Fadime Özkan'ın haberi...
Kürt sorununun çözümünü hedefleyen ve toplumsal barış, birlik beraberlik projesine dönüşen ‘demokratik açılım’a Milliyetçi Hareket Partisi destek değil ‘hain’ söylemini de içeren sert bir tepki verdi. Üstelik devlet politikası olmasına rağmen. Türkiye’ye giydirilmiş ‘deli gömleği’ hükmündeki darbe anayasasında yapılacak değişikliklere karşı da ‘retçi’ bir tutum geliştirdi. Değişikliğe destek için ortak bir deklarasyona imza atan ve kendilerini “12 Eylül cuntasının mağduru ülkücüler ve Türk milliyetçileri” olarak tanımlayan 39 eski ülkücüye ise MHP lideri Devlet Bahçeli çok sert çıktı, ‘zavallılar, müsveddeler’ gibi ağır ifadeler kullandı. MHP’nin son dönem siyasetinin anlamını, Bahçeli’nin öfkesinin sebebini, 12 Eylül sonrası MHP davasından yargılanıp beraat eden Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Naci Bostancı ile konuştuk. Prof. Bostancı’nın bu alanda “Bir Kolektif Bilinç Olarak Milliyetçilik” adlı bir kitabı ve pek çok makalesi bulunuyor.
Türkiye Anayasa değişikliğine kilitlendi. Toplum siyasi partilerin tavrını dikkatle takip ediyor. MHP niye ret politikası izliyor?
Türkiye siyasetinde, sosyolojisiyle alakalı çok derin fay hatları var. Bu faylar çalıştığında insanlar AK Parti, MHP, şu, bu diye bakmıyor. Geleneğine, değerlerine, Türkiye’ye bakış tarzına göre bir tutum belirliyor. 2007’de AK Parti’ye, Cumhurbaşkanını sen seçemezsin, dendiğinde halk, nasıl seçemez dedi, belki ilk tercihi başka partiyken AK Parti’ye oy verdi. Anayasa değişikliği de temel bir mesele. 60, 82 Anayasasının getirdiği ‘Sandıktan çıkanın iktidarı bürokrasinin vesayetiyle paylaşması’ gibi bir Türkiye’yi yönetme anlayışı var. Yaşanan toplumsal değişim artık bu paylaşıma izin vermiyor. Türkiye paradigma değiştiriyor.
MHP İKİLEMDE
• MHP bu fay hattının niye öte tarafında, ret cephesinde peki?
Erol Güngör, Mümtaz Turhan gibi MHP’lilerin itibar ettiği isimler bürokratik vesayeti şiddetle reddeder. MHP geleneği de millet kimi iktidar yapıyorsa yürütme gücü böyle bir vesayet olmaksızın yoluna devam etsin şıkkından yanadır. 1946’dan beri DP, AP, MHP, MSP ve ANAP, bugün MHP ve AK Parti halkın reyinin siyasette daha fazla para etmesi için mücadele vermiştir. Şimdi tam bu işin nihai noktasına gelindiğinde MHP ikilemde kaldı. Ve AK Parti dışında siyaset geliştiremiyormuş gibi bir intibanın doğmaması için AK partiden ayrışarak varlığını ortaya koyma gereği duydu. MHP elbette AK Parti’ye benzemeyen yanları olan bir parti ama faylar çalıştığında zorlanmaya başlıyor. Eski ülkücülere tepki vermesi, saha araştırmalarına göre referandumda AK Parti’nin oy oranının üstünde destek alacağının anlaşılması bunun göstergesi. Haliyle MHP’nin karşı karşıya kaldığı bir çelişki var. Halbuki insanlar referandumda farklı, seçimlerde farklı oy kullanabilirler. Ama Devlet Bey işin kamusal iletişiminde müsamahakar bir dil kullanamayacağını, kullanırsa insanları kendi siyaseti etrafında yeterince toparlayamayacağını düşünüyor.
O YAPMASIN BEN YAPAYIM
• Cumhurbaşkanı seçimi ve üniversitelerde kılık kıyafet düzenlemesi gibi sistemin kilitlendiği yerlerde tabanının talebine göre tutum sergileyen MHP, anayasa değişikliğinde statükoyu temsil eden CHP ile aynı ‘taraf’ta. Bu siyaseti tabanına anlatabilecek mi?
Aslında MHP, CHP ile aynı yerde durmak istemiyor. Çünkü CHP ile tarihsel ve değersel olarak farklı partiler. MHP’den beklenen anayasa değişikliğinden yana olmasıdır.
• MHP’nin anayasa paketine hayır deme gerekçesini anlayabildiniz mi? Şimdi değil Meclis yenilendikten sonra yapılsın, denmişti ama MHP seçmenini temsilen halen TBMM’de ve bu, başka bir anlaşılmazlık barındırmıyor mu?
Anladığım kadarıyla MHP’nin tavrının geldiği gelenek ve müktesebat dikkate alındığında ilkesel olarak anayasa değişikliğine karşı çıkmadığı. Burada daha ziyade bu işi AK Parti’nin yapmasına ilişkin bir itiraz var. Yarın Meclis’te çoğunluk olsa muhtemelen benzer bir değişikliği MHP getirmek durumunda. MHP’de şöyle bir duygunun da olduğunu düşünüyorum: AK Parti bu işlere girişirken kendinden çok emin ve her halde kendine yararı olacak bir iş olarak gördü. Değişiklik geçmezse millete ‘iradenizi egemen kılmaya çalışıyorum ama engel oluyorlar, bana güç verin’ diyecektir, geçerse de ‘bu işi ben yaptım’. Esasen AK Parti en azından MHP ile -CHP zaten kategorik olarak karşı- işbirliği imkânlarını sonuna kadar kullandı mı, emin değilim. MHP biraz da ‘katılsanız da katılmasanız da bu iş bir yere gidecek’ diyen siyasi aklın arka planını hissettiği için önemsizleştirme stratejisine itiraz etmeye çalıştı.
ONORE EDİLMEK İSTEDİ
• Duygusal bir tepki değil mi bu?
Siyasi sonuçları olan bir durum bu. Komisyon kuralım dedi, bu beni dikkate al, demektir. MHP’yi onore eden, siyasi varlık olarak dikkate alan bir AK Parti imgesi de ortaya çıkmadı. İşin AK Parti’ye ilişkin problemli tarafı budur. O yüzden geleneği açısından anayasa değişikliğini reddetme durumu olmadığı için MHP orada bir repertuar oluşturmaya çalışarak ama önemsizleştirmeye de itiraz ederek kendine farklı bir alan kurmaya çalışıyor. Ama bu zor bir iştir. İşin bir ucunda CHP bir ucunda AK Parti var. MHP’nin üçüncü bir merkez kaç alan üretmesi, mümkün değildir.
TÜRK SORUNU’NUN SÖZCÜSÜ
• İki parti arasındaki ilişkiler demokratik açılım sürecinde gerilmişti ama zaten. MHP lideri ve kurmayları ‘hain’ söylemi üzerinden çok sert muhalefet yapmıştı.
İlişkiler gerginse daha esnek bir tarzda yeni ilişkiler kurmak zordur. Bahçeli MHP’yi temsil ettiğini varsaydığı bir dil kullanıyor. O dil sert ama MHP’nin kendi kamusuyla kurulan ilişkinin fonksiyonu olarak teşekkül etmiş bir dil. Yoksa yakından tanıyan herkes Bahçeli’nin insan ilişkilerinde çok zarif, nazik olduğunu bilir.
• ‘Hain’ vurgulu o sert dilin altında Kürt milliyetçiliğine karşı yükselen Türk milliyetçiliğini oya tahvil stratejisi olabilir mi?
Demokratik açılım çok anlamlı ve önemli. Böylesine problemli bir işi gündeme getirmek, iklim kurmaya çalışmak, herkes ne söyleyecekse yumuşak bir iklimde pozisyonlarını gözden geçirerek söylesin demek zor iş, AK Parti bunu yapmaya çalıştı. Mesela artık Kürt sorunu değil Türk sorunudur deniyor. Egemen çevreler başkaldıran, taleplerde bulunanlara anlayışla davranmak durumundadır fakat bunun dozu nedeniyle bir başka sorunlu sosyal alan oluştu. Moderartör gibi davranması gereken AK Parti, bazen tarafmış gibi konuştu. Olaylar, tartışmalar, meydan okumalar karşısında AK Partili bazı vekiller soğukkanlılıklarını koruyamadı. Bu ortamda ‘Türk sorunu diye adlandırılan, farklı siyasetten insanların da paylaştığı bir duyarlılığı demokratik açılımın o geniş çatısı altına taşıyan siyaset’ rolü belirledi kendine MHP. Zaten Türkiye’de siyasi akıl parti ayrımı olmaksızın ‘ne susuyorsun korkuyor musun’ dendiğinde çıkıp konuşmayı getirir. İşin içine sertlik girince MHP de daha merkez kaç bir yöne savruldu.
