MOZART ÇALIP CENNETE GİRİYORUZ 

 
İlişkiniz nasıl başladı?

- Hande Ataizi: Ortak arkadaşlarımız vasıtasıyla tanıştık. Birkaç arkadaşımla birlikte Fazıl’ın (Say) Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile birlikte vereceği konsere gitmeye karar verdik. Ancak Fazıl rahatsızlandı ve o gece konsere çıkamadı. Bunun üzerine Fazıl arkadaşlarımla beni kendi evine davet etti. Yani Fazıl’la ilk kez, şu an bulunduğumuz bu evde tanıştık.

Herkes popüler dünyadan, klasik dünyaya hangi arada geçtiğinizi çok merak ediyor?

- H.Ataizi: Sema sen de çok iyi bilirsin ki, popüler dünyanın içinde olmama rağmen benim yaşantım çok farklı. Benim kendime ait, sade ve farklı bir dünyam var.

Ancak imajınızda da bir problem var?

- H.Ataizi: Ambalaj hatası mı? (Gülüşmeler) Evet, var...

- Fazıl Say: Evet, Hande’nin imaj problemi var. Birkaç tane tatsız olay başından geçmiş. Mesela, "İki Kere Kiki" programında atılan tokat, 24 saat yaşadığı evliliği... Bütün bunlar onun imajını kötü etkilemiş. Bu olayların hepsini Hande’yi tanımadan önce biliyordum.

Hande Hanım bir röportajında, "Ben popüler kültürü temsil ediyorum. Fazıl sofistike kültürü" dese de, görünen o ki popüler kültürün pek uzağında değilsiniz.

- F.Say: Takip edememekte zordu zaten...(Gülüşmeler) Hiçbir zaman popüler kültürü uzağa atmaya gerek duymadım. Şimdi Hande oyuncu, ben müzisyenim. İkimiz de konservatuvar mezunuyuz ve sahne sanatçısıyız. Bunlar birbirine çok yakın şeyler. O yüzden popüler kültür bana uzak değil.

- H.Ataizi: Ben ergenlik dönemimi magazin basının önünde yaşadım. Bilinmesi normaldir.

- F.Say: Burada olaylardan bahsediyoruz. Hande’nin yaşadıkları magazinsel bir olay değildir.

Nedir peki?

- F.Say: Mesela 24 saat evliliği toplumsal bir vaka. Tuvalet penceresinden kaçıp, kurtulmak istemesi ise psikolojik bir vaka. "Bu kız çıkamayacağını bilerek niye o camdan kaçmaya çalıştı?" Bu piyano çalanın da, resim yapanın da, yani herkesin ilgisini çeker. Yaşadıkları ilginçtir ve ben bütün bu olaylarda hiç tanımadığım halde Hande’yi haklı bulmuşumdur.

- H.Ataizi: Ben Fazıl’ı, medar- i iftiharımız Fazıl Say olarak biliyordum.

Fazıl Bey’in nesi etkiledi sizi?

- H.Ataizi: Frekanslarımız çok tuttu. Fazıl, benim en derinimde, şimdiye kadar kimsenin ulaşamadığı bir takım boşlukları doldurdu. Güzel bir enerji alışverişi var aramızda. Aslında bu ilişki için çok mücadeleler verdik.

HANDE’Yİ DELİLİKTE BULUŞMA ANINDA SEVDİM

Neden?

- H.Ataizi: İçsel mücadelelerdi bunlar.

Biraz daha açabilir misiniz?

- H.Ataizi: İkimiz de daha önce ilişkiler yaşamışız. Geçmişten gelen bir takım travmalarımız var. Açıkçası bu ilişkiye korka korka başladım.

- F.Say: Psikologlar hep, "İnsanların bir delisi, bir ölüsü vardır, arası yoktur" derler. İkimiz de o deli tarafımızda buluştuk. Yani bu ilişkide delilikte, uçlarda buluşma durumu var. Ben Hande’yi o uçlarda, delilikte buluşma anında çok sevdim. Hande de beni o uçlara giderek, kendimi aşmaya çalışmamı sevdi.

Uçlarda buluşma ve delilik anlarında neler yaşıyorsunuz?

- F.Say: Hayatımın 15 yılı yollarda geçti. Turneler, konserler... 140 konser, 140 yalnız gün demek. Yani benim bir hayatım falan yoktu, sadece hayallerim vardı. Hayatımda ilk kez Hande ile bu hayallerimi, kaçış noktalarımı gerçekleştirebiliyorum. Hande’nin güzel bir özgürlüğü var. Orada yakaladık birbirimizi. Tabi ki, içsel olarak zor şeyler yaşadık. Ama bu zorlukların birçoğunu yeniyoruz.

