DTP'Lİ VEKİL PKK'LI KARDEŞİNİ SAVUNDU 

"Benim kardeşim, inandığı bir dava uğruna yaşamını vermiştir." Gündemdeki Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP), gündemdeki Batman milletvekili Bengi Yıldız, telefonda işte böyle diyordu.

* * *

Bengi Yıldız'ın, kardeşi ve diğer konulardaki açıklamalarını, yorumsuz, soru - cevap şeklinde aktarayım:

- Bengi Bey, kardeşinizin PKK üyesi olduğu ve güvenlik güçleriyle girdiği bir çatışmada öldüğü doğru mu?

- Evet, 1991 yılında lise son sınıf öğrencisiyken dağa çıktı. Daha 18'ini doldurmamıştı. Yedi - sekiz ay sonra da, çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdi.

- Bilemiyorum aranızda kaç yaş var... Kardeşiniz Serdal Yıldız'ın PKK'ya katılıp dağa çıktığını öğrendiğinizde ne yaptınız? Yani o yoldan dönmesi için herhangi bir girişiminiz oldu mu mesela? Ya da desteklediniz mi bu kararını?

- Benden 10 yaş küçüktü. O dönemde ben de daha genç bir insandım.

Ben İstanbul'da üniversite okuyordum, o Batman'da lise son sınıftaydı. Yani dönüp dönmemesi noktasında bir etkim olamazdı ama bir çabam da olmadı. Zaten, diğer dağa çıkanlar gibi benim kardeşim de, giderken ne bana, ne annesine, ne babasına sormuştur. Tabii bölgede, ana - babaların çoğu, çocuklarının dağa çıkması noktasında üzülürler. Neticede pikniğe değil, sonu ölümle biten bir yolculuğa çıkıyor.

- Peki bugün nasıl bakıyorsunuz, yani kardeşinizi 'şehit' olarak mı niteliyorsunuz mesela, yoksa 'Keşke örgüte katılmasaydı da hayatını kaybetmeseydi' mi diyorsunuz?

- Bakın ben laik bir ülke açısından şehitlik kavramını pek... Yani halkın değer yargıları açısından bakıyorum. Devlet, insanlar, aileleri o insanları şehit olarak görüyorsa, ona saygı göstermek zorundayım. Ama aynı şekilde Pekeke'lilerin ailesi de öyle görüyorsa ona da saygı duyarım.

* * *

- Bengi Bey, bu arada bir de PKK ile ilgili olarak, 'Pekeke'li teröristler' ifadesini kullandığınız yazıldı, siz de yalanladınız...

- Evet, o olay şöyle oldu. Komisyonda yaptığım konuşmada, hakkımda açılmış bir davanın iddianamesinden alıntı yaptım. Yani devletin resmi evrakında, savcının yazdığı 'Pekeke terör örgütü üyesi iki kişi' cümlesini okudum. Yani benim ifadem değil, iddianamede yazan, savcının resmi nitelemesi olan cümleyi alıntı olarak okudum.

- Peki bu kadar önemli mi sizin için bu konu? Çünkü, adeta 'Vallahi terörist demedim' türünden bir açıklama gereği duydunuz...

- Bir parti politikamız var bizim biliyorsunuz. Bengi Yıldız, partisini temsilen, DTP adına o komisyonda. Bizim Pekeke'ye bakışımız ortada. DTP, Pekeke'yi bir terör örgütü olarak nitelemiyor. Benim de öyle bir ifade kullanmam mümkün değil.

* * *

- Anayasa Mahkemesi partinizin kapatılması istemiyle açılan davayı kabul etti, görüşecek. Bu durumu da göz önüne alarak, içinde bulunduğumuz ortamı nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bu kadar gerginliği, bu kadar gündemleştirilmeyi hak edecek bir şey yapmadık. Bakın DTP bizden önce de vardı ama biz bağımsız olarak seçilip, gelip partiye katılıncaya kadar DTP Türkiye'nin gündemindeki bir parti değildi. Şimdi üç ayda bizi, bu partiyi bir suç odağıymış gibi bir yere koyuyorlar. Biz Ankara'ya bölge insanının beklentileri doğrultusunda iyi bir şeyler yapabilmek umuduyla geldik. Akan kanın durmasına katkı verebilmek için geldik. Bugün geldiğimiz noktaya bakın.

Sorunlar çözülecekse, biz siyaset yapmayalım önemli değil. Ama çözüm yolu bu değil. Bu gelişmenin, Kürtlerin de, Türklerin de geleceği açısından doğru bir sonuç getireceğine inanmıyorum.

- DTP olarak sürekli, 'Bizi günah keçisi ilan ettiler' ya da 'Bizi hedef alan bir linç kampanyası var' türünden yaklaşımlar içindesiniz. Yani siz hiçbir şey yapmıyorsunuz ama herkes sizi mi hedef alıyor?

- Yaratılan ortam ortada. Bu ortamı belki hepimiz birlikte yarattık. Benim bir payım varsa, bu ortamın oluşmasında bir etkim olmuşsa, bunun eleştirisini yüklenirim. Fakat nasıl olursa olsun, geldiğimiz nokta iyi bir nokta değil. Hepimizin kendimizi gözden geçirmemiz lazım. Sağduyuya ihtiyacımız var.

Bugün