Tercüman'dan Gül'e M'siz Tepki Yakışmıyor Sayın Cumhurbaşkanı

Her katili bulunamayan cinayet derin devlete yıkılamaz. Derin devlet kavramının bu denli ayağa düşmesi de zaten yapılmak istenen şeyi, oluşan antipatiyi açıklıyor. Kimin kimleri desteklediği, kimin ülke için ne yağtığı ne yapmaya çalıştığı ortada. Aslında derin devlet hala derinlerde bir yerde ama yanlış adamlar suyun üzerinde yüzüyorlar !!!

İçine hızla sürüklenmekte olduğumuz “kaos” ortamının kenarında dururken, kendi kendimize sormamız gereken temel sorulardan biri, “Derin Devlet bir ihtiyaç mıdır?” sorusudur. Konunun tarihsel derinliğine ve gelişmiş ülkeler konjöktüründeki yapılanmaya girmeden, en son varacağım noktayı hemen ifade edeyim; elbette ihtiyaç vardır. Bu kanaatimi ifade ederken kaçınılmaz olarak bazı soruların bizdeki derin yapılanmanın bir “beka” ve “akil adamlar” olmaktan ziyade, çıkar çetelerini düşündürmesini ürkütücü buluyorum. Örneğin, Yeni kurulmakta olan genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarından Topal Osman vakası, 12 Eylül ihtilalinin Hava Kuvvetleri Komutanı’nın apoletine bulaşan ve halen silinemeyen rüşvet iddiası, Özal’ı vuran Kartal Demirağ olayı ve Özal’ın halen tartışılan şaibeli ölümü, 28 Şubat sürecindeki illegal Batı Çalışma Gurubu’nun andıçları, geçen yıl yaşadığımız Türk Hukuk tarihine sürülen bir kara leke, 367 garabeti… daha çoğaltılabilecek sayısız örnek var. Akıllı bir devletin derinliklerinde/köklerinde bu tür olumsuzluklar varsa ve bunlar durdurulamıyorsa burada olması arzu edilen “derin devlet”den değil; olsa olsa devlet imkanlarını kullanan çıkar amaçlı çetelerden bahsedilebilir ki, işte Türk toplumunun bu konudaki şanssızlığı/bahtsızlığı da budur.

Sn. Süleyman Karaca, 1-ülkelerin derin devletleri vardır, ülkenin devletin menfaatlerini kollar, olmalımıdır, o ayrı; bazı derinlikler vardır, pkk gibi, islami terör örgütleri gibi teröristleri bölücüleri kollar, onların ekmeğini yer ve ekmeklerine yağ sürer. aradaki farkı kavramak lazım. 2- DEMOKRASİ BELKİ AMA HUKUK BİR TRELEYBÜS DEĞİLDİR. OSMANLI TOKATI GİBİDİR HUKUK. Müslüman ülkelere ( örneğin ırak, iran, suudi a., afganistan vs ) şöyle bir bakın, hangisinde huhuk düzeni vede demokrasi var, kendinize bir sorun, sonra dilinden din iman düşürmