Yazdığı her yazısını takdirle takip edip, olan biteni doğru anlamada ortaya koyduğu tespitlerine değer verdiğim Sayın Ersin Tokgöz’ün “Haydi itiraf edin…” le başlayan yazısını da aynı duygu ve düşüncelerle okudum. Tespit ve teşhislerine hiç itirazım yok. Teklifine gelince; tek bir harfine bile katılmıyorum. Adaletin olmadığı desem belki aşırı bir tepki gibi algılanabilir, adaletin gölgelendiği ortamlarda “masum”un “mücrim”liğinin esas alındığı olgularda itirafın hiçbir önemi ve kıymet-i harbiyesi yoktur. Adalet makenizmasına güç hakim oldukça, bu gücü elinde bulunduranların kılıcı kördüğüm çözmede değil, masumun boynunun uçurulmasından sabıkalı ise, itirafın anlamsızlığı gün gibi aşikar olur ve bu itiraf, gerçeğin yalnızca gerçeğin gün yüzüne çıkmasını değil, gücün isteklerine boyun eğmişliğin yaftası olur. Uzun uzun örneklere girmeden, Sayın Tokgöz’ün yazısı ile aynı anda Türktime sitesinde yer alan bir haberin düşündürdükleri ile paralel bir bağ kurduğumda, ülkemizde adaletin işleyişine çok çarpıcı bir örnekle ortaya koymuş oluruz; haberin başlığı, “Yüksek Mahkeme'yi Eleştirince Hakkında 14,5 Yıl Hapis İstendi”. Haberin içeriğine baktığımızda, Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Mustafa Karaalioğlu’nun 6 haziran tarihli yazısında , "Anayasa Mahkemesi, genç kızlar üniversite eğitimi alabilsin, bir ayıp ortadan kalksın, bir hak ihlaline son verilsin diye yapılan düzenlemeyi iptal ederek yetkisini aştı, kendisini var eden hukuku çiğnedi. Sadece hukuku değil, toplumun dindarlığını, başörtüsü gibi yüzyılların ve inancın mirası bir değeri de ayaklar altına aldı" dediği için 14,5 yıl hapisle yargılanıyor. Olayın arka planında bu ifadeyi dillendirmeye sebep ne idi; Parlamento’nun 411 oyla aldığı bir kararın “usül” değil, “esas” yönünden yetki aşımı ile Anayasa Mahkemesi’nce iptali, yürürlüğün durdurulması vardı ve Anayasa Mahkemesi’nin bugüne kadar halen gerekçesi yayınlanmayan kararına göre, parlamentonun “yasama” yetkisi ilga edilmişti. Ve bu konuda yüzlerce kişi (parlamenter, akademisyen, yazar, gazeteci, televizyon programcısı, hatta sokaktaki sade vatandaş) ekranlara çıkıp konuştular; kimi kararı kutsallaştırdı, kimi yerin dibine batırdı ama örnekteki haberde yer alan ifadenin sahibi 14,5 yılla yargılanıyor. Adaletimiz bu ise ki, maalesef bu; Sayın Tokgöz kimse sizin yerinde isteğiniz olan itiraf kelimesi ile dillendirdiğiniz “vicdan muhasebesi”ne girmez. Çünkü bu konuda söylediklerinden dolayı Karaalioğlu’na varıncaya kadar 14,5 yıl değil; bin yıllarla yargılanması gereken o kadar çok insan var ki, bunu bire indirgediğinizde adalet duygusu yara alır, zedelenir. Onun için tekrar başa dönersek; “Haydi itiraf edin…” davetinin toplumsal vicdanda karşılığı yoktur. Maşeri vicdan bu yükün altına girmez.