Norveç maçını izlemek için Oslo’ya gittiğimizde... ‘Yendik, dönüyoruz...’ başlıklı yazımda ne yazıyordum: ‘Dünyalaşma yerine içe kapanmacı rüzgárların... Değirmenine şu sıralar en çok ne su taşırdı?
Milli Takımın Avrupa Futbol Şampiyonasından elenmesi...’ Ama...
Elenmemek için Norveç maçını almak yetmiyordu...
Önceki günkü Bosna -Hersek maçını da kazanmak gerekiyordu...
Neyse ki...
İttire kaktıra kazandık...
Maç sonunda üçüncü kez Euro 2008’in kapılarından içeri girme şansını elde ettik...
***
Milli Takımlar Ana Sponsoru Ülker’in davetiyle dünkü maçı da stattan izledim...
Adrenal yükselten bir heyecan fırtınası içinde geçmenin lezzeti yanında...
Hem Oslo, hem de İstanbul’da maç seyretmenin toplumsal kıyaslaması açısından da çok şey öğrendim...
Öncelikle şunu öğrendim:
Maç Türkiye’nin maçı ise, ‘numaralı yer’ diye bir kavram kafadan iptal...
Orada da ayakta kaldık, burada da oturmuş sayılmayız...
***
Oslo’da...
Maça olağanüstü bir ilgi göstererek tribünleri dolduran Norveçliler ile azımsanmayacak sayıdaki bizler vardık...
Karşılıklı olağan sayılacak tezahürat arasında doksan dakika eridi gitti...
Norveçliler saha ve stat mikrofonunu, yarışma eşitliğine halel getirmeyecek bir özen içinde kullandılar...
Nihayetinde ev sahibi stat, uluslar arası bir yarışmanın gözetiminde olan bir mekándı...
***
Biz çoğunlukta olunca...
İşin seyrinin nasıl değiştiğini hayretle gözledim...
Uluslararası bir yarışmanın kurallarına göre özenle işletilmesi gereken kuralları, hacamat ettik...
Mikrofondaki ses, rakip Bosna-Hersek’e karşı ağır bir tezahüratın amigoluğunu yaptı durdu...
Daha önce mikrofonda bizleri hareketlendirmek için talimatlar veren sesin,
Son iki dakika kala ‘ıslık arkadaşlar ıslık’ anonsunu...
Ayrıca, ‘kendisi ile kişilik savaşını bırakarak tempolu bir tezahürata girişmemiz’ yönündeki davetini de anımsıyorum...
Bunlara gerek var mıydı?
Norveç’in Oslo’da bizlere yapmadığını, Bosna-Hersek karşısında tarafsızlığı ve centilmenliği ağır bir şekilde zedeleyerek yapmamız, insanı üzüyordu...
***
Pankartlar... Çalınan müzikler...
Onuncu yıl marşı...
Kısacası sahayı elinde tutanlara bakılırsa, bir futbol maçına değil, çok ağır bir savaşa gelmiş gibiydik... Stat mikrofonundan ‘şehitler’ için tezahürat yapmamız istendiğini de duydum...
***
Norveçliler de muhakkak milli takımlarını tutuyordu...
Ama maçı ne çok ağır bir milliyetçi söyleme... Ne zarafete halel getiren bir ihlale döndürmediler... Onları kendi evlerinde yenmiş olmamıza rağmen, bizleri kutlamaktan da geri kalmadılar...
***
Ama... Bu maçı zorlayarak da olsa kazanmamız çok sevindirici...
Bunu havai fişeklerle kutlamamız da...
Haziran’da Avrupa’dayız...
Dünyalaşma süreci kitleleri de içine alarak devam edecek... Milliyetçiliğimiz zarafeti...
Zarafet de milliyetçiliği mutlaka bu süreçte daha fazla kucaklayacak...
***
Zor bir iş başarıldı...
Zarafeti yok sayarak stadyum mikrofonunu elinde tutan ve keyifli bir yarışmayı ağır bir siyasal milliyetçi kavga gibi algılatmak isteyen zihniyet dışında...
Herkesi kutlamak gerek...
Haziran’da başarı çıtası yükselmiş, daha da iddialı bir takım umuduyla...
Mehmet Altan - Star
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...