Ak Parti’nin açık ara önde bitirdiği seçim sonuçlarını değerlendirirken, bu partinin ilk kez iktidar olduğu 2002 Türkiye’sinin gerçeklerini unutmamak gerekir.
Neydi Ak Parti’yi o seçimde iktidar koltuğuna oturtan gerçekler?
Belirleyici gerçek, 2001 büyük krizinin toplumda yarattığı korkunç ekonomik ve sosyal travmaydı..
Halk o seçimde, yani 3 kasım 2002’de, ülkeyi yıllarca kötü yöneten, ekonominin kıt kaynaklarını günü kurtarmak amacıyla bol keseden harcayan, hatta ona buna peşkeş çeken, bankaların hortumlanması yoluyla milyarlarca doların bir anda buharlaşmasına sebep olan merkezdeki partileri ve liderlerini sandığa gömmüştü.
Yolsuzluklardan bıkan, şans üstüne şans tanıdığı partilerin kendilerini aldatmak ve yolsuzluk yapmaktan öte bir başarı(!) sergileyemediğini gören halk, bu kararında yerden göğe kadar haklıydı.
Nasıl haklı olmasın ki?
Krizle birlikte yüzbinlerce kepenk inmiş, işsizlik felaketi hemen her evin kapısına dayanmıştı. Umutları çalınan genç insanlar hayallerini bile yitirirken, geniş halk yığınları ömür boyu bitmeyecek bir borcu ödemek zorunda bırakılmıştı.
Başbakana yazar kasalar fırlatılmış, tüm birikimleri batan bankalarda buharlaşan çaresiz insanlar kendilerini cayır cayır yakmışlardı.
Başbakanlık binasının önü adeta bir protesto alanı haline dönüşmüştü.
Uluslararası finans çevreleri Türkiye’nin iflas bayrağını çekip moratoryum ilan edeceği günü bekler olmuştu…
İşte Ak Parti, Türkiye’nin üzerinde kara bulutların dolaştığı böylesine bir atmosferde 2002 seçimlerini kazandı.
AK PARTİ’Yİ İKTİDAR YAPAN GERÇEK
Bu seçimlerde halkın tercihini Ak Parti’ye yönlendiren bir başka önemli neden de partinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde sergilediği başarılardı. Ne kadar ilginçtir ki Erdoğan’ı belediye başkanı yapan gerçekler de, tıpkı ekonomik krizdeki gibi, başta İSKİ skandalı olmak üzere büyük yolsuzluklar ve yerel yönetim başarısızlıklarıydı…
Halk Erdoğan önderliğindeki Ak Parti’yi iktidara getirirken ona, ekonomiyi düzeltmenin yanı sıra, çevredeki muhafazakar-mütedeyyin toplum yığınlarını merkeze taşıma ve modernleştirme görevini de vermişti. Bu halkın Ak Parti’ye çıkardığı bir merkez partisi olma davetiyesiydi.
Ak Parti büyük iç ve dış borç yüküyle devraldığı iktidarda Kemal Derviş’in ana hatlarını çizdiği istikrar politikasını tavizsiz uyguladı. Yıllarca toplumu kasıp kavuran, ahlakı değerleri yozlaştıran, gelir dağılımında korkunç uçurumlara sebep olan enflasyonla mücadeleyi öncelikli hedef edindi. Bunda da başarılı oldu… Ekonomide istikrarla birlikte sürdürülebilir büyüme de sağlandı. İstikrarın korunması halinde düze çıkılacağına inanmaya başlayan kitleler, bu politikanın destekçisi oldular…
HALK MAĞDURUN YANINDA YER ALDI
Ak Parti ekonomide bu adımları atarken sistemle kavga etmemeye, özellikle Atatürkçü laik kesimin hassasiyetlerini kaşımamaya da özen gösterdi. Ta ki, cumhurbaşkanlığı seçim sürecine kadar.
İşte o süreçte Atatürkçü laik kesimle, Ak Parti felsefesi arasındaki fay hattında derin kırıklar oluştu. Bu süreçte cumhuriyet ve demokrasi mitingleriyle başlayan kutuplaşma, radikal merkez olarak tanımlayabileceğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gece yarısı bildirisiyle doruğa çıktı.
Ak Parti, bu seçim sürecine seçmeninin gözünde mağdur edilmiş bir parti hüviyetiyle girdi… Kampanya döneminde hassasiyetleri kaşımamaya özen gösterdi ama mağduriyet olgusunu kullanmayı da ihmal etmedi… Toplum da güvendiği ve sevdiği kurumların başında gelen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kendi siyasi tercihini etkileme çabasını demokratik haklarına müdahale olarak yorumlayıp, mağdurun yanında yer aldı…
MERKEZ PARTİSİ OLAN AK PARTİ SİSTEMİ RAHATLATTI
Ak Parti’nin oylarını arttırarak yeniden iktidar olması, cumhurbaşkanlığı seçim süreciyle hareketlenen derin fay kırığını ortadan kaldırmış değil.
Genel Başkan Tayyip Erdoğan, seçim zaferinin ardından yaptığı konuşmayla bunun bilincinde olduğunu gösterdi. Zaten milletvekili aday listesini hazırlarken milli görüşçü olarak bilinen radikal eğilimli siyasetçileri saf dışı bırakması, liberal, hatta sol görüşlü isimlerle yepyeni bir vitrin oluşturması da o sürecin analizini ciddi biçimde yaptığını gösteriyor.
Özetle söylemek gerekirse oylarını önemli ölçüde arttıran Ak Parti, bu seçim sonuçlarıyla bir merkez partisi olmuş ve böylece sistemi de rahatlatmıştır. Türk demokrasisi çevrenin modernleşme ve merkezle bütünleşme istemini Ak parti ile gerçekleştirme şansını yakalamıştır.
CHP’NİN PROPAGANDASI VİZYONSUZLUĞUN BELGESİDİR…
Ak Parti’nin başarısı, muhalefet partilerinin niçin başarısız olduklarını da gözler önüne seriyor…
Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi, seçim kampanyasında gerginlik yaratmaktan kaçınıp “Türkiye için yola devam” sloganını benimserken, ana muhalefet partisinin bir korku senaryosundan medet umması, adeta vizyonsuzluğun belgesi gibiydi… Alinur Velidedeoğlu’nun belirlediği propaganda ve iletişim stratejisi, tümüyle yanlış, hatta yer yer komikti…
İdeolojik deformasyona uğrayarak emekçi kitleden uzaklaşan, sıkıntılar içinde kıvranan geniş halk yığınlarını kucaklamak, hatta ezilenlerin umudu olmak yerine, merkezden ve kentli orta sınıftan oy toplamayı amaçlayan CHP, bu seçimi hüsranla noktalamıştır... CHP, seçim sonuçları iyi analiz etmek ve radikal bir özeleştiri sürecine girmek zorundadır.
SONUÇLARDAN ÇIKARTILACAK MESAJLAR…
Sonuçlar, yüzde 14’ün üzerinde bir oyla Meclis’te yeniden temsil hakkını kazanan MHP’ye de anlamlı mesajlar veriyor...
MHP, seçim sürecinde tırmanan bölücü terör saldırılarına karşı toplumda oluşan nefretin kendisine önemli ölçüde oy sağladığını asla unutmamalı…
Ak Parti’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da DTP’li bağımsızlara karşı sağladığı başarı, demokrasinin ve üniter devlet yapısının geleceği açısından da güven verici…
Umarım Ak Parti bu seçim sonuçlarıyla bir zafer sarhoşluğuna girmez… Hakim tek parti sendromu ve milli irade efsanesinin rüzgarıyla gaza gelip, gerilim ve krizden medet umanların ekmeğine yağ sürmez..
Şunu hiçbir siyasetçi unutmamalı:
Bu milletin oyu, siyasi partilerin tapulu malı değildir..
Turktime/Uğur Dündar
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...