Böylesi ile ilk kez karşılaşıyoruz herhalde. Dün öğle saatleri itibariyle 1000'e yakın öğretim üyesi başlığını "üniversitede özgürlük" olarak özetleyebileceğimiz bir bildiriyi imzalamış bulunuyor.
Demek ki, üniversiteleri (de) emir-komuta zinciri içine hapsetmeye çalışan –ve mazisi muhakkak ki 12 Eylül'den çok öncelere dayanan- buyurgan zihniyet de bir gün gelir hiç ummadığı biçimde çatlayabilirmiş...
Üniversitelerimizde çalışan öğretim üyelerinin (Prof, Doç, Yrd. Doç) sayısının 30 binlere ulaştığı hatırlanacak olursa, söz konusu bildiriden haz etmeyenlerin toplanan 1000 imzayı küçümsemeleri mümkündür. Fakat takdir edersiniz ki bu tür eylemler söz konusu olduğunda, ulaşılan sayı olağanüstüdür. Dolayısıyla eylemin büyüklüğü-önemi-mesajı asla küçümsenmemelidir; çünkü zaten, imza sayısının 5 bini, hele de 15 bini bulması yaşanan şeyin sırasıyla bir "68 Paris" ya da bir "Ekim devrimi" olduğu anlamına gelir ki, o takdirde -maazallah!- ortada ne YÖK kalır, ne de Rektörler Kurulu vs...
Prof. Ali Nesin'in de imza verenler arasında olması bazılarını şaşırtmış. Dün bir haber sitesinde karşılaştığım bir haber/yorum olayı şöyle özetliyordu: "Babasının kemiklerini sızlattı / Ali Nesin babası gibi aziz olamadı."
Ali Nesin ile söz konusu imzaya ilişkin kısa bir röportaj yapan bir başka haber sitesi ise şu başlığı uygun bulmuş: "Türbana sürpriz destek".
Neden acaba; bunun neresi "sürpriz"?
Sorunun cevabını tahmin ediyorsunuzdur: Tabii ki Ali Nesin'in Aziz Nesin'in oğlu olmasından dolayı!
İsterseniz önce Ali Nesin'in bildiriyi niçin imzaladığına ilişkin açıklamasından birkaç satır aktaralım:
"Şimdi sadece türbana özgürlük değil tabii ki. Özgürlükten yanayım. Özellikle üniversetilerde bir bilim kurumunda her türlü özgürlüğün olması gerektiğini düşünüyorum."
"Özgürlük çok daha önemli bir şeydir. Önemli bir kavramdır. Demokrasi tehlikesiz bir rejim değildir. Baskılar olacaktır ama buna karşı konulmanın başka yolları bulunmalıdır."
"Etikten vazgeçtiğiniz zaman kısa dönemde elde edeceğiniz her türlü kazancı uzun denemde kaybediyorsunuz. Diğer konular hepsi ikinci konulardır. Bunlarla zamanı geldiğinde başa çıkılabilir."
Şimdi de gelelim, Ali Nesin'e Aziz Nesin'in oğlu olmasından dolayı sorulan sorulara ve alınan cevaba:
Soru: "Ali Bey, siz Aziz Nesin'in oğlusunuz ve babanız yıllarca irtica ile mücadele etmiş laikliğin savunucusu biriydi. Bu düşünüldüğünde, türban konusundaki görüşlerinizden dolayı eleştiri alıyor musunuz?"
Cevap: "Elbette ki o konuda eliştiriler geliyor ama ben sanmıyorum ki babam antidemokratik yasalarla laiklikten yana olsun. Ben de babam gibi laiklikten yanayım ve bunun için mücadele etmeye hazırım bunu demokratik bir ortamda (yapmak), demokratik yasalara uyarak yapmak zorundayız"
Ali Nesin'in bildiriye imza atması gibi, babası hatırlatılarak sorguya çekildiğinde verdiği bu cevaplar da hoşuma gitti doğrusu...
Bu olaydan bir takım sonuçlar çıkarmamız gerektiğini de düşündüm.
Bu röportajdan anlıyoruz ki soru sahibi (sahipleri?) baba Nesin'i öyle bir yere koymuş ki, oğul Nesin'in "başörtüsü yasağı kalksın" diyen bir bildiriye imza koymasını baba yolundan büyük bir "sapma" olarak değerlendirmeye hazırlanıyor.
Neden acaba? Aziz Nesin'in canını Sivas'ta ateşe verilen otelden ve önünde tezahürat yapan binlerce kişinin elinden son dakikada kurtarabildiği için mi? "Ben ateistim" gibi açıklamaları yapabilme hakkını kullandığı için mi? 1947'den başlayarak memleketin hapishanelerinde yıllarca tutuklu ve mahkûm olarak tutulduğu için mi? "Marko Paşa" gibi eşine az rastlanır bir siyasi mizah dergisi yayımladığı için mi? "6-7 Eylül olayları" olarak anılan ırkçı ayaklanmada İstanbul sıkıyönetim komutanının aklına tutuklanması gereken ilk isim olarak geldiği için mi? 12 Eylül rejiminin at koşturduğu bir dönemde "Aydınlar Dilekçesi" hareketinin başını çektiği için mi? Yoksa, bu memlekette yüz binlerce insanın hayatlarında hiç değilse bir kere bir hikaye ya da romanla karşılaşmasına fırsat tanıyan çok yazan, çok okunan iyi bir yazar olmasından dolayı mı?
Madem durum böyledir, o zaman Ali Nesin'in –kendi ifadesiyle- her şeyden önce "etik" bulmadığı için karşı çıktığı bir yasağın kalkması için imza vermesinin neresi "sürpriz destek"tir?
Siz ne düşünürsünüz bilemem ama bana göre, Ali Nesin'in verdiği imzanın söz konusu çerçevede "sürpriz" olarak algılanması "özgürlük" için verilen-verilmesi gereken mücadeleyle ilgili kafaların hâlâ çok net olmadığının iyi bir göstergesidir.
(Yeni Şafak)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |