Ankaralılar İçiniz Rahat Olsun...  SUYUNUZ TEMİZ!

Yargıtay Başkanlar kurulunun bildirisini, Danıştay’ın “ben de varım” bildirisinden sonra ikinci kez okudum. Burada dikkate alınacak iki unsur var; 1-Anayasa taslağı konusunda dile getirilen görüşler, 2-Yasama yetkisini ortadan kaldırma isteği, 3-Ab müktesebatına güvenmeme, 4-Türk milletinin daha iyi bir yargı erkine layık olduğu meselesi. Sondan başa doğru irdelemek istiyorum: 4-“ Ancak asla unutulmamalıdır ki; İnsanlık tarihi, böylesi güdümlü bir yargı ile varlığını sürdürebilen, bireyini güvenli ve mutlu edebilen ve uygarlık yarışında başarılı olabilen hiçbir millet ve devlete tanıklık etmemiştir. Yüce Türk Ulusu ise bağımsızlığı ve etkinliği eksiksiz bir Yargı Erkine her zaman layık olmuştur.” Eğer gerçek ve samimi kanaatleri bu ise, yargıda yapılmak istenen reform birinci öncelikli meselemiz değil mi? Bırakın, hükümet konuyu toplumun gündemine getirsin. AB’ye verilen, “reform yapma niyeti” içeren belge, reformun kendisi değil, deyim yerindeyse “niyet mektubu”. Bu incelik, muhaliflerce ısrarla gözden kaçırılıyor. 3-Türkiye Barolar Birliği, sık sık AB’ye girişten yana olduğunu geçmişte defalarca deklare etti. O zaman, girilmesinde sakınca bulmadığınız bu birlikteliğin müktesebatından neden korkulduğunun izahını yapmaları gerekir. “Türkiye özgü durum” masalları doyurucu bir cevap değil. AB üyesi 27 ülkenin hepsinin kendine özgü durumu var ama, kimse birliğin müktesebatını kendine uydurmaya kalkışmadı. Kalkışanı, kapı dışında bırakırlar. 2-Tespitimdeki ikinci unsur, Yargıtay Başkanlar Kurulu “Yasama” organının kendi vesayetleri altında olmasını ve bunun mutlak kabulü yönünde görüş bildiriyor. “Yasma”yı vesayet altına aldığınızda, doğal olarak “Yürütme”yi de vesayet altına almış olmuyor musunuz? Bu durumda ortaya çıkan yönetim; “Demokratik Parlamenter Sistem” değil “Yargıçlar Devlet Sistemi” olmaz mı. 1-Toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir Anayasa, her halde onun mutlak değişmezliğinde direttiğini beyan eden yargıçlarla yapılmaz. Zaten henüz yapılmış bir anayasa da yok ortada. Tartışmaya açılmış bir “taslak metin” var. Taslağına bile tahammülü olmayan kurum ve kuruluşlar, sürece dahil edilmiyorlarsa dönüp kendilerini sorgulasınlar. Son olarak şunu da ifade etmek gerekir; bu taslağın metnini hazırlayanlar hukukçu değil mi, bu hukukçular başka ülkelerin insanları mı yoksa vatan haini mi?

Laikçi Tarikatının tüm şeyhleri sözbirliği etmiş, illa konuşacaklar. Bu Şeyhler konuştukça Tarikatleri batıyor haberleri yok.