile teslim etmeyiz” gibi boyundan büyük açıklamalar yaparak efelik taslıyor, ardından saatler geçmeden PKK’lıların teslim edileceğini söylüyor, daha o ses ortalıkta dolaşırken o açıklamasını da yalanlıyor. Yani bir telaşta...
Rice, daha birkaç gün öncesinde ABD’nin operasyona kesin karşı olduğunu söylerken, hemen peşinden birkaç gün müsaade edilirse bu işin bitirileceğini söylüyor. Yani aynı telaş onda da var.
AB, çeşitli oyuncuları ile yaptıkları karşı açıklamalara rağmen bir anda Türkiye’nin yanında olduğunu mesajını veriyor. Yani o telaş, bulaşmıştır.
Şimdi soru şu: Hani ABD kesin olarak harekata karşıydı? Kapı arkasındaki onca görüşmeye rağmen PKK’ye karşı tek bir atmıyordu? Hani Irak Türkiye’nin yapacağı bir operasyona misliyle karşılık verecekti? Peki nasıl oluyor da hem Talabani hem de Rice PKK ile organik bağlarının itirafı olacak bu açıklamaları yapabilecek kadar tutuşuyor, AB tavır değiştiriyor?
Ve asıl soru şu: İdeolojinin anlamını daraltıp belli bir konudaki duruşa getirirsek, güç kullanımının artmasıyla yön değiştirebildiğini görüyorsak ve kendimize öteden beri bu gücü zaten fazlasıyla vehmediyorsak, neden bu güne kadar laf olsun kabilinden öteye geçmeyen açıklamalar, işe yaramayan kulisler, göz boyamalar yerine o gücü göstermek için adım atılmadı?
Hadi, hem demeççi esnafının bize yeni iş çıktı diye ellerinin ovuşturmasının gazına gelip operasyonu pompayalayım. Olsun diyelim... Karşısına daha güçlü bir şekilde “olmasın”ı koyalım... Kerameti kendinden uzmanlar, stratejistler, kaybolmaya yüz tutmuş emekli subaylar ve her zaman her konuyu satabalicek omurgasızlıktaki medya yüzsüzlerinin kendilerini kahraman olarak ortaya atmasından fazlasıyla etkilenip tepki koyalım.
Eyvallah...
Ama hiç olmazsa şu soruları da soralım; belki onca gürültü arasında zihin açıcı olur.
Bizzat devlet eliyle büyütülen Talabani’nin kıvırma kapasitesini ve korkaklığını bile bile neden tepesine vurup istediğinizi yaptırmak yerine adam yerine koyup sonu onlarca günahsız çocuğun ölümüne neden olacak diplomasi oyuncağına sarılınır? Talabani’nin Kuzey Irak’ta Türk yetkililer tarafından nasıl azarlandığını yakından bilen, temsilcisinin Ankara’da bir odada sıradan bir sivil toplum kuruluşu başkanı tarafından nasıl çocuk gibi paylandığına ve sonucuna yakından tanıklık eden bu zavallı yazarınız bile neyin ne sonuçlar getireceğini görebilirken oyunda ısrar edilir?
ABD’ye kuyruk salladıkça bunun daha çok kuyruk sallanmasından başka sonuç getirmeyecğini, Irak batağından nasıl çıkacağını düşündüğü, hızla yalnızlaştığı ve güç kaybettiğini bile bile neden o övündüğümüz gücümüz göz ardı edilir de hala icazet istenir?
İlk ciddi çıkıştan sonra son bir haftada güç dengesinin böylesi değiştiği görüldüğü halde bu neden daha önce hesaplanmaz da onca yürekler yakılır?
Bu öngörü yapılamıyorsa, o kısırlar nasıl devlet adamı olabilir? Yapılıyorsa, bu vebal nasıl olur da kaldırılır?
Ve nasıl olur da bugün sokağa dökülen halk, yıllarca sektirmeden her yanıyla bir kandırmaca olan böylesi bir oyuna ses seda etmeden izleyici olarak kurban verir?
Cevabınızı duyar gibiyim... O zaman ne peki? Olan ne?
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...