• Yine de devletin bile sahiplenmediği bir söylemi, mirası ne diye benimsiyor MHP?
Devletin boşalttığı alanı doldurmak gibi bir niyeti, yaklaşımı olduğunu düşünmüyorum. MHP bu konuda arafta duruyor. Dünyanın yaşadığı değişimi, kimliklerin yükselişini görüyor. AK Parti’nin siyasi söylemlerinden farklı bir yerde durur MHP ama temelde Kürt düşmanı değildir. Kürtleri kucaklamak gerektiğini düşünür. Ama kimlik nedir, millet nedir, BDP’ye nasıl bakmak gerekir sorularını cevaplayamadığı için araftadır. Araftan çıkamadığı için MHP’nin bu süreçte demokratikleşme öyle değil böyle olsun dediği bir proje de yoktur.
NE YAPACAĞINI BİLMİYOR
• Kafası mı karışık MHP’nin?
Tabii ki. Bütün dünyada milliyetçilerin kafası karışık. Bir Kürt sorunu, PKK var, bir tarafta şehit cenazeleri. Ama duyarlılıklara dayanan bir siyasetin örgütlenemeyeceğini, buna indirgenen siyasetin Türkiye için hayırlı olmayacağını da biliyor MHP, ama ne yapmak lazım bilmiyor.
STRATEJİ AK PARTİ’DEN FARKLILAŞMAK İÇİN
Devlet Bey, AK Parti ve MHP’nin taban benzerliğini de düşünürek AK Parti ile aralarındaki mesafeyi derinleştirmek istiyor. Uyum gösterirse bundan, MHP’nin gereksiz olduğu gibi bir sonucun çıkmasından endişe ediyor.
Bahçeli ülkücülere öfkelendi çünkü...
• MHP bir siyasi parti, ülkücülük bir siyasi hareket fakat yine de sormak istiyorum: MHP ve ülkücülük nerede benzeşir nerede ayrılır?
Şüphesiz çok geniş ortaklıkları olan iki kategori ama yaştan, realitenin okunmasından, toplumsal tecrübeden kaynaklanan farklar da var. Ülkücülük daha ziyade gençlik kesiminin içinde yer aldığı, gelenek, toplumsal değerler ve dünyaya ülkeye bakış açısından bir parça ayakları yerden kopuk ama çok şairane bir dünya tasavvurudur. Ülkücülüğün özünü muhafaza etme diskuru daha belirgin. MHP zaman zaman bu özden uzaklaşmakla eleştirilip işbirliği ettiği çevreler sorgulanırdı fakat son tahlilde yine MHP desteklenirdi.
• Ülkücüler MHP’nin arka bahçesi midir?
MHP’nin siyasi mihmandarlığı ülkücü kesimi doğuran, geliştiren, çatı rolü uygulayan bir işleve sahiptir ama ülkücüler de ne denirse yapan kurşun askerler olarak görmediler kendilerini. Siyaseti eleştirirlerdi ama bu, harekete zarar verecek, zafiyet içinde gösterecek öldürücü bir eleştiri olarak görüldüğü için kol kırılır yen içinde anlayışıyla.
• Artık kırık kol yen içinde kalmıyor. Bahçeli, Anayasa değişikliğine destek veren ‘eski ülkücülere’ sert tepki verdi. Niye bu kadar öfkeli?
