Herkes şu sıra 28 Şubat sürecini yazıyor. Selçuklu veya Osmanlı dönemi olsaydı önemli tarihler olarak tarihimizdeki zafer günlerini ve aylarını yazardık ama şimdi 28 Şubat, 12 Mart, 27 Mayıs, 12 Eylül gibi darbe tarihlerini yazıyoruz. Ne güzel, ne enteresan değil mi?
Ne mutlu bize, eserlerimize! Neyse geçelim artık bunları; cemreler düşmeye başladı, biz artık baharı yazmaya başlasak iyi olur. Onun için 28 Şubat sürecini yazmaya gerek kalmadı. Allah bizi bir daha 28 Şubat benzeri süreçleri yazmak zorunda bırakmasın. Neydi onlar; andıçlar, hortumlar, iktidarlar, “al gülümler-ver gülümler”, “ah anamlar-vay yandımlar”, “çevir kazı yanmasınlar-aman kız uyanmasınlar”, anayasa fırlatmalar, krizler, eurolar-dolarlar, “din-vatan-laiklik elden gidiyorlar”, “bizim çocuklar” ve nihayet “oynat Uğur’cuğum, başa sar”.
Geçelim Muhsin Bey’in çocuklarına;
Çocukları, onların masumiyetini çok severim. Bizler çocukların dünyaya günahsız geldiklerine inanan insanlarız. Sonradan değişik sebepler ve başta da toplum onları kötü yollara sürükler.
Anne ve babaları suçlu diye çocuklarını da aynı kategoriye sokamayız. Suçların ve cezaların şahsiliği de ayrıca evrensel bir kuraldır. Atalarımız “zalimden âlim âlimden zalim doğar” demişler. Peki ya ebeveynin suçlu olmadığı durumlarda bile çocukların suçlanmasına, taciz edilmesine, şiddete maruz kalmasına ne demeli? Örnekler çok. Mesela bir kaçı;
Hrant Dink suikasti sonrası ortaya atılan iddialardan en çok etkilenen iki isim Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun iki çocuğu oldu. İlköğretim okulu son sınıf öğrencisi 13 yaşındaki oğlu Furkan ile lise son sınıf öğrencisi 16 yaşındaki kızı Firuze ‘katilin çocukları’ suçlamalarıyla karşı karşıya kaldılar. Diğer öğrencilerin birbirlerine göstererek, “Dink suikastinin katili Muhsin Yazıcıoğlu’nun çocukları bunlar değil mi’ diye sordukları Firuze ile Furkan’ın, yaşadıkları tacizler nedeniyle okullarına gitmek istemedikleri söyleniyor.
Benzer bir taciz hem de bu sefer bazı veliler ve bazı medya mensupları tarafından eski RP milletvekili Merve Kavakçı’nın ilkokuldaki çocuklarına yapılmamış mıydı? Annelerinin “suçu” çocuklarının taciziyle sonuçlanıyordu. Yuhalanıyorlar ve “Türkiye laiktir laik kalacak” diye çocuklar bağırtılıyordu. Şükür Amerika’ya gittiler de Türkiye’miz ve laikliğimiz kurtuldu!
25 Ağustos 2001 tarihinde öldürülen ünlü işadamı Üzeyir Garih'in katl zanlısı 13 yaşındaki Fuat N. medyada “Deli Fuat” “Tinerci Fuat” lakaplarını alarak ve MANASOL hükümetinin İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen’in ‘Katili saptadık, tek kişi. Örgüt ya da mafya işi değil. En kısa sürede yakalayacağız. Bizim açımızdan olay çözüldü’ denilerek (Cerrah’ın Dink suikastı sonrası açıklamasına ne kadar benziyor değil mi?) başlayan süreçte kendisinin ve ailesinin başına olmadık işler gelmedi mi? “Suçunu itiraf etti” denmedi mi?
Gene medyaya göre “üç gün emniyette hayaları sıkılıp”, sonra serbest bırakılmadı mı? Tek suçu gariban ve çocuk olmaktı. Bir de yakalandığında elindeki mahalle kasabının bıçağını bileyiciye götürmek.
Hâlbuki çocuk sadece bir boyacıydı. Ailesine yardım ediyordu. “Aklandıktan sonra” bile veliler çocuklarını bu “tinerci” çocuğun sınıfına vermediler.
'Ümraniye sapığı' diye yakalanan ama gerçek sapık Yaman Özçelik'in yakalanmasıyla yaklaşık 1 ay sonra serbest kalan Bilal Akyıldız'ın (yaşı 35 de olsa) da hayatı kararmamış mıydı? Tek teselli ise haberi canlandırarak yapan Kanal D’nin 40 milyar tazminat cezasına çarptırılmasıydı ama yaşanan onca manevi eziyet nasıl telafi edilecekti?
Çocuk katili terörist başının çocuğu bile olsa çocuk çocuktur ve masumdur. Bunlar gözüme çarpan ve yüreğimi yaralayanlardan sadece bir kaçı.
Toplumumuzda o kadar çok yaralı güvercinimiz ve onları yemeye çalışan başta medya olmak üzere o kadar çok da kedi var ki.
İşin en garibi ve acısı nedir biliyor musunuz? Benim bu çocuklara sahip çıkan, yapılanları kınayan sivil toplum örgütlerini ve siyasi liderleri görmememdir.
Peki, bu çocuklar topluma düşman olmazlar mı? Olurlarsa suçlu onlar mı?
Medya-lı-yorum
Cumhuriyet Gazetesi bir reklâma başlamış: Karanlık bir zemin üzerinde “1881-2007 Mayıs 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor. Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyet’inize sahip çıkın” yazıyor ve tv’lerde veriliyor. Reklâmı kim hazırladıysa Cumhuriyet Gazetesi’ni tongaya düşürmüş. Bu reklâm şöyle anlaşılır: 1) 1881’den 2007’ye kadar karanlık. Yani karanlık 1881’le başlıyor. Alo, İlhan Abi, sen ne dediğinin farkında mısın? 1881? Bu reklâmı “dinci gazeteler” yapsa nasıl okurdun? 2) Tehlike? İşsizlik tehlikesi. Gazete batarsa işsiz kalırız ve geçmişimiz malum, ne yapacağımız belli olmaz. 3) tirajımız 55-60 binin üzerine çıkamıyor, bize sahip çıkın, yoksa battık. Senin derdini cahil Memet ağa bile anlıyor. Rejim mejim hikâye.
An-kara-lı-yorum
Melih Abi bu yolların şeritleri ne zaman çizilecek? Şeritler, biraz masraflıdır ama, sürücüleri eğiten önemli bir araçtır. Bir ara başka şehirdekilere “Ankara’mız Avrupa şehirleri seviyesinde yollara sahip” diye övünüyorduk, ama şimdi yollar dökülmeye başladı. Seçime kadar bekleyecek miyiz?
Trafik-li-yorum
Konumuz kırmızı ışık: Sürücülerimizin bir kısmı boğa cinsinden midir nedir kırmızıyı görünce kavşağın karşısına saldırıyorlar. Bazıları 06 TS 96X gibi toplu taşım araçları, bazıları 34 AP 613X gibi Japon sigarasını bizlere pazarlayan kapalı kamyonet, bazıları da 06 GA 19X (Mavi Murat), 06 HD 89X (Beyaz Opel) gibi hususi otolar. Ya bizim vergilerimizle alınan makam otolarına kurulan ve kırmızıda geçen 06 TFY 6X Siyah Murat ve 06 GYP 5X Ihlamur Çiçeği Renault’daki RESMİ BOĞALAR’a ne demeli? Beyler! O gördüğünüz kırmızılar matador pelerini değil ölüm işareti, altınızdaki arabalar da tüyü bitmemiş yetimlerin hakkından kesilerek biriktirilenlerle alınan araçlar.
Hurşit Doğan/Aktifhaber
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...