Demirel’den DTP Öngörüsü  

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, son yaşanan gelişmelerle birlikte, terör konusunda Türkiye’de 1992 şartlarına dönüldüğüne işaret ederek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a girip, terör yuvalarını kaldırmakta yeteri derecede başarılı olamadığını söyledi. Demirel, "Sadece hava kuvvetleri kullanılıyor. Bu da yetmiyor, görüldü. Ya Kuzey Irak’ta Türkiye’yi rahatsız eden güçleri oradan çıkaracaksınız, yahut da Türkiye bürgün bunları giderek etkisiz hale getirmek mecburiyetinde kalabilir. Açık söyleyeyim, Türk kamuoyu bir noktadan sonra bu duruma dayanmaz" dedi.
Demirel Ekoenerji Dergisi’nde yayınlanan röportajında, terörle mücadele konusunda yaşanan gelişmeleri ve yolsuzluk konusunu değerlendirdi. Bölücü terörün, Türkiye’nin öncelikli sorunu olduğunu vurgulayan Demirel, "Devlete silah çekmiş bulunanların, ülkenin askerine, polisine, sivil halkına tecavüz edenlerin, canlı bombalar halinde çeşitli yurt köşelerinde hadiseler çıkaranların, fevkalâde ızdırap verici şekilde birtakım masum insanların ölümüne sebep olan cinayetlerin, hepsinin yarattığı bir infial var. Türkiye’de eylem, acı ve bir de hiddet var. Bir öfke var. Bunları iyi görmüyorum" dedi.
Terörün daha çok hakim olduğu bölgede halkın iki ateş arasında kaldığını ifade eden Demirel, "Bir taraftan terörü önlemekle görevli olan devlet güçleri, öbür tarafta terörü yapan silahlı kişilerin arasında kalmıştır. Böyle olunca da, halkın zaman zaman hangi tarafı tutacağında endişeleri vardır. Terörün önlenmesinde en önemli engellerden birisi budur" diye konuştu. Devlet güçlerinin halkı teröristten ayırmak mecburiyetinde olduğunun altını çizen Demirel "Bunu yapmaya çalışıyor, bunu yapıyor ve devletin güçlerinin kullandığı metotlar teröristin kullandığı metotlardan farklıdır. Devlet terörist gibi hareket edemez. Bu suretle de mücadelenin nazik bir tarafı var" dedi.

-"EN TEHLİKELİ TARTIŞMA: ASKERİ GÜÇSÜZ GİBİ GÖSTERMEK"-

Aktütün Karakolu saldırısının ardından "Acaba burada bir gevşeklik mi var, asker bu işi yaparken bazı şeylere dikkat mi edilmiyor?" şeklinde tartışmalar yaşandığını hatırlatan Demirel, şunları söyledi:
"Bence tartışmaların en tehlikelisi askeri güçsüzmüş gibi göstermektir. Bu çok yanlıştır. Asker güçlüdür. Yalnız bu gücünü göstermede sıkıntısı vardır. Bu gücünü ancak söylediğim şartlar içerisinde, yani halkına eziyet etmeden ve halkına zarar vermeden ve de kanunların verdiği yetkileri kullanarak göstermek durumundadır.
Benim kanaatim Türkiye’de aşağı yukarı 1992 şartlarına dönülmüştür. Ben bu dönemleri yaşadım. Benim için hadise şudur ki, böyle bir mücadeleyi dünyanın neresinde olursa olsun ancak asker yapar. Yani devlet güç kullanırken, kullanılan gücün çok dikkatle kullanılması lazım. Bunun da iyi bir disiplin içerisinde olması lazım.
Türkiye’de asker eleştirilmesin mi? Eleştirilsin. Ben eleştirilmesin demiyorum, yalnız askerin moralini incitecek şekildeki eleştirileri ülke için yararlı bulmuyorum. Bu işin çok önemli bir tarafı, bu mücadeleyi kahramanca yapan askerimizin arkasında milletçe olmamız lazım. Üzüntüler, öfkeler, yurt çapındaki elem buna mani olmamalıdır. O zaman daha büyük sıkıntıya gireriz."

-"ASKERİN İSTEKLERİNİ ÇOK İYİ DİNLEMEK VE YERİNE GETİRMEK LAZIM"-

Demirel, askerin Avrupa Birliği için çıkarılan ya da değişiklik yapılan yasalarla verilen bazı özgürlüklerin mücadeleyi zorlaştırdığı şeklindeki beyanlarının sorulması üzerine, güvenlik güçlerinin mutlaka kanunlara uygun hareket etmesi gerektiğini belirtti ve şöyle konuştu:
"Eğer bu mücadeleyi yaparken kanunlar kafi değilse, yetkiler kafi değilse, yeni kanunlar ve yeni yetkilerle teçhiz edilmeleri şart. Aksi halde güvenlik güçlerinizi bir hukuk devletinin güvenlik gücü olarak, bir mücadeleye sevk ediyorsunuz, hem de hukukun içinde kalarak o mücadeleyi yürütecek yetkiyi vermiyorsunuz. Bu olmaz. Geçmişte de bu tartışıldı, onu da söyleyeyim. Yani askeri çok iyi dinlemek lazım. Mücadeleyi yapan odur. Onu çok iyi dinlemek lazım ve tabii insan haklarına, evrensel hukuka ters düşmeyecek şekilde şikayetler neyse, mutlaka o şikayetleri giderici tedbirleri almak lazım. Yani, mücadeleleri yapan askerin, genel olarak güvenlik güçlerinin şikayetlerini çok iyi dikkate almak lazım."

-"TERÖRÜN VE TERÖRİSTİN ARKASINDA GÜCÜN TESİRSİZ HALE GETİRİLMESİ YAPILAMIYOR"-

Bayraktepe ve Aktütün saldırısı için ağır silahların taşınmasında Barzani’nin peşmergelerinin yardımcı olduğu ve Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin destek verdiği şeklindeki iddiaların hatırlatılarak, Türkiye’nin Kuzey Irak yönetimi ile diyalog başlatmasını doğru bulup bulmadığının sorulması üzerine Demirel,
"Bunların Türkiye içinde yuvalandığı, faaliyette bulunduğu bölgeler belli. Türkiye dışında bunların yuvası Kuzey Irak’tır. Kuzey Irak’ta yuvalanan teröristler, gayet tabii ki yalnız Irak’ın içinden değil, dünyanın çeşitli yerlerinden de destek alıyorlar. Dün komşularımızdan destek alıyorlardı, bugün o destek Kuzey Irak dışında daha az. Yani, Suriye ve Yunanistan destek veriyordu. Şimdi görülmüştür ki, komşuların desteği kesilmedikçe, uluslararası destek kaynakları kurutulmadıkça, bunlara maddi manevi, yani moral bakımından ve planlama bakımından destek verenlerin destekleri kesilmedikçe, bu mücadele zor. Hadiseyi sadece bizim dağlarımızdaki insanlar çıkarmıyor. Onların arkasındaki gücü tesirsiz hale getirmek lazım. O bir türlü yapılmıyor. Yapılamıyor, çünkü zor bir iş zaten.

-"TERÖRÜN ARKASINDAKİ BEYİNLERİ YA BİLMİYOR, YA DA BİLİYOR, AMA YOK EDEMİYORUZ"-

Şimdi bu hareketi sevk ve idare edenler var. Onları bilmiyoruz. Onlar daha çok Kuzey Irak’ta veya dünyanın başka yerlerinde konuşlandırılmış. Yani beyinler var. Bu işleri derleyip toparlayıp planlayan, ikmalini yapan, sonra bu adamlara cesareti veren, bu hareketin önderleri var. Bu hareketin önderlerini bilmiyoruz ya da biliyoruz da yok edemiyoruz, tesirsiz hale getiremiyoruz. O zaman ne oluyor? Uçlarla uğraşıyoruz."

