Göktürk Tunçtürk'ün Yazısı
“Büyük Birlik” Partisi nasipse 9 Kasımda 7. Olağan kongresini birçok yeni çıkışları ile yapacak.
Bildiğim kadarı ile BBP 16. yaşına giriyor. Allah uzun ömür versin.
ÜLKÜCÜLERİN EFSANE LİDERİNİ BAŞBUĞA NASIL GAMMAZLADILAR.
Kimler ne derse desin, anlattıklarımı en canlı şekilde yaşayanlardan birisiyim.
Ülkücü Gençlik denilince ilk ve başta gelen tek isim Muhsin Yazıcıoğlu’dur.
Ve 12 Eylül darbesinden çok çok önceleri Ülkücü Gençlik Yazıcıoğlu’nun Genel başkanlık döneminde çığ gibi büyüdüğü gibi Ülkü Ocaklarının, oradan-buradan getirilip milletvekili yapılanların bulunduğu MHP’nin baskı ve boyunduruğundan kurtarıldığı anlardı.
Elbette ki MHP’ye veya Alpaslan Türkeş’e karşı tavır değildi. Ocaklardan yetişmeyen ve o dönemde ülkücülerin sıkıntılarından anlamayan birçok MHP milletvekili, ülkü ocaklarını kendi emir erleri ve korumaları gibi görmekteydi.
Kısacası bu görüntüler Yazıcıoğlu döneminde kaldırıldı. Öyle bir ortam oluşturuldu ki Milletvekilleri, MHP Gençlik Kolları ve Ülkü Ocakları merkezine danışmadan ve referanslar almadan bir işlem yapamazlardı.
Yazıcıoğlu; ta o zamanlardan beri Başbuğ’dan sonra gelecek tek ve tartışılmaz lider olarak görülmekteydi.
Ve bu bakış 12 Eylül darbesinden sonra da daha çok perçinleşti.
MÇP kurulmuştu. Türkeş’in yakın tarihlerde ömrünün vefa etmeyeceğini anlayan yakınında ki birçok zat’lar da Yazıcıoğlu’nun efsaneliğini bilmekteydiler.
Biliyorlardı ki; Türkeş rahmetli olduktan sonra yerine tartışmasız şekilde Ülkücü Gençliğin Muhsin başkanı geçecekti.
Bunu engellemek lazımdı.
O sıralarda işkence hanelerden ve zindanlardan kurtulan Yazıcıoğlu, cezaevlerin de ki dava arkadaşlarını unutmamış ve bir vakıf kurmuştu.
Bu vakıf vasıtası ile de tüm Türkiye’de cezaevlerinde yatan ülkücülere maddi ve hukuki yardımlar ulaştırılıyordu.
Zaten bu oluşumun dışında da kimseler cezaevlerindekileri pek düşünmüyordu.
Öte yandan Yazıcıoğlu, dışarıdaki arkadaşları ile yaptığı sohbetlerde şunu özellikle vurguluyordu,
“ Arkadaşlar darbe öncesi ağır saldırılardaydık, bu nedenle zamansızlıklar ve imkânsızlıklar neticesinde Ülkücü gençliği İslami konuda azda olsa yetiştiremedik. Şimdi zaman müsait ve karşımızdakilerin kitapları bile yasaklanmış durumda. Tam zamanı. Devlet otoritesi onarılmış durumda. Ülkücü gençlik hızlı bir şekilde İslam kültüründe ilerleme göstermelidir ve bu konuda özel çaba sarfedilmelidir”
Ve bu tespit bana göre de tamamen doğru idi.
Tabi, Türkeş’in yakınlarında ki yalakalar, Yazıcıoğlu’nu saf dışı etmek için sürekli arayışlar peşinde idiler.
Yazıcıoğlu’nun Ülkücü gençliğin yarım kalan İslami eğitim önerisini bu zat’lar da duymuştu.
Aldığım duyumlara göre bu zatlar bu fırsatı kaçırmamış ve rahmetli Türkeş’e giderek Yazıcıoğlu’nu şu şekilde gammazlamışlardı,
“ Efendim, Muhsin vakıf ta gençliği din konusunda eğitip, Refah’ın (Refah partisi) kucağına atacak. Bilginiz olsun”
Zaten o günlerde rahatsızlıklar ve çekiç güç sıkıntısı geçiren Türkeş’te gayri ihtiyari bu ikazı göz önüne almış.
VE ÇEKİÇ GÜÇ İLE GELEN AYRILIK
Türkeş’e sık sık Yazıcıoğlu ile ilgili olumsuz bilgiler aktaran o yalaka zat’lar, bu kez Türkeş’in Çekiç Güç konusunda da saatler arası değişen düşüncelerine de “ Ne derseniz doğrudur efendim” diyerek başlarını önlere doğru sallıyorlardı.
Baykal-Çiler koalisyonuna 19 milletvekili ile destek veren Türkeş, tabandan epeyce tepki almıştı. Zaten rahmetli de bunun farkında idi ama “Türkiye’nin geleceği için” savunmasını yapıyordu.
Parti genel idare kurulunu toplayan Türkeş, Çekiç gücün devam edip etmemesi konusunda koalisyon hükümetine destek verilip-verilmemsini sordu..Kurulda Çekiç gücün devamına ‘ Hayır’ görüşü çıkmıştı. Türkeş’te onayladı.
Çünkü Çekiç gücün helikopterlerinin PKK’lılara yiyecek ve silahlar taşıdığını herkes biliyordu.
Bu kararı duyan Tansu Çiller paniğe kapıldı ve hızlı bir şekilde Türkeş ile bir araya gelerek “ Aman Başbuğum, zorda kalacağız, arkadaşlarınızı bu konuda ‘ Evet’ yönünde ikna edin. Rica ediyorum” ısrarında bulunur ve Rahmetli yi aynı gün ikna eder.
Rahmetli hemen partiye gelip durumu aktarır ve tekrar acilen Genel idare kurulunu toplantıya çağırır.
Türkeş’in bu niyetini öğrenen Yazıcıoğlu ve arkadaşları ‘ Olmaz böyle şey’ diyerek karşı tavır sergilerler ve toplantıya Türkeş’in sık sık aratmasına rağmen katılmazlar.
Ve Yazıcıoğlu öncülüğünde 8 milletvekili Türkeş’ten koptular.
Bu ayrılık o zaman birilerini oldukça sevindirmişti.
Aynı zatlar hemen Yazıoğlu’na alçakça bir yakıştırma yaparak “ İhanet çetesinin başı” gafletinde bulunmuşlardı.
YAZICIOĞLU MHP’Yİ NEDEN ELEŞTİRMİYOR
Ülkü Ocaklarının efsane lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nu, o zamanlarda Ülkü Ocaklarının çekirdek kadrosu tamamen desteklemekte idi.
Yazıcıoğlu, MHP’den ve Türkeş’ten ayrıldı ama her zaman,
“ Ben Ülkücüyüm, ayrılma sebeplerimde çilekeş dava arkadaşlarımın mücadelesini korumak ve kollamak içindir. MHP ve Ülkücü taban ile en ufak bir kırgınlığım ve kopuşum yoktur, olamaz da” diyerek tavanda ki merkeziyetçilerle mücadele ettiğini ifade etti.
Fakat BBP’yi alternatif siyasi çatı olarak kuran Muhsin Yazıcıoğlu, kamuoyunda Milliyetçi- Ülkücü camiayı birçok icraatları ve tavırları ile sürekli zayıflatan ve ağır tenkitlere hedef eden MHP yönetimini hiç mi hiç eleştirmemesi dikkat çekti.
Bahçeli ve ekibinin özellikle terörist başının dosyası konusundaki ve DTP’li vekillerle tepki alan yakınlaşmalarına tüm milliyetçi camia tepki gösterirken, BBP açık tepkilerden uzak durdu.
Oysaki Bahçeli ve ekibini en çok eleştiriyi BBP’ nin yapması gerekirdi.
Bu çekinceyi Yazıcıoğlu ile yaptığım bazı sohbetlerde sorduğum gibi, bu tür tepkili haberlerde görüşünü almak için aradığımda ‘ Gerek yok, görüş belirtmeyelim” diyerek hassasiyet göstermişti.
Sebebin sorduğumda ise, şu cevabı vermişti.
“ Tabiî ki tavırlarını tasvip etmiyoruz. Ama karşımızda çok hassas bir siyasi kuruluş var. Eleştirdiğimiz de kamuoyun da ‘ Kendi dava arkadaşları ile kavga ediyor görüntüsü oluşturulacak’. Buda ülkücü-milliyetçi camiaya zarar getirir. Çekincemiz budur”
BBP NEDEN OY ORANINI YÜKSELTEME Dİ
BBP 16 yıldır çok az oy alıyor ama toplum da saygınlığını ve duruşunu yıpratmayan tek siyasi parti durumunda.
Peki, buna rağmen BBP oy konusunda neden sıçramalar yapamadı?
Birincisi, her türlü imkânlara sahip olan MHP’nin merkez kadrosunun, “ Oyların bölünmemesi” propagandasını ikna edici şekilde yapması.
Milliyetçi- ülkücü camia Muhsin Yazıcıoğlu’nu sevmesine rağmen ‘ Oy bölünür’ korkusuyla BBP’ye oy vermekten kaçındılar ve bu korku tam anlamı ile‘ kronik’ hale geldi.
İkincisi ise Yazıcıoğlu, ideolojik bir dernekten siyaset sahnesine atıldığı için tüm medya Yazıcıoğlu’nu terör olayları ile ilgili görüşleri ile kamuoyuna aktardı. Yani toplumda öyle bir tanımlama hâkim oldu ki, BBP tam anlamı ile ‘ Vatan-millet-Sakarya’ partisi olarak görüldü.
BBP, diğer toplumsal konularda görüşler de belirttiyse de bu görüşlere medya pek yer vermedi.
Zaten BBP’nin kuruluşundan bu güne dek verilen demeçlere ve çıkan haberlere bakıldığında “ PKK-Terörü ve Türban” demeçleri ağırlıkta.
Şimdi BBP kesinlikle bu görünüm elbisesini üzerinden atmalıdır.
Ülkede ki mali kriz konusunda, İşçi ve sendikal konularda, çeşitli yasalar konusunda görüş almak için medya mensuplarının BBP’nin kapısını çalmasını sağlanmalıdır.
Öte yandan BBP ikna edici ve yanlış anlaşılmama ya yol açmayacak bir şekilde MHP yönetimini eleştirmelidir.
Çünkü BBP’nin doğuş sebebi bellidir.
millitaraf.com
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...