The Independent
Kosova'daki genel seçimlere verilen bir tepki şu olacak: Bize ne? Eski Yugoslavya'nın küçük bir parçası, BM korumasında bağımsızlık isteyen bu bölge, ne de olsa düzgün bir şekilde oy kullandı. İşler doğru yönde ilerliyor; rahatlayabilir ve bu Balkan diyarının 2 milyon sakinini kendi kararıyla baş başa bırakabiliriz.
Ne var ki mevcut manzarada son derece tehlikeli bir durum göze çarpıyor. Seçimlerin açık galibi, eski gerilla lideri Haşim Taçi'nin Demokratik Partisi gibi görünüyor. Söz konusu parti, Kosova'nın tam bağımsızlığı için en ateşli ve sabırsız kampanyayı yürüttü. Sonuçlar Kosovalı seçmenler arasında militanlığın arttığını, ve başka vahim işaretleri ortaya koyuyor. Katılım oranı en düşük düzeydeydi, bu da Arnavut çoğunluğun bile siyasi süreç konusunda rahatsız ve karamsar olduğunun göstergesi. Arnavutlarla azınlık Sırplar arasında yeni bir yaklaşma sürecine dair işaret de yok. Sırplar (ki Kosova'nın anayasal olarak Sırbistan'ın parçası olarak kalmasını istiyorlar) sandığa uğramadı. Bu boykot, düşük katılımla birleşince, iki tarafa da sonuç üzerinde şaibe bulma imkân veriyor.
Dahası, uluslararası arenada desteklenen bir anlaşma için zaman tükeniyor. Taçi, kampanyasının parçası mahiyetinde, anlaşma için verilen son süre olan 10 Aralık'a kadar sonuç alınmazsa resmen Sırbistan'dan bağımsızlık ilan edeceği vaadi verdi. Başbakanlık koltuğuna uzanmak üzere olan Taçi, şu an bunu tekrarlıyor. Ancak tek taraflı bağımsızlık ilanı, tam da meselenin bütün taraflarının (BM, AB, Sırp hükümeti ve Rus destekçileri) gittikçe endişeli bir biçimde kaçınmaya çalıştığı sonuç.
Batı'nın 1999'daki müdahalesiyle elde edilen olumlu şeylerin, büyük oranda kaybedilmesi gerçek bir tehlike. Elbette o müdahalenin de zorlukları vardı. BM onayı sonradan alınmış, geç de kalınmıştı. Karar süreci hantaldı. Hatalar yapıldı (Çin'in Belgrad elçiliğinin bombalanması). Tehlikeli sürtüşmeler yaşandı; Rusya'nın Priştine havaalanına ilerlemesi Soğuk Savaş'tan beri Batı'yla Doğu arasındaki ilk askeri çatışma tehlikesini gündeme getirdi ve Britanyalı komutan Mike Jackson'la NATO'nun Amerikalı başkomutanı Wesley Clark arasında atışmaya yol açtı.
Ancak operasyonla ilgili yanlış giden onca şeye rağmen bu, silahlı gücün insani müdahale için kullanılmasının başarılı bir örneğiydi. Yakın fiziki tehlike altındaki bir topluluğa (Kosova'daki etnik Arnavutlara) uluslararası koruma sağladı. Her ne kadar başlıca hedeflerden biri olmasa da, Miloşeviç'in devrilmesinin tohumlarını ekti ve Yugoslavya'nın bakiyesinde demokrasiyi hızlandırdı.
Kosova için bağımsızlığa giden yolun dikenli olacağı belliydi. Küçük Sırp nüfusu, haklarının korunacağına dair gerçek garanti istiyor; rahatsızlıkları ancak bu durumda yatışır. Sırplar için Kosova'nın belli bölgeleri büyük kültürel ve dini öneme sahip; bölgeden ayrılan Sırpların sayısı muhtemelen artacak. Sırbistan bağımsız Kosova'yı tanımayı reddederse (ki muhtemelen öyle yapacak) ve Rusya bunu BM'de veto ederse (muhtemelen o da öyle yapacak), diplomatik bir kördüğümle baş başa kalınır.
Bu durumda her ihtimal mümkün hale gelir; düş kırıklığına uğramış Arnavutlarla öfkeli Sırpların tekrar silaha sarılması da dahil. Yeni bir Balkan savaşının alevleri, uykudaki çatışmaları körükleyebilir ve tüm bölgeyi istikrarsızlaştırabilir. Bu tehlikelere karşı daha uyanık davranmalıyız. (Başyazı, 19 Kasım 2007)
radikal
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...