Hürriyet yazarı Cengiz Çandar Barzani'nin Dış ilişkiler sorumlusu Sefin Dizai ile görüştü. Görüşme de Irak ile Türkiye arasındaki petrol krizi de konuşuldu. Çandar görüşme sonucu, meselenin Türkiye'nin Kürdistan'ın mevcut durumunu kabullenememesinden kaynaklandığı sonucuna vardı. Yani "siyaset ile ticaret" birbirine karıştırılmış. İşte Çandar'ın bugünkü Hürriyet'te çıkan yazısının konu ile ilgili bölümleri...
***
Türkiye'nin tutumu, "Irak'ta petrolün tüm bölgelerde tüm Irak halkına ait olduğu"na ilişkin "merkezi otorite"ye gönderme yapabileceği anayasa hükmüne dayanıyor. Ancak, Irak Anayasası'nın 110. maddesi böyle demekle birlikte 111. maddesi "federal hükümet"in yani "merkezi otorite"nin petrol ve gaz dağıtımı ve işletmesini, "vilayetler ve bölge hükümetleriyle birlikte" ve bunu "bölgelerin ihtiyaçlarına göre" yapacağı hükmünü içeriyor. Ayrıca, 113. maddede ise "gümrüklerin bölge hükümetleri ve vilayetler ile eşgüdüm halinde yönetileceği ve düzenleneceği" hükmü yer alıyor.
114. madde ise, "federal hükümetin özgün yetkileri içinde bulunmayan tüm yetkilerin bölgeler ve vilayetler" tarafından kullanılacağına işaret ediyor. Bunun dışında, 115. maddede, "Irak Cumhuriyeti'ndeki federal sistem, ademi merkeziyetçi bir başkent, bölgeler ve vilayetler ve yerel yönetimlerden oluşur" denilerek, Irak'ın "rejim yapısı" ortaya konuyor.
Bir de dikkat edilmesi gereken, 116. madde var. Şöyle:
"Bu Anayasa, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Kürdistan bölgesi ve onun mevcut bölgesel ve federal yetkililerini tanır."
Irak Anayasası'nın bütün bu maddelerini, içerikleriyle birlikte alt alta sıralamamızın sebebi şu: SOMO dahil, Iraklı yetkililer, Türkiye'den gelen "resmi tepki"ye, bu anayasa maddelerine bağlı kalmaları halinde, "Bu, bizim tümüyle bir iç düzenlememizdir. Türkiye'yi ilgilendiren bir tarafı yok" karşılığını verebilirler.
Türkiye'nin "resmi sıkıntısı"; hala Irak'ın "federal yapısı"nı, bu federal yapı içinde "Kürdistan" adlı bir bölgenin yer aldığını ve bu bölgenin, Irak Anayasası ve bu arada "merkez" tarafından öngörülen bir "iç işleyişe" sahip olduğunu, henüz tam manasıyla hazmetmemiş olmasından kaynaklanıyor. Bu bölgenin, Türkiye'nin doğrudan muhatap olmak istemediği "yetkilileri" de mevcut. "Merkezi Irak"ın Cumhurbaşkanı'nın, Dışişleri Bakanı'nın ve Birinci Başbakan Yardımcısı'nın "Kürt" olduğu da sanki pek dikkat nazarına alınmıyor.
Bağdat'ta "meşru" kabul edilen, Ankara tarafından "meşru" görülmemekte ısrar edildiği ölçüde ve sürece, Türk taşımacıları ve diğer iş sahiplerinin canı hayli acıyacak.
Elbette, Türkiye'nin de elinde, Irak'ın kuzeyini acıtacak araçlar mevcut. Bunları kullandığı takdirde, Kuzey Irak'ın canını çok acıtır.
Yani, konu, "ticaret" üzerinden "siyaset"...
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...