Çok nadiren de olsa kafamızı dinlemek, huzur bulmak için yurtdışına kaçıyoruz. İranlılar Türkiye"ye kaçarken biz de kendi sorunlarımızdan, baskılarımızdan uzaklaşabilmek amacıyla farklı ülkeleri tercih ederek...
Neyse ki bizim baskılar şimdilik kafa yorgunluğu, nefes aldırmayan polemik ve tartışmalar, gelecek endişesinden ibaret...
Üniversite yıllarımın geçtiği İngiltere"yi çok sevdiğim, biraz da sanat olaylarını tiyatro ve müzikalleri izleme fırsatı bulduğum için yine orayı seçtim.
Hava güzel, ağır ağır sokakta yürüyorum (normalde hep çok hızlı yürürüm, şimdi dinleniyorum ya ağırlaştı). Önümde iki türbanlı kız ve bir erkek yürüyor, genel olarak hemen bir Arap ülkesinden oldukları aklıma gelirdi, artık gelmiyor. Bizde bile geleneksel başörtüsünün yerini onlarınkine benzer türbanlar aldığına göre her yer olabilir.
Kızların ikisinde de siyah tül, üzeri sıra sıra parlak taşlarla işlenmiş türbanlar var, şıklığı dikkatimi çekiyor böylece kıyafetlerine de bakıyorum.
Biri kısa kollu dar bir elbise giymiş, diğeri ise dar bir blucin üzerine kısa bir tunik. Yani ikisinin de bütün vücut hatları ortada, kollar ise açık. Yaz aylarında Türkiye"de de sık sık rastladığım kısa kol üstü türbanı burada da geldiğimden beri görüyorum. Baksanıza Malezya"da bile sıcak hava nedeniyle böyle giyinenler varmış.
Sonra aklıma vücuda oturan dar tayyörlerin üzerine takılan türbanlar geliyor. Örneğin Cumhurbaşkanı"nın eşi Hayrünnisa Gül"ün Kıbrıs"taki resepsiyonda giydiği gümüş rengi, vücuda oturan tayyör... Doğrusu çantası dahil son derece gözalıcı bir kıyafetti.
Bu kez gerçekten şık, diyecek yok. Emine Erdoğan"ın kıyafetlerinden (ve kendisinin de eski halinden) çok farklı.
Arap giysilerine çok benzemiyor artık... Ama dar ve vücut hatlarını belli ediyor. Peki bu tarz bir kıyafet, sadece başında türban olduğu için Kur"an"a uygun mu, yani bütün olay saçların kapatılması mı fotoğrafa bakarken de aklımdan bu soru geçmişti.
Öyle ya, madem ki bir kısmımız sadece türbana göre insanları “Kur"an"ın emrine uyuyor” veya “uymuyor” diye değerlendirebiliyor, o zaman bir kısmımız (veya ben tek başıma) da bu soruyu sorabiliriz; Tayyör üstü türban kitaba uyuyor mu?
Bu arada şunu hep hatırlatmak istiyorum; din, Kur"an konularını yazdığımda bana “Siz başörtüsüne, başörtülülere, dine karşı mısınız” baskıları yapanlar zahmet etmesinler. Ben mutlaka bir şeye karşıyım veya değilim diye yazmıyorum, işimi yapıyorum ve aklımdan geçenleri, düşüncelerimi aktarıyorum. Ama “Siz din uzmanı mısınız ki bu konuyu yazıyorsunuz” diyenlerden olursanız, ben de size “Neredeyse uzman olacağım. Ayrıca bu madem ki öncelikle kadınların konusudur, biz tartışacak, biz anlayacağız” derim.
İSTEDİĞİN AYETİ
SEÇEBİLİR MİSİN?
Neyse, konu şu: eğer türban takanlar Nur Suresi 31. ayetten dolayı (burada kesin bir baş/saç örtme emri var diye) takıyorlarsa o zaman Ahzap 59"a da aynı kesinlikle uymaları gerekir. Aynen kadınların şahitliği ve miras hakkı konusunda değiştirilen yasalara itiraz etmeyip diğer surelere sıkı sıkıya uyma zorunluluğundan söz etmek gibi... Acaba Bayan Gül"ün kıyafeti ve diğerleri Ahzap 59"a uyuyor mu?
Elimde Mehmet Nuri Yılmaz"ın Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde hatasız olması için büyük bir titizlik gösterilerek hazırlanan, önsözünü de yine kendisinin yazdığı “Kur"an-ı Kerim Meali” var.
Ahzap 59"u okuyalım: Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dışarı çıkarken üstlerine örtülerini almalarını söyle. Bu onların incitilmemeleri için daha uygundur...
Buna göre, eğer o günler için söylenenleri (ki “daha uygundur” diyerek öğüt gibi söylenmiş) bugüne aynen uygulayacaksak, vücut hatlarını gösteren tayyör de “örtü olmadığı için” tarife uymuyor. Oysa evlerinden dışarı çıktıkları zaman örtü almaları emirdir.
Yani Hayrünnisa Hanım"ın kıyafetinden başlayarak Emine Hanım, benzer şekilde giyinenler, son aylarda kısa kol, pantolon, dar etek üstüne türban takanların hiçbiri Ahzap 59"a uymuyor.
Uymadığına göre Kur"an"dan sadece beğendiğimiz ayetleri çekip, onları uygulamaya kalkarsak olur mu? Yoksa, o günlerin tek dış giysisi olan örtü yerine yaşadığımız çağın normal ölçülerdeki giyim tarzına uymak, yakaları da açmamak o ayetleri yerine getirmeye yetmez mi?
Bu sorunun cevabını gerçekten çok merak ediyorum. Keşke evlenirken eşini türbana ikna eden, şimdi ise dar tayyöre itiraz etmeyen Cumhurbaşkanı Gül açıklasa!