Mehmet Altan/Star
'301 Cemil Tahtaya'
Dün sabah zihnimde salıncaklanan yazı konuları arasında dolanıp duruyordum.
İlk önce bugün açılan okullarda karar kıldım... Eğitim sistemiyle ilgili hep ruhumda taşıdığım çığlıklardan birini yazıya dökecektim.
Önceki gün benim de yazdığım bir dramın takibini bir başka gazetede manşet olarak gördüm...
Radikal, Ceylanpınar’daki tarım işçilerinin göz göre göre ölümünü ‘can bu kadar ucuz’ başlığıyla yeniden masaya yatırmıştı... Yeniden bu konuya eğilmeyi aklımdan geçirdim.
Yeni Şafak da ortaya çıkardığı bir çürümeyi takipteydi... Üyelerini, silaha el bastırarak ‘ölme ve öldürme’ üzerine yemin ettiren derneğin başkanı emekli albay salvoya devam ediyordu...
Türkiye’de devlet mekanizmasının felç olmuş görüntüsü insana küçük dilini yutturuyordu.
***
Milliyet’in manşetindeki özel haberi okuyuncaya kadar konuların içinde gezindim.
Gazete, tüm sorunların anası olarak gördüğüm ‘hukuksuzluğun’ muhteşem bir örneğini belgeleyip sergilemekteydi.
Sistemin kanserli yapısının resmi gibiydi bu...
Bütün diğer acılar ve skandallar buradan kaynaklanıyordu.
Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi ‘bombacı’ Yasin Hayal’in tahliyesini, tüm teamüllere aykırı bir biçimde ‘nöbetçi mahkeme’ gerçekleştirmişti.
Duruşmaya bakan mahkeme heyetinin iki üyesi değişmişti... Ağır Ceza Mahkemesi’nin geçici iki üyesinden biri ticaret mahkemesinden gelmişti... Diğeri ise icra hakimiydi.
Bu tahliyeden sonra davayı gene eski heyet götürmüş ve sonunda Yasin Hayal’i altı yıl sekiz aya mahkum etmişti.
***
Bombacının serbest kalmasını sağlayan ‘nöbetçi tahliye heyeti’ skandalı 13 Eylül 2005’de gerçekleşmişti.
Dink cinayetinin peşi kovalandıkça İçişleri ve Adalet Bakanlığı sürekli gündeme geliyor.
Yasin Hayal davası baştan sona ‘burada yargı var mı?’ dedirtecek cinsten tuhafıklarla dolu.
Ama ‘nöbetçi tahliye heyeti’ bütün sürece tuz biber ekti..
***
Üniversitedeki konferansı ‘kendimizi sırtımızdan hançerlemek’ olarak nitelemek...
Bombacıları, icra ve ticaret hakimlerinden kurulu Ağır Ceza Mahkemesi’nin nöbetçi heyetiyle on ayda tahliye etmek...
Bunların anlamı ne?
İnsanlarımızı hedef haline getirerek öldürülmelerine ya da ülkeyi terketmelerine neden olan ve Adalet Bakanlığı’nın da fazlaca sahiplendiği 301. maddedeki ‘Türklüğe hakaret’ söz konusu edilecekse, Türk yargısını küçük düşürmenin bundan daha haşmetli bir örneği olabilir mi?
Türk yargısını bu hale getirmek Türklüğe hakaret değil mi?
***
Son süreç, gözlerin iki bakanlığa dikilmesine neden oldu.
Bunlardan biri İçişleri, diğeri Adalet Bakanlığı...
Her sabah hepimizi yerinden hoplatan ve ‘bu kadar da olmaz’ ya da ‘burası çürümüş umutsuzluğuna bizleri düşüren haberler doğrudan ya da dolaylı olarak bu iki bakanlıkla irtibatlı çıkıyor.
***
Kamuoyu çok haklı olarak Alev Er’in ‘301 Cemil tahtaya’ manşetinden dolayı görevinden gittiğini düşünüyor.
Herkesle birlikte ben de, bunun böyle olmadığını ispatlayacak yeni bir adımın atılmasını bekliyorum...
Umarım bu süreç uzamaz.
Ama şu anda yaşadıklarımız onun attığı manşetin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.
Birinin gerçekten ‘301 Cemil’i tahtaya çağırması gerekiyor.
Neler olduğunu bu ülkeye anlatmak onun görevi çünkü...
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...