Ahmet Hakan artık düşüş trendine geçmiş bir yazardır.
Peki, uzun zaman ne yazdığı en çok merak edilen, yazıları tartışılan gündem yaratan yazar nasıl oldu da okurlarını kaybetti, okuyanlar bile ciddiye almaktan vazgeçti, artık polemik yapması bile zevk vermeyen biri halini aldı?
Ahmet Hakan’ın düşüşü başlı başına bir analiz konusu ama o analiz başka bir sefere. Sıradanlaşması, ilginçliğini kaybetmesi, sözü tükenenlerin son sığınağı olan küfrü üslup olarak benimsemesi, adrese teslim yazılarının iyice sırıtması, patronunun sözcülüğünü bağıra bağıra yapması gibi birçok etken sayılabilir ama dedik ya… Bu analizin mevzusu bu değil.
Ahmet Hakan’ın televizyonun anlık dinamiğinin hesap kitapçılıktan ziyade doğaçlamaya daha elverişli televizyon programlarında daha başarılı olduğu ama köşesinin çok daha fazla hesap koktuğu için o kadar da başarılı olmadığı herkesin bildiği sırdır medya dünyasında.
Yazılarını başlıklara bölmesi, bir köşede birçok farklı konuyu yazması bir okur avlama tekniği olsa da teslim edilecek mesajın adresinin çok olması ile de açıklanabilir.
İşte bu parçalı yazma tekniği işlevsel olsa da eğer ilkesel tutarsızlık gibi bir sorununuz varsa, çok fena açığa düşebilirsiniz.
Aynı bugün Ahmet Hakan’ın düştüğü gibi.
Yazılarından birinin başlığı suçun şahsiliği. Kadir Topbaş’ın damadının, Şaban Dişli’nin kardeşinin FETÖ’cü çıkması üzerinden bu isimlere yapılan eleştirileri bertaraf etmeye çalışıyor. Suçun şahsiliği ilkesini anımsatıyor ve yakınlarının suçu onları bağlamaz diyor.
Ne kadar doğru bir yaklaşım değil mi?
Ama işte gelin görün ki iki başlık sonra Ahmet Hakan kendi doğrusunu kendi yalanlıyor. Çünkü Topbaş’a, Dişli’ye yani malum güç odaklarına mesajı verdi ve sıra başka bir hesabı görmeye geldi. Ancak o hesabı görürken iki başlık önce sergilediği ilkesel tavrı bir anda unutuverdi.
Suçun şahsiliği prensibini savunan Hakan bir anda Acun Ilıcalı’ya yarışmasında ünlü olmuş iki kişinin FETÖ’cü çıkması üzerinden demediğini bırakmıyor. İyi de hani suç şahsiydi?
Kadir Topbaş’a damadı, Şaban Dişli’ye kardeşi üzerinden bu ilkeden dolayı yüklenmiyorduk ya… O ilke bir anda nasıl yok oldu? Yoksa o ilke hep var da sorun ilkesel tutarsızlık mı?
Evet… O ilke var gerçekten de. Ama maalesef Ahmet Hakan’da ilkesel tutarlılık yok ve bu yüzden böyle açığa düşüyor. Ve düştükçe kaybediyor, kaybettikçe hırçınlaşıyor, hırçınlaştıkça küfre sığınıyor, küfre sığındıkça bitiyor.
Ahmet Hakan olayı biraz da budur. Ki bu; her bitiş gibi trajiktir.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...