- H.Ataizi: Çok yaşamayalım ya!

- F.Say: Mesela konserde 2 bin 500 kişi sizi alkışlıyor ama daha sonra yalnız bir adam olarak kalıyorsun. İşte dışarıdaki özgürlükte Hande ile çok iyi bir uyum sağlıyoruz.

Bu özgürlük bazen yorucu olmuyor mu?

- F.Say: Bazen oluyor. Rachmaninoff konçertosu çalmışsın, beden yorgun, ruh yorgun oluyor. O an bir şey yapmak istemiyorsun. Ama Hande yapmak istiyor. O zaman da çatışma çıkıyor. Bu çatışma cinnete dönüşebiliyor.

- H.Ataizi: Rachmaninoff devam ediyor yani. (Gülüşmeler)

O cinnet halinde ne yapıyorsunuz?

- F.Say: O zaman Mozart çalıp, cennete giriyoruz. (Gülüşmeler)

Daha sabırlı olan kim?

- F.Say: Hande... Surat asan genellikle ben oluyorum.

- H.Ataizi: Ben daha sabırlıyım. Güzel olan bir şeyi görüyorsun. Emeksiz hiçbir şey olmuyor. O yüzden de güzel bir şeyi gördüğünüzde ona ulaşmak adına birçok zorlu yollardan geçiliyor. Zoru başarmak emek istiyor.

Emek istiyor ama bir taraf sürekli verici olduğu zaman yürümüyor.

- H.Ataizi: Biz konuşarak anlaşıyoruz. Biz bu ilişkiyi yürütmek için mücadele ediyoruz. O mücadele sırasında da ister istemez birbirinize daha fazla yaklaşıyorsunuz. Bu güzel oluyor...

- F.Say: Bir aradayken bir saniye bile sıkılmıyoruz. Huzuru buldunuz mu onun bir adım sonrası sıkılmaktır. Benim bütün ilişkilerim, huzuru bulduktan sonra çöktü. Hande ile huzuru bulmamak iyi oluyor. Biz huzuru aramaktan vazgeçtik.

- H.Ataizi: Bizi bağlayan da bu enerji zaten. Ot gibi yaşayamayız.

- F.Say: Ot gibi yaşadınız mı, ’Ne güzel yakışıyorsunuz, sizi çok beğeniyoruz’ olur...

- H.Ataizi: Bizden ot bitmez yani. (Gülüşmeler)

TEHLİKELİ BİR KADIN GİBİ GÖRÜNÜYORUM

Aileniz ne diyor bu ilişkiye Fazıl Bey?

- F.Say: Vallahi benim annem, babam çok destek veriyor. Asıl onlardan bir aksiyon beklerken, tam tersi bana destek oldular. Onun dışında arkadaş çevremde, "Ooo bu iş uymaz" diyen çok.

- H.Ataizi: Tehlikeli bir kadın gibi görünüyorum galiba.

- F.Say: Hande’ye öyle bir imaj takılmış.

- H.Ataizi: Ben öyle çok fazla ortalarda değilim. Olmadığım için de insanlar kafasında nereye oturtacaklarını bilemiyorlar.

Tamam, Fazıl Bey’in çevresi, "Ooo bu iş uymaz" diyor. Ya sizin çevreniz ne diyor?

- F.Say: Mesela bir arkadaşı, "Sen onu iyi bir müzisyen olduğu için seviyorsun, yoksa sevmezdin" gibi şeyler söylemiş.

- H.Ataizi: Biz mutluluğumuzla insanlara cevabımızı vereceğiz. Bize zarar veremeyecekler.

Peki birbirinize zarar verebilir misiniz?

- H.Ataizi: Kıskançlıkların ve mesleklerimizin bu ilişkiye zarar vermesine ihtimal yok. Fazıl benim çıkışlarımı, egolarımı anlayabiliyor.

Hande Hanım çok sık konserlerinize geliyor. Sevdiğiniz kadının seyirciler arasında olması sizi daha da coşturuyor mu?

- F.Say: İtiraf edeyim ki Hande’nin izleyiciler arasında olması beni ilk birkaç konser çok heyecanlandırdı. Ama son üç aydır benim çalışım çok daha iyi. Daha özgür, daha mutluyum. Bazen nerede oturduğunu bilmiyorum, selam verirken, çalarken gözümle nerede olduğunu arıyorum. Bulamadım mı sinir oluyorum. Ama artık konserde nereye oturacağını önceden öğreniyorum.

Fazıl’ın her hali seksi

Ev ortamındaki Fazıl Say’ı mı, yoksa sahnedeki Fazıl Say’ı mı seksi buluyorsunuz?

- H.Ataizi: Ayıramam, hepsi bir bütün. Her hali seksi. (Gülüşmeler) Sahnedeki hali kadınlara seksi gelebilir ama bana ekstra seksi geliyor. Çünkü sahnedeki görüntüsünün arkasındakini sadece ben görüyorum.

- F.Say: Benim Hande’de en az sevdiğim kamera karşısındaki hali. Orada biraz değişiyor. Onun dışındaki bütün hallerini çok beğeniyor. Muhteşem güzel giyinen bir kadındır. Bu konuda öncüdür.

Bu öncülük sizin tarzınıza yansıdı mı?

F.Say: Evet, yansıdı. Hayatım boyunca, üstüme, başıma hiç bakmamıştım. Giyim konusunda Hande’den bazı detayları kaptım.

Bu üç aylık ilişkinizde Hande Hanım için beste yaptınız mı?

- H.Ataizi: Cemal Süreya’nın, "Bu Bizimki" şiirini besteliyor. Çok güzel bir şiir. Diyor ki, "Yıkıcı bir aşk bu, yıkıyor milletin ortasına. Tutku yükünü... Bölücü bir aşk, ekmeği suyu bölüyor. Günde üç öğün..."

- F.Say: Bu şiir tamamen bizi anlatıyor. Şu an besteliyorum... Daha bitiremedim ama.

- H.Ataizi: Bu arada ben de yazıyorum. Aşkımız çok güzel şeyler yazdırıyor bana. Daha Fazıl’a okumadım ama...

Evlenecek misiniz?

- F.Say: Üç aylık güzel bir beraberliğimiz var. Şiir gibi de akıyoruz. Evliliği karıştırmıyoruz şimdilik. Bu şekilde nehir gibi akarsak, her şey kendiliğinden oluşacaktır zaten.

Çocuk gibiyiz

İlişkinizde nasıl bir paylaşım yaşıyorsunuz? H.Ataizi: İlk defa bir ilişkide şımarma hakkımı yaşıyorum. Fazıl, güzel bir kadın olduğumu hissettiriyor bana. Bu çok önemli bir şey. Aynaya baktığım zaman görmediğim, o güzel kadını görüyorum. O yüzden fotoğraflarda da daha güzel çıkıyorum.

- F.Say: Altı yaşında, iki şımarık çocuk gibiyiz. Benim de buna çok ihtiyacım vardı. Önemli olan insanların ne dediğine bakmamak. Yurtdışındayken o kadar özgürüz ki. Türkiye’deyken de özgür olmak istiyoruz. Biraz dağıtalım ortalığı. Hande beni bazı açılarda çok açtı. Ruhumu açtı. Şimdi gerçekten içimde başka bir ben var yani.

Peki, bu ilişkiyi insanlara anlatma noktasında hiç zorlandınız mı?

- F.Say: Çok zarar gördük. İnsanlara güzel bir ilişkimiz olduğunu anlatamadık, anlatamıyoruz da.

- H.Ataizi: Anlatmamız da gerekmiyor bence.

"Bu iş olmaz mı" diyorlar?

- F.Say: Evet onun çevresi de benim çevrem de bunu söylüyor. Birçok kişi, "Bu iş olmaz, siz ayrı dünyaların insanlarısınız" diyor.

- H.Ataizi: Önyargılılar...

Bunu söylemeleri umurunuzda mı?

- F.Say: Hayır değil.

- H.Ataizi: Kimseye bir şey ispatlamak zorunda değiliz. Ayrıca biz ayrı dünyaların insanı değiliz, çünkü ikimiz de Marslıyız... (Gülüşmeler)

- F.Say: Doğru, biz Mars’ta buluştuk. (Gülüşmeler) İkimiz de Marslı olunca, dünyalılar anlamıyor demek ki. Turnelerim dolayısıyla birlikteliğimizin büyük bir bölümü yurtdışında geçti. Orada, "Benim kız arkadaşım, kendisi oyuncu" dediğimde kimse anormal karşılamıyor. Burada da o kirlenmişliğin haricinde baktığınız da yine anormalliğimiz yok. Bir müzisyen ile bir oyuncu ilişkisi hiç olmamış değil ki, bunun örnekleri çok var.

Hürriyet