-TSK KUZEY IRAK’A GİRİP DE, YUVALARI KALDIRMAKTA KAFİ DERECEDE BAŞARILI OLAMIYOR-

Türkiye’nin Kuzey Irak’tan bir güvenlik meselesi ile karşı karşıya kalabileceğinin daha Lozan zamanında konuşulduğunu ifade eden Demirel, "Bütün hadise, Musul vilayetinin Türkiye sınırlarının dışında kalmasındandır. Ama, bugün bir sınır tashihi yapılamıyor. Ayrıca da Türk Silahlı Kuvvetleri bölgeye girip bu yuvaları ortadan kaldırmakta kafi derecede başarılı olamıyor. Sadece hava kuvvetleri kullanılıyor. Bu da yetmiyor, görüldü. Eğer bölgeye girmek icap ederse, bölgede bir devlet var, Irak devleti var. Arkasında da uluslararası devletler var. Amerika var ve başka devletler var. Yani, Irak’ı işgal altında tutan devletler var. Türkiye bir ara buraya girip bu yuvaları ortadan kaldırmayı deklere ettiği halde bunu yapamadı" dedi.
Bir devletin topraklarında, komşu bir başka devletin güvenliğini sarsacak olaylara uzun süre dayanılamayacağını vurgulayan Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu Türk kamuoyunun nezdinde daha etkin bir duruma bağlanmazsa, gene birtakım patlaklarla karşı karşıya kalırız. Şunu söyleyeyim bu uzun süre devam etmez, bu haliyle uzun süre devam edemez. Ya bu Kuzey Irak’ta Türkiye’yi rahatsız eden güçleri oradan çıkaracaksınız, yahut da Türkiye bir gün bunları, giderek etkisiz hale getirmek mecburiyetinde kalabilir. Açık söyleyeyim, Türk kamuoyu bir noktadan sonra bu duruma dayanmaz."

-"BİR SİVİL İTİATSİZLİK SERGİLENİYOR"-

Demirel, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün "soykırım" iddiasının ardından Diyarbakır ve bölgede yaşanan olayları değerlendirirken, şöyle konuştu:
"Önce şunu ifade edeyim. Ancak, söylemek istediğim şeyi söylemekte zorluk içindeyim. Evet, Türkiye büyük bir hadiseyle karşı karşıyadır. Bu yeni de değildir. Hadisenin tarihi kökleri vardır. Ama bu defa, halkı da kullanma yoluna gitme gibi birtakım durumlar hasıl olmuştur. Bir sivil itaatsizlik sahnelenmektedir.
Ayrıca Türkiye’nin askerini şehit eden, polisini şehit eden, masum sivil halkını şehit eden bu güçleri bir terör örgütü olarak tanımayan bir heyet, bir grup, parlamentoda var. Türkiye buna da uzun süre dayanmaz. Demokrasiyi anladık, ama bu mücadele nasıl yapılacak? Bu adamların cani oldukları, kan döktükleri orta yerde değil mi? Eğer buna bir şey demiyorsanız haklılık veriyorsunuz demektir. Buna haklılık veren Türk parlamentosu üyesi olamaz. Bu olay da kısa zaman içerisinde Türkiye’nin gündeminde bir yere gelecek. Yani Türkiye parlamentosu, Türkiye’nin bölünmesine kalkışmış, bölünmesi için cinayet işleyen bir grubu, bir terör grubunu destekleyemez."

-"YOLSUZLUKLAR DEVLETİN GÖRMEZLİKTEN GELECEĞİ BİR HADİSE DEĞİLDİR"-

Geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin gündemine damgasını vuran yolsuzluklar ve Deniz Feneri Davası’na da değinen Demirel, şunlar söyledi:
"Dünyanın her tarafında iktidarları çok rahatsız eden ve sonunda iktidarların bütün başarılarını gölgeleyen olay korropsiyondur (Corruption = rüşvet, yolsuzluk, bozulma, ahlak bozukluğu). Tabii Türkiye’de de halen pek çok korropsiyon iddiası var. Bu iddiaların büyük bir kısmı belediyelerde, bir kısmı çeşitli ihale işlerinde vs’de, ama bunların içerisinde bu Deniz Feneri olayı, Türkiye’nin dışında meydana gelen bir olay. Türkiye’nin dışındaki yabancı bir ülkenin mahkemesi tarafından birtakım deliller ortaya konmak suretiyle ortaya çıkarılan bir olay. Sanıyorum ki, Türk kamuoyu bu olayın Türkiye’de de takip görmesini çok büyük bir ekseriyetle desteklemektedir. Başka türlüsü de olmaz.
Korropsiyon hiçbir siyasi iktidarın veya devletin ilgili mekanizmalarının görmezlikten geleceği bir hadise değildir. Önümüzdeki günlerde bu korropsiyon iddiaları daha da çoğalacaktır, daha da çok tartışılacaktır. Bizim devletimiz hukukun içinde kalarak, çünkü bu iki ağzı kesen bir olaydır, birtakım adaletsizlikler yapmadan, haklıyı haksızı ayırt etmek suretiyle, yanlışı doğruyu ayırt etmek suretiyle bu olayları açıklığa çıkarmalıdır."