Bahçeli MHP’yi iktidara taşımak istiyor. Nasıl olacak? İşin sosyolojik tarafına bakarsak MHP’ye oy verenlerle AK Partiye oy verenler arasında geçmişten gelen bir akrabalık ve yakınlık var. Aralarındaki fark mahiyet değil, derece farkı. O gelenekten gelenler MHP’yi, milliyetçiliği biraz fazla vurgulayan, diğer geleneği de İslam’ı biraz özel biçimde okuyan bir hareket olarak okurlar. Ne MHP’nin İslam’a itirazı vardır, ne o gelenekten gelenlerin milliyetçiliğe. O yüzden Devlet Bey, AK Parti ile aralarındaki mesafeyi derinleştirmek ve çok farklı siyasi partiler olduklarını kamuoyuna ifade etme stratejisi uyguluyor. AK Partiye yakın dursa, uyum gösterse MHP’nin gereksiz olabileceği gibi bir sonucun doğacağı endişesi taşıyor. Bu yüzden eski ülkücülerden gelen taleplere öfkeleniyor.
Varoş milliyetçiliği saman alevi
• MHP doğal alanı orta Anadolu’nun dışında Ege, Trakya, Marmara’da oy alıyor. Tabanı değişiyor ve bu yeni taban MHP’nin milliyetçilik politikasını da değiştiriyor olabilir mi?
Orta Anadolu’nun muhafazakar milliyetçi çevreleri kimlik meselelerine tarihsel tecrübe üzerinden sert tepki vermedi. Ama metropollerde, göçlerle teşekkül eden mahalleler ve oradaki gerilimli ilişkiler yeni bir milliyetçilik olgusu doğurdu. Bunun siyasi karşılığı tam uymasa da MHP’ye destek olarak döndü. Yeni sosyal durumlar şehirleşme tarafından hazmedilecek, insanlar metropollere uyum gösterecektir. Dolayısıyla bu arızi, milliyetçiliğin temel esaslarını belirlemeyecek hissiyatlara dayalı bir siyaset de MHP’nin siyaseti olamaz. Çünkü bu saman alevi gibi bir siyaset olur.
Bahçeli’nin MHP’ye faydaları
• 1) MHP tabanının milliyetçilik konusunda kafası karışıktır. Milliyetçilik nedir, Türk milliyetçiliği neye tekabül eder, sağlam bir tanımını söyleyemeyiz ama çeşitli rezervleri, kayıt ve şartları olan bir milliyetçilik anlayışından Devlet bey MHP’nin herkesi kucaklayan milliyetçilik anlayışına evirilmesini sağlamıştır. Bu mühimdir.
• 2) MHP şüphesiz kendini halkla özdeşleştiren bir siyasi parti, demokrasiye saygılı ve önemli bir rejim olarak gören bir müktesebatı da vardı ama amaç milletin refahı, huzur ve selametiyse çok gerekli olmadığı hallerde demokrasi şart da değildir, anlayışına açık bir aklı da vardı. 80 öncesinde ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ şarkısı çok meşhurdu. Oysa demokrasilerde bir gece ansızın değil gündüz sandıktan gelirsiniz. Devlet Bey bir gece ansızın gelme işine son verdi. İktidar yolunun milletin gönlünden ve sandıktan geçtiği hususunu belirginleştirdi.
• 3) Ergenekon yapılanması MHP’yi hulul etmek, genç kitleyi kimi kutsal kavramlar üzerinden genetik bağ kurarak kullanmak gibi girişimlerde bulundu ama Bahçeli’nin tavrı çok sert oldu, ki bu da çok önemlidir.
CHP parti olmaya karar verdi ama
• BDP’nin tutumunu anlayabildiniz mi?
BDP de arafta, aynı milliyetçilik krizini onlar da yaşıyor. Toplumdaki duyarlılıkları, akletme biçimlerini, MHP ve BDP’yi demokratikleşmenin içine dahil ederek bir üst akıl rolü geliştirip moderatörlüğünü yapmak hükümete düşer.
• CHP sizi hiç şaşırtmıyordur herhalde?
Bence CHP de arafta! Bir taraftan çarşaf açılımı yapıyor, öte taraftan çarşaf yırtıyor. Bu bir araf halidir. İktidara gelmeye çalışıyordur muhakkak ama bunun toplumun mevcut referanslarıyla mümkün olmadığını akletmiş durumda. Kendisine bir tür aydınlanmacı dernek vakıf rolü atfetmiş, iktidar etme halini bürokrasiye havale etmişti. Şimdi Türkiye değişiyor o vesayet ortadan kalkıyor ve CHP diyor ki “ben yeniden parti olmalıyım”. Nasıl olunur, milletin giyimi kuşamıyla uğraşmaksızın, onların gönlünü aklını alacak bir iletişim kurmakla... (star)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...