Hikaye şu: Yıl 1995. Emin Pazarcı Akşam Gazetesi'nde köşe yazarı. Emin Çölaşan da Akşam Gazetesi ve Kanal 6'yı diline dolamış. Pazarcı köşesinde Çölaşan'ın tavrını eleştiren yazılar yazmaya başlar. Bir gün Pazarcı’nın telefonu çalar. Arayan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadık Avundukluoğlu'dur ve "Bir daha Çölaşan hakkında yazı yazma" der. Çünkü Çölaşan Avundukluoğlu’na Pazarcı’nın uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili sorgulanan Suriyeli ajan Zehebi ile bir ilişkinin olup olmadığını sorar. Mesaj bu kadardı ve Pazarcı gerekli mesajı alıp uykusuz kaldığı gecenin sonunda bir daha Çölaşan’la ilgili yazmamaya karar alır. Ta ki Çölaşan’ın yolu Hürriyet’le ayrılana kadar. Geçenlerde Çölaşan Tarzı Gazetecilik başlıklı yazısında bu olayı anlatan Pazarcı ile konuştuk. Ama tabii meslekte 30 yılı geride bırakmış, Akşam, Tercüman, TV8 Ankara temsilciliği ve yazarlığı yapmış Pazarcı ile konuştuklarımız sadece bununla sınırlı değil. İşte Pazarcı’nın dilinden dünden bugüne medyanın hali…
TURKTİME: Yolunuz gazetecilikle nasıl ve ne zaman kesişti?
EMİN PAZARCI: Gazeteciliğe üniversite yıllarında, 1980 öncesi, dergi çıkararak başladım. 1980 ihtilalinden sonra Avni Özgürel’le birlikte Yeni Sözcü isminde bir dergi çıkarttık. Yeni Sözcü 27. sayısında sıkıyönetim tarafından kapandı. Daha sonra bir iki denemem oldu. 1982’de Ak Ajans’ta çalıştım. 1985 yılında Tercüman’a girdim ve orada muhabirlik, yazarlık, temsilcilik yaptım. 1995 yılında Akşam Gazetesi’ne geçtim ve yazarlık ve Ankara temsilciliği görevini yürüttüm. 2002’de TV8 Ankara Temsilcilisi oldum. 2003 yılından sonra yeni çıkan Tercüman’ın Ankara Temsilciliği ve yazarlığını yaptım. Daha sonra Tercüman’ın adı değişip Bugün oldu ve şimdi Bugün Gazetesi’nde yazar olarak devam ediyorum.
TURKTİME: 30 yıllık gazetecilik hayatınızda yolunuz hiçbir dönemde Doğan grubu ile kesişmiyor. Bu, özel bir tercih mi?
EMİN PAZARCI: Düşebilirdi de ama düşmedi, şartlar öyle gerektirdi. Ben orada çalışmam diye bir tavrım olmadı. Kemal Ilıcak’la yola çıktık ve öyle de devam etti. Doğan Grubu’nda da öyledir. Orada başlayıp orada çeşitli gazete ve dergilerde devam ediyorlar. Nasibimiz buymuş.
TURKTİME: Çalıştığınız yerler arasında en rahat ve özgür nerede oldunuz?
EMİN PAZARCI: Kemal Ilıcak’ın Tercüman gazetesinde çok rahat çalışmıştım. Muhabirlik dönemimde bir şahısla ilgili haber yazmıştım. Kemal Ilıcak telefon edip “bu haberi bana bağışlar mısın, benim dostum” dedi. Düşünün, gazetenin patronu muhabire telefon edip bu haberi kullanmasak olabilir mi diye soruyor. Şimdi bırakın muhabiri, yazarların yazdığı yazı bile böyle bir durumda hemen çöpe gider.
TURKTİME: Geçmiş dönemi de yaşayan gazeteciler bu günü yorumlarken sık sık eski dönemlere dönüp artık gazetecilikte o tadın kalmadığını söylüyor. Gerçekten de yok mu o tat?
EMİN PAZARCI: Tabii. O eski tat kalmadığı gibi demokratikleşme çok ileri noktalara gelmesine rağmen basındaki özgürleşme o kadar ilerlemedi.
TURKTİME: Neden?
EMİN PAZARCI: Bunun çok çeşitli nedenleri var. Birincisi, kartelleşme. İkincisi, gazeteci patronların meslekten ayrılması. Üçüncüsü, gazete sahiplerinin çok değişik işlerinin olması. Geçmişte gazetelerde sendika vardı. Sendikasızlaştırma yaşandı. Bunların hepsi yan yana geldiği zaman bugünkü tablo ortaya çıkıyor. Belki burada siyasi iktidarlara da suç bulunabilir. Baskılar da rol oynuyor. Geçmiş dönemlerde bunlar yoktu.
TURKTİME: Bu, önüne geçilemez bir durum mu? Yoksa tekrardan eskiye dönüş olur mu?
EMİN PAZARCI: Türkiye her geçen gün demokratikleşiyor ama bizim gazeteciler olarak aynı oranda yol katettiğimiz söylenemez. Her şey giderek kötüye gidiyor. Bakıldığı zaman gelecek çok güzel olacak demek mümkün değil. Şimdi yabancı sermaye de girdi, bununla ilgili çok farklı argümanlar ortaya çıktı. Dolayısıyla gelecek çok iyi olacak dersek hayal kurmuş oluruz.
TURKTİME: Yapıdaki bu değişiklik gazetecilerin haber-kaynak ilişkisi yada haber refleksi açısından nasıl bir değişiklik yaratıyor?
EMİN PAZARCI: Son derece olumsuz değişiklikler yarattı. Şu anda gazetelere bakıyorum, hepsi birbirinin aynı. Özel haber diye bir şey yok. Sanki bir yerden birtakım bilgiler veriliyor, hepsi aynısını yazıyor. Oysa bizim muhabirlik dönemimizde çok farklıydı, haber atlatmak çok önemliydi. Mesela ihtilal döneminde Kenan Evren genellikle tatil yapmaya Karpuz Kaldıran’a giderdi. Kenan Evren’in basın danışmanı Ali Baransel’di. Evren ile özel görüşme yapmak mümkün değildi ancak bende Kenan Evren’in özel açıklamaları çıkmaya başladı. Bütün basın nerede görüştün diye benim arkamda. Halbuki ben işi çözmüştüm. Ali Baransel’e soruları veriyordum, Baransel de Kenan Paşa’dan cevapları alıp getiriyordu. Biz de onu özel röportaj diye veriyorduk. Herkes de bizi gitti görüştü diye biliyordu. Daha sonra diğer gazeteci arkadaşlar da işi çözdüler ve demeçler almaya başladılar. Yine Naim Süleymanoğlu Bulgaristan’dan geldiğinde Abant’ta dinlenmek istemişti. Biz de gazeteciler olarak onun peşindeydik. Ama özel bir şey yapmak lazımdı ve ben Bulgaristan Devlet Başkanı Jivkov’a Süleymanoğlu’nun ağzından özel bir mesaj yazdım. Can Pulak da o zaman Başbakanlık Basın Müşaviri’ydi. Kendisine “Naim Süleymanoğlu bunu imzalar mı?” diye sordum, “imzalar” dedi. Ama önemli olan nerede imzalanacağıydı. Büyük bir masada bütün gazetecilerle birlikte yemek yeniyor, ben foto muhabirine “Naim bir şey imzalayacak, sen fotoğrafını çek” dedim. Herkes var karede, gazeteciler “bu ne” dediler, “özel bir şey” dedik ve alıp cebimize attık. Ertesi gün o haber bizim Tercüman’da “Jivkov’a özel mesaj” diye tam sayfa çıktı. Bütün gazeteciler orada kimsenin ne olduğundan haberi yok. Eskiden mücadele buydu. Ama şimdi böyle bir ihtiyaç duyulmuyor.
TURKTİME: Neden duyulmuyor?
EMİN PAZARCI: Bu da gazete yönetimleri ile ilgili bir şey. Demek ki istemiyorlar. Biz bu şekilde bu işi götürelim diyorlar. Okuma alışkanlığı azaldı diye bir değerlendirme var. gazetelerin hepsi aynıysa, siz iyi bir şey sunmuyorsanız insanlar neden okusun? Çok farklı, çok düzgün bir mamul sunarsanız sanırım durum daha faklı olur. Şimdi gazeteler neredeyse hepsi birbirinin aynısı. Sadece yorum farkı var.
TURKTİME: Yöneticiler istemiyor, tamam. Peki gazetecilerin heyecanına ne oldu?
EMİN PAZARCI: Gazeteciler heyecan duysalar da bazı şeyler isteğe bağlıdır. Sizden talep edilirse verirsiniz. Şu an özel haber yapabilecek çok iyi muhabirler var piyasada. Ama talep olmadığı için böyle alışmışlar. Oysa bizden özellikle özel bir şey yapmamız istenirdi ve biz sürekli onu düşünürdük.
YAZIYA TEK MÜDAHALE ILICAK’TAN…
TURKTİME: O eski mirası taşıyan gazeteciler bu gidişe tepki koyuyorlar mı yoksa ‘güçlü olan değil uyum sağlayan kazanır’ diyerek bu yapıyı kabulleniyorlar mı?
EMİN PAZARCI: Zaman zaman tepkiler koyuyorlar. Böyle bir tablo çizdik ama şu da var. Bugüne kadar benim yazdığım hiçbir yazıya müdahale edilmedi. Böyle bir gerçek de var.
TURKTİME: Akşam’dayken bir yazınıza müdahale olduğunu anımsıyorum…
EMİN PAZARCI: O şöyle oldu; Nazlı Ilıcak, yazımın altına bir ekleme yapmış. Bunu iyi niyetle yapmış ama buna rağmen ben yazımla oynanamaz diye tepki göstermiştim. Bu da olumlu bir şey… Gazete patronunun annesi yazınıza müdahale ediyor, siz tepki gösteriyorsunuz ve o tepki ertesi gün gazetede yayınlanıyor. O da benim şansım olsa gerek. Yani böyle bir şey bir kere başıma geldi ama o da müdahale değildi, sadece yazımın altına yapılan bir eklemeydi.
TURKTİME: Ilıcak bu eklemeyi neden yaptı? Sizin haberiniz var mıydı?
EMİN PAZARCI: Kendisiyle konuşmuştuk yazı hakkında fakat ekleme yapacağını söylememişti. Benden izin almadan ekleme yapması bana hoş gelmedi ve tepkimi koydum.
TURKTİME: Tepkinize karşılık Ilıcak’tan karşı tepki geldi mi?
EMİN PAZARCI: Hayır, Nazlı Ilıcak’tan neden bu tepkiyi gösterdin şeklinde bir tavır görmedim. O da beni haklı buldu.
TURKTİME: Tercüman’ın her iki döneminde de çalışmış bir gazeteci olarak Bugünkü Tercüman’ın geçmiş dönemdeki Tercüman mirasını taşıdığını düşünüyor musunuz?
EMİN PAZARCI: Bu günkü Tercüman’ın geçmiş Tercüman’ın yerini doldurması mümkün değil. Ama bu, biraz da Türkiye’nin şartlarından kaynaklanıyor. O dönemin şartları ile bu dönemin şartları çok farklı. Eskiden kaç gazete vardı, şimdi pek çok gazete var. Eskiden tek kanallı TRT vardı, şimdi özel televizyonlardan geçilmiyor. Dolayısıyla şartlar değişti, o Tercüman’ın yerini dolduran pek çok yayın organı ortaya çıktı. Böyle olmak zorunda mı? Tercih onların, istedikleri gibi gazete çıkarabilirler.
TURKTİME: Uzun dönem Ankara temsilciliği yaptınız. Temsilciliğin verdiği eski alışkanlıklarınız şimdi de devam ediyor mu yoksa sadece yazılarınızla mı başbaşasınız?
EMİN PAZARCI: Temsilcilikte her tür konuyla ilgileniyorduk. İki tür temsilcilik vardır. Çok iyi kurumlardaki temsilciler çok fazla yük kaldırmazlar. Ama ben genellikle sıkıntılı yerlerde yada yeni yayın hayatına giren kuruluşlarda temsilcilik yaptığım için her işle ilgileniyorduk. Şimdi bu yük üzerimizden kalktı. Temsilcilikten ayrıldıktan sonra dünyada başka şeyler de varmış, onları da görmeye başladım. Çünkü temsilciyken tamamen işinize organize oluyorsunuz, herşeyi ihmal ediyorsunuz. Onun da hoş tarafları var ama ben temsilcilikten sonra geriye bakmadım.
TURKTİME: Artık temsilcilik yapmam mı diyorsunuz?
EMİN PAZARCI: Onu o günün şartları belirler. Ama normal şartlarda temsilcilik çok da özenilecek bir iş değil. Tabii hakkını vererek yaparsanız. Ama bazı temsilciler var, köşe yazarlarından daha rahat. Çalıştığınız kuruma bağlı.
“LEKELENMEKTEN KORKTUĞUM İÇİN ÇÖLAŞAN’I YAZMADIM…”
TURKTİME: Geçenlerde köşenizde Çölaşan’la ilgili enteresan bir yazı okuduk. Enteresandı çünkü Çölaşan sırf onunla ilgili yazıyorsunuz diye inanılmaz bir bağlantı kurup size gözdağı veriyordu. Ve benim için daha enteresanı, böyle bir bağlantınızın olmadığını söylemenize rağmen “o gece uyuyamadığınızı” ve bir daha da hakkında yazmadığını açıkça söylediniz. Bu resti nasıl bu kadar kolay gördünüz de geri çekildiniz?
EMİN PAZARCI: O yazıda her şey ortada. Emin Çölaşan bana ulaşmasını istediği bir haberi bir dostumla gönderdi. Haber doğru değildi. Köşemde yazabilirdim, mahkemede de düzeltebilirdim ama kafalarda soru işareti kalırdı. Açıkçası o soru işaretinin kalmasını istemedim ve yazmayı bıraktım.
TURKTİME: Çölaşan’ın size gönderdiği haber doğru değildi diyorsunuz. Belli ki açıkça benimle uğraşma mesajı. Bir gazetecinin mesnedi olmayan bir gözdağını alıp yazmaktan vazgeçmesi ne kadar doğru? Gazetecilik biraz da cesaret işi değil mi?
EMİN PAZARCI: Evet, haklısınız. Gazetecilik cesaret işidir. Bugün olsa belki hiç önemsemezdim, umurumda olmazdı. Ama o dönem belki biraz da gençlik dönemimiz olduğu için öyle yaptım. İnsanlar biraz da kendilerini korumaya çalışıyorlar. Açıkçası lekelenmekten korktum.
TURKTİME: Geçenlerde Çölaşan’a destek yemeğindeydiniz. İlişkileriniz düzeldi mi?
EMİN PAZARCI: Belli bir süre yarım yamalak selamlaştık. Daha sonra herhangi bir şey olmamış gibi ilişkilerimiz devam etti. O yazıyı yazdıktan sonra da Sinan Aygün’ün evindeki toplantıda tokalaştık. Herhangi bir şey olmadı. Ne düşünüyor bilmiyorum ama ben düşüncelerimi yazdım. Bir rahatsızlık duysaydı orda söylerdi.
TURKTİME: Çölaşan’ın şimdi yaşadıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?
EMİN PAZARCI: Emin Çölaşan’ın fikirlerinden dolayı o gazeteden gönderilmesi doğru değildir. Ama Emin Çölaşan geçmişte bu gazeteler neden kapanmıyor diye yazı yazan bir insandır. Bunlar da doğru değildir. Geçmişte Kanal6’nın kapatılması, PTT’nin servis yapmaması, Akşam Gazetesi’nin ayakta kalmaması için pek çok yazı yazdı. Oralarda binlerce insan çalışıyordu. Dün hassas olmadığınız bir konuda bugün hassasiyet gösterirseniz buna kimse inanmaz. Ben bunu ortaya koymaya çalıştım. Geçmişte o da yanlışları savunmuştu ama bugün başına geldi. Ama o dönemde yaptıkları doğru değil diye şimdi başına iyi ki bu geldi diyecek değilim.
TURKTİME: O yazınızdan sonra nasıl tepkiler aldınız. Mesela İkbal Gürpınar da sizin yazınızdan hareketle bir Çölaşan anısı anlattı ve size teşekkür etti.
EMİN PAZARCI: Evet, o da benzer bir şey yaşamış. Bunun dışında başka arkadaşlar da telefon ettiler, yazdıkların doğru, Çölaşan bize de benzer şeyler yaptı dediler.
“BEN KÖŞEMDEN MESULÜM, GAZETENİN POLİTİKASIYLA İLGİLENMİYORUM…”
TURKTİME: Kendinizi hangi kategoride görüyorsunuz: milliyetçi, milliyetçi muhafazakar, demokrat, liberal, hiçbiri?
EMİN PAZARCI: Böyle kısıtlamaların içine girmek istemiyorum. Liberal tarafım da vardır, milliyetçi tarafım da, muhafazakar tarafım da. Madem ki benim inandığım fikirleri savunuyor onun her yaptığı doğrudur bakışı yanlıştır. Her siyasi hareketin yanlışları da var doğruları da. Benim görevim, düşüncelerimi işin içine karıştırmamak, yanlışsa yanlışları, doğruysa doğruları ortaya koymaktır.
TURKTİME: Bugün Gazetesi Ak Parti’ye yakın bir gazete olarak duruyor. Yazdığınız gazetenin bu duruşu sizi rahatsız ediyor mu?
EMİN PAZARCI: Ben köşemden mesulüm. Gazetenin yayın politikası ile ilgili değilim, zaten o politikaya da karışmıyoruz. Ak Parti’nin gazetesi denilebilir, zaman zaman Ak Parti’de Bugün gazetesinden rahatsız olabilir. Ak Parti medyası denmesine rağmen biz de zaman zaman Ak Parti’yi yazılarımızda eleştiriyoruz ama gazete yönetiminden yanlış yazıyorsunuz, yazma şeklinde gibi bir şey gelmedi bana.
TURKTİME: Hükümete yakın adlandırılan bir gazetede çalışmak, hükümet unsurları tarafından genellikle "bu bizim çocuk" yaklaşımıyla değerlendirilir. Sizin durumunuz nasıl? Bu durum, gazeteciliğinizi ve moralinizi nasıl etkiliyor?
EMİN PAZARCI: Ben bu güne kadar böyle bir yaklaşım görmedim. Sayın Başbakan’la burada çalışırken de, geçmişte çalıştığım yerlerde de her zaman düzgün bir ilişkim oldu.
TURKTİME: Geçenlerde yine sadece köşesinden mesul olan Nuh gönültaş bir yazı yazdı ve kimse bu yazar köşesinden mesul demedi. O yazı üzerinden Bugün’ün sahibinin Fethullah Gülen ilişkisinden yaptığı işlere kadar bağlantılar kuruldu. Demek ki yazarlar sadece köşelerinden mesul kişiler olarak algılanmıyor…
EMİN PAZARCI: Ama başka yazılar da oldu. Gönültaş’ın yazdığı yazının doğru olmadığını yazan Ali Atıf Bir oldu. Bunun son derece yanlış olduğunu yazan Emin Pazarcı çıktı. Aynı gazetede farklı görüşler de ortaya kondu.
TURKTİME: Peki diğer gazeteler bu farklılığı neden görmedi de yazarın yazısını gazeteye mal ettiler?
EMİN PAZARCI: Belki kötü niyetleri yoktur ama takip etmiyorlardır, o yüzden öyle değerlendiriyor olabilirler. O yüzden de bir sığlık içinde olabilirler. İkincisi, önyargılı olabilirler. Yada başka sebepler olabilirler. Bu, gazetenin görüşü değil, Nuh Gönültaş’ın kendi görüşüydü. Gazete çalışanlarından da, köşesi olmayan arkadaşlardan da tepkiler geldi doğru olmadığı yönünde. Bir gazetede Nuh Gönültaş bir yazı yazıyor ve bunun dışında aynı gazetede 3-4 yazar bunun yanlış olduğunu yazıyorsa, bence yanlış olduğunu yazanlar çoğunlukta olduğuna göre gazeteyi onların görüşleri bağlamalı. Ama dışarıdan yapılan yorumlar nasıl görmek istediğinize bağlı. İnsanlar, sevdiklerinin her türlü kötü, sevmediklerinin de her türlü iyi tarafına kördür denir. Nasıl bakarsanız öyle görürler. Bugün’ün fikirlerini beğenmeyenler bu noktada böyle bir fırsatı değerlendirmeye çalışıyorlar.
TURKTİME: Bugün Gazetesi ve yazarları medya savaşlarında zaman zaman faal bir görüntü sergiliyor. Bir ara Tuncay Özkan’a manşetten yüklenilmişti, son günlerde Hürriyet’le Ali Atıf Bir’in yazısıyla kapışıldı. Bugün durduğu yer gereği zaman zaman vurma ihtiyacı mı hissediyor yoksa yine durduğu yer gereği yapılan saldırışlara karşı mı koyuyor? Hangi duygu daha baskın?
EMİN PAZARCI: Ben patronaj noktasında böyle bir yönlendirme yapıldığını sanmıyorum. Böyle bir şey olmuş olsaydı bizim de haberimiz olurdu. Belki bazen saldırılara karşı koyma refleksi ile yazarların kendi tercihleridir.
TURKTİME: Ali Atıf Bir Bugün’deki Ak Parti yanlısı yayınlarda bazen kantarın topuzunun kaçırıldığını yazdı ve bundan ben de rahatsızım dedi. Sizce de bazen kantarın topuzu kaçıyor mu?
EMİN PAZARCI: Her çalıştığınız gazetede bazen atılan manşetler sizin düşüncelerinizin aynısı olmayabilir. Bazen sizin kabul etmediğiniz manşetler çıkabilir. Ama bu her gazetede olabilir. Mesela Cumhuriyet’te çalışan, Cumhuriyet’in bütün fikirlerini benimseyen gazeteci arkadaşların bile zaman zaman ya bu da olmadı dediklerini biliyoruz.
YARIN:
HALAÇOĞLU’NUN AÇIKLAMALARI İLE İLGİLİ TARTIŞMALAR NE ANLAMA GELİYOR… İŞTE GÖZDEN KAÇAN ŞOK DETAY…
MHP’NİN DTP VE AK PARTİ’YE KARŞI TUTUMUNU NASIL DEĞERLENDİRİYOR?
“MHP GEÇEN ZAMANLA MUHALEFETİNİ SERTLEŞTİRECEK…”
“TAYYİP ERDOĞAN, EKİBİNİ ALIP GENELKURMAY’A TEŞEKKÜR İÇİN GİTMELİ…” NEDEN?
ASKERİN GÜL’E KARŞI TUTUNDUĞU TAVRIN SONUCU NE OLUR?
“ASKER 28 ŞUBAT’TAN DERS ÇIKARMADI…”
PAZARCI, SEZER’İ NEDEN BAŞARISIZ BULUYOR?
CHP’NİN YANLIŞI NE? CHP NASIL KURTULUR?
“BAYKAL MUHALİFLER TARAFINDAN MİLLİ DURUŞU YÜZÜNDEN İSTENMİYOR…”
CHP’NİN TEMİZLEYEMEDİĞİ BÖLÜCÜLER BUGÜN NEYE MALOLUYOR?
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...