BAŞBAKAN'IN AĞZINDAKİ BAKLAYI FEHMİ KORU ÇIKARDI... İŞTE BEYAZ SARAY'DAKİ MAHREM GÖRÜŞME  

“Baklayı ağzından çıkar” diyor CHP lideri Deniz Baykal; “Günlerdir 'mahrem konu' diye savuşturduğun anlaşmayı açıkla.” Seslendiği kişi ben değilim elbette, Başbakan Tayyip Erdoğan... Ağzından çıkarmasını istediği bakla da, herhalde anladınız, PKK terörünü durdurmak için başlatılan çok yönlü girişimin bir parçası olarak gittiği Washington'da, ABD Başkanı George W. Bush ile ne görüştüğü...

Beyaz Saray'da görüştüklerini açıklamıyor Başbakan Erdoğan, nasıl açıklasın, PKK'ya karşı 'çok yönlü girişim' henüz sonuca ulaşmadı çünkü; şu aşamada varılan mutabakatı kamuoyuyla paylaşması, 'devlet sırrını ifşa' suçu kapsamına bile girebilir.

Sırdır, başbakan bile açıklayamaz, ancak 'çok yönlü girişim' paketinin ayrıntılarını benim açıklamamın herhangi bir mahzuru yok. Başbakan sessiz kalsa da, ben, kendi ağzımdaki baklayı çıkarıyorum.

PKK son 30 yılımızı ipoteği altında tutan terör örgütü; son zamanlarda başını kaldırdı ve yeniden can almaya başladı. PKK militanlarının yuvalanıp destek aldıkları yer, 'uzak komşumuz' ABD'nin işgali altında bulunan, Bush'un yakın müttefiki Mesut Barzani'nin yönetim bölgesi...

Bush'a üzerinde tek bir soru bulunan TC amblemli bir kâğıt sunuldu Beyaz Saray'da: “Türkiye'nin mi yoksa terör örgütünün mü dostluğunu tercih edersiniz?” Başbakan Erdoğan bu kâğıdı Bush'a verirken, çeviri için yanında bulunan Ali Babacan'a, “Yanımızda getirdiğimiz haritayı aç ve Türkiye'nin nerede bulunduğunu elinle göster” demişse hiç şaşırmam.

İstenilen, aslında ABD'nin son iki yıl boyunca defalarca Türkiye'ye verdiği sözlerin yerine getirilmesidir. PKK'nın varlığını sona erdirmeyle sonuçlanacak bir paketin içinde, liderlerinin yakalanıp teslim edilmesinden bürolarının kapatılmasına ve Türkiye'ye yönelik terör eylemlerinin sıfırlanmasına kadar bir dizi tedbir öngörülüyor. Türkiye'nin istediği, Irak'taki Amerikan işgal güçleri ile kuzeydeki yerel Peşmerge güçlerinin el ele vererek, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hareketlenmesine gerek kalmadan, PKK'nın sonunu getirmeleridir.

ABD Türkiye'nin bu isteklerini yerine getirmek zorunda. Yalnızca, ayak süründüğü ve PKK'nın sonu getirilmediği takdirde TSK'nın hareketlenmesi zorlayıcı gücünden dolayı değil, aynı zamanda ABD Türkiye'ye bunu borçlu olduğu için de...

Washington'daki müzakerelerde bulunmuş, ikili görüşme (Bush, Erdoğan) sonrasındaki değerlendirme toplantısına katılmış olanlar, ısrarla, “ABD'ye ilerisi için herhangi bir söz verilmedi” demekteler. CHP lideri Baykal ne derse desin, bu kaynaklarımın sözlerine inanmamak için bir sebep görmüyorum. Türkiye'nin ABD'ye 'yeni' bir taviz vermesi gerekmiyor; Türkiye'nin bugüne kadar sağladığı kolaylıklar konusunda zorluk çıkarmaya başlaması bile, ABD'nin düzelmeye yüz tuttuğu propagandası yapmasını sağlayan Irak'taki durumu iyice çıkmaza sokabilir.

Hiç kuşku duymadığım gerçek şu: ABD Türkiye'ye borçludur ve PKK terörüne karşı ciddi bir tavır alması, militanlara göz açtırmaması, lider konumundakileri yakalayıp teslim etmesi, eski borçları bütünüyle kapatmamız için yeterli değildir. PKK ile ilgili taahhütlerinin hepsini yerine getirdiğinde bile, ABD, yine de 'borçluluk' hissi duymasını gerektirecek kadar iyilik gördü Türkiye'den...

Hepsi bu kadar... Başbakan ağzındaki baklayı çıkarmaya ve 'mahrem konuyu' kamuoyuyla paylaşmaya karar verse, anlatacaklarının bundan fazla olacağını sanmıyorum. Bunun ötesinde bir şeyler yapılacaksa, onların neler olacağına Türkiye karar verecek...

Benim esas merak ettiğim, CHP liderinin kendi ağzındaki bakla. Sürekli kuşku dile getirmesinin terörle mücadele azmini zedeleyici bir etkisi oluyor. O da ağzındaki baklayı çıkarsa da öğrensek: PKK terörünün Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkmasını herhalde o da istiyordur; partisi iktidarda olsa kendisi bu sonucu nasıl sağlamaya çalışırdı acaba? Neler yapardı?

Yeni Şafak