- “Sizler hep aynı yaşta mı kalacaksınız?”
Ne zaman yaş meselesi açılsa, ortalıkta garip bir sessizlik ya da alaycı bir tebessüm dolaşır. Ülkemizde bir yaş takıntısı var: sanki insan belli bir yaşı geçince artık işe yaramaz, hayatı durmuş, kenara çekilmesi gereken biri olur. Oysa gerçek bambaşka...
“Yaş yetmiş, iş bitmiş” diyenleri duyuyorum. Ne büyük bir yanılgı! Hatta daha ileri giden, sokakta gördüğü büyüklerimize “moruk”, “yaşlı başlı ne geziyorsun hâlâ” diyerek saygısızlık edenler var.
Yazık! Bu ülkenin bugününü inşa eden o insanlar, bir zamanlar sizin gibi gençti. Şimdi de hâlâ hayatın içindeler ve olmaya da devam ediyorlar. Çünkü yaş, sadece bir sayı değil; tecrübenin, olgunluğun, yaşam bilgisinin diğer adıdır.
Bugün dünya değişti. İnsan ömrü uzadı. Tıptan teknolojilere kadar her şey gelişti. Ama ne yazık ki, biz hâlâ belli bir yaştan sonra insanları “emekli” ederek, adeta “kenara çekil” diyoruz.
Oysa bu insanlar, hâlâ üretken. Hâlâ çalışmak istiyorlar. Hâlâ öğreniyor, öğretiyorlar. Çünkü onların enerjisi oturmakla değil, hareket etmekle canlı kalıyor.
İngiltere’de, Almanya’da, Amerika’da insanlar 70’lerinde, 80’lerinde aktif olarak çalışıyor. Doktorlar, pilotlar, gazeteciler, ağır vasıta şoförleri... Kimse yaşlarını sorun etmiyor. Bilgilerine, görgülerine, katkılarına saygı duyuluyor.
Peki bizde neden bir insan 60’ına geldi mi “Artık kenara çekil” deniyor? Neden “risk” olarak görülüyor?
Oysa yaş, bir güzelliktir. Doğru duydunuz; yaşlılık, doğru gözle bakıldığında bir bilgelik aynasıdır. Her çizgi, bir tecrübenin izidir. Her beyaz saç telinde bir ömrün hikâyesi saklıdır.
Bir gün hepimiz yaşlanacağız. Bugün alay ettiğiniz o insanlar gibi.
Unutmayın, “yaşlı” diyerek küçümsediğiniz o insanların ahını alırsanız, bir gün siz de geçmişinize dönüp oturur, içiniz yanarak ağlarsınız.
O yüzden diyorum ki:
Yaşlılık güzelliktir!
Ve bu güzelliğe gözümüz gibi bakmamız gerekir.