Yakında Almanya’da görülmeye başlanacak “Deniz Feneri Derneği’nin hortumlanması” davası, Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davası sürecinden sonra AKP’nin geleceğini en çok alakadar edecek dava olabilir.
Birkaç gün önce bu köşede yazdığımız bir yazıda, AKP’nin yumuşak karnının para meseleleri olduğunu, etkili çevrelerde AKP’lilerin paraya düşkünlükleri üzerine çok çeşitli laflar konuşulmakta olduğunu belirtmiştim.
İşin ilginci, AKP’lilerin para sevdasından şikayetçi olanların, Türkiye’de iş yapmaya çalışan yerleşik sermaye çevresiyle de sınırlı kalmaması, iktidar tarafından ite kaka palazlandırılan ‘Yandaş sermaye’nin bile bu konuda sıkıntılarını dile getirmeye başlamasıdır.
Anlayacağınız; iktidarın güçlü isimlerinin paraya doymazlığı ve gittikçe çıtayı yükseltmeleri, sermaye çevrelerini tümden tedirgin etmiş durumda.
Son olarak iddianamesi yayınlanan Deniz Feneri davası, bu tür söylentilerin içinde sadece tek bir örnektir ama bu defa iş mahkemeye intikal etti.
Bu gelecek için de bir işaret sayılmalı ve paranın lafını bile duyunca kendini kaybetmiş gibi davranmaya başlayan bazı insanların artık toparlanmaları için vesile olmalıdır.
O tür insanlar aynı zamanda güç sarhoşu da olduklarından kolay kolay kendilerini toparlayamazlar ama bizce Almanya’daki dava çok dikkatle izlenmeli. Çünkü iddianamede AKP’nin çok üst düzeylerine kadar giden bir hortumlama mekanizmasından bahsediliyor. Bu ak hortumlama sürecinde paraları elden taşıdığı iddia edilen önemli insanlar var. Bu insanlardan bazıları hortumculara kuryelik yapma dışında toplumun manevi değerlerini de korumaya soyunduklarından Almanya’daki dava bir başka açıdan da ilginç hale geliyor. Umarız AKP bu konuda aklını başına alır da hem söylentilerin önünü kapar hem de bu tür davaların ileride de açılma olasılığını ortadan kaldırır.
Biz davayı titizlikle ve yakından izleyeceğiz. Bu amaçla Nagehan Alçı’yı davayı izlemek ve şifrelerini çözmek üzere Almanya’ya gönderiyorum.
Hapishane ziyaretinin anlamı
Başında kurmaylardan oluşan bir grubun bulunduğu kurumun, bir işi planlarken, o işin sonuçlarının ne olacağını görmemesi, tahmin etmemesi mümkün mü? Tabii ki değil.
Öyleyse tutuklanmış generallerin bulunduğu hapishaneye ziyaret için gönderilen askerin seçiminden, ziyaretin başladığı anda TSK’nın meşhur e-muhtıraların yayınlandığı internet sitesinde saniyesine denk düşürülerek ziyaretin kurumsal olduğunun anlatılması ve TSK adına yapılmakta olduğunun belirtilmesine kadar her söze ve her adıma dikkat edip, yorumlar çıkarmamız gerekiyor.
Çünkü, dediğim gibi işi strateji ve taktik geliştirmek olan kurmaylar bunu bizim öyle algılamamızı da planlamış olmalılar.
Bizim bu köşede bir süredir belirttiğimiz gibi, Türk Devleti içinde yeniden yapılanmanın ve düzeni oluşturmak üzere bir temel anlaşma var olduğu ve bu anlaşmanın tüm taraflarının ülke çıkarları için üstlerine düşenleri yapacakları bilgisi de geliyor.
Bu son gelişme de o temel anlaşmanın varlığını ve düzenin nasıl sağlanacağını gösteren önemli bir işarettir.
Ne demiştik; ‘Devlet içindeki bölünmüşlük görüntüsünden ve kurumlarda başıbozukluk veya kurumlar arasında ilan edilmemiş bir iç savaş varmış görüntüsünden bir an önce kurtulunacak’.
Ne yaptı TSK o ziyaretinde? Hapishanede 3 general yatıyordu, o gün sadece ikisi ziyaret edildi. Veli Küçük ziyaretin kapsamı dışında bırakıldı.
Sembollerle deniliyor ki; ‘biz kurum olarak kendi başına hareket etmiş ve düzenin dışına çıkmış insanların yanında durmayacağız ama düzeni tekrar kurarken de kurum olarak hak etmediğimiz darbelere de karşı duracağız’.
Biz bu ziyaretin amacının Başbakan’a da bizzat Genelkurmay Başkanı tarafından çok net biçimde anlatıldığını düşünüyoruz. Onun da bu ziyareti anlayışla karşılamış olduğuna eminiz. Çünkü devlette yeniden düzeni kurma sürecinde ilk önce kendi başına devlet adına hareket ettiğini söyleyerek kanunsuzluklar yapanlar tasfiye edilecek. Sonra da her kurum ve kuruluş düzen içinde üstüne düşen görevi yapacak. Çarklar yeniden düzen içinde döndürülecek.
Hapishane ziyareti Batı demokrasilerinde görülebilecek türde bir şey değildi tabii ki ama Türk demokrasisindeki kriterler uzun zamandır normların dışına çıkarılmış durumda.
Şimdi yapılan, yapılmasına gayret edilen şey bizi de normların içine çekmek ve bir daha çıkılmamasını sağlamaktan ibarettir. Bunu sadece yeni Genelkurmay Başkanı’nın kişiliğine bağlamaya çalışmak da katiyen uygun değildir.
Çünkü unutmayalım ki; var olduğunu sandığımız temel anlaşmaya bir önceki Genelkurmay Başkanı döneminde varıldı. (Bu noktada Başbakan ile baş başa yapılan ve içeriği gizli tutulan Dolmabahçe görüşmesini hatırlamakta yarar var).
Anlayacağınız; atılan bütün adımlar kurumsal ve anlamları da tüm taraflarce net olarak biliniyor.
Akşam
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...