İşte Önkibar'ın Yeniçağ'daki yazısının ilgili bölümü...
Önce “Bu ülkeyi istemeyen başka ülkeye gitsin” dedi. Ardından “Sabır ama nereye kadar” ültimatomunu verdi.
Ahmet Türk dün bu beyanlara “DTP’lilerin katli vacip fetvası” yorumunu getirdi.
Peki yukarıdaki beyanların sahibi kim midir?
Türk milliyetçilerine çok değil aylar önce kafatasçı ve kan içici diyen Recep Tayyip Erdoğan’dır.
O Recep Tayyip Erdoğan ki bu ülkede yaşayan 70 küsur milyonun başbakanıdır, ama bugün bir kısım vatandaşlarına “Ya sev ya terk et”i haykırmaktadır.
Dahası yangının üstüne benzin sıkmaktadır.
Bir başbakan nasıl olur da; “Vatandaşın mağazasının camlarını indirir, hayatına kastederseniz, vatandaş da elinde eğer böyle bir tedbiri varsa (pompalı tüfeği varsa), kendini savunma yoluna gidecektir” gibi bir ifadeyi dillendirebilir.
Bunun adı halkı sokağa çağırmak değil midir?
Sorarım size başbakanların görevi ahaliye gaz vermek midir, yoksa yapılan kanunsuzlukların önüne geçmek mi?
Maazallah böyle bir sözü geçmişte merhum Türkeş bey ya da bugün Devlet Bahçeli etseydi ne olurdu hiç düşündünüz mü?
Sadece AB ve politize Kürtler ayağa kalkmaz, kendine demokrat diyen istisnasız herkes kıyameti koparırdı.
Oysa bugün bakın bu dehşet sözlere zerre bir tepki yoktur.
Demek ki Türkiye’de artık edilen sözlerin değil, sözü edenin önemi vardır.
Siyasi literatürde böylesi yönetim anlayışının karşılığı tirandır.
Gelelim Tayyip Erdoğan’ın bu sözleri niçin ettiğine?
Erdoğan’ın yaptığı seçim öncesinde aktörlüktür.
Evet Başbakan’ın son günlerdeki tutumu ve sözleri tamamen seçime endekslidir.
Tayyip beyin takındığı son tavrında birinci gerekçe, bütün Güneydoğu’da PKK’lı olmayan herkesin adresi olmaya matuftur.
İkinci gerekçeyse önüne konan kamuoyu araştırma sonuçlarına binaen vaziyet almadır.
Başbakan’a özel araştırma yapan 3 ayrı şirket de, terörle mücadele bağlamındaki yetersizliği ve tavırsızlığı sebebiyle AKP’nin Orta Anadolu, Ege, Karadeniz ve Akdeniz’de düşüşe geçtiğini tespit etmiş ve dolayısıyla Erdoğan bu zafiyeti önlemek için gür bir ses ve net bir tavırla viraj alma yoluna gitmiştir.
Emin olun hadise tamamen budur.
Öyle ya, DTP ya da PKK’yı Başbakan yeni keşfediyor değildir.
Hal bu iken ne oldu da Erdoğan birdenbire adeta Başbuğ imajına gerek duyuyor ve bunun için keskin laflar ediyor?
İşte bu tablo siyaset adamı ile devlet adamının farkını da ortaya çıkarıyor.
Merhum Türkeş 90’lı yıllarda PKK konusunu hiçbir zaman istismar etmeyerek devlet adamlığını ortaya koyarken, Tayyip Erdoğan böylesine hassas bir konuyu bile ihtiyaç duyduğunda istismar edebileceğini kanıtlıyor ve sadece siyaset adamı olduğunu tescil ediyor.
İyi de bu millet bunu yer mi?
Öyle ya bu Tayyip Erdoğan değil midir daha iki hafta önce DTP’lilere Mir Dengir Fırat’ı gönderen!
Bu Tayyip Erdoğan değil midir yıllar yılı Kürtlere zulüm ediliyor deyip ardı ardına paketler açan ve onları politize eden!
Bu Tayyip Erdoğan değil midir hâlâ Barzani ile kol kola olan!
Yemezler Tayyip bey, yemezler.
Sen belki Führer olabilirsin, ama Başbuğ olamazsın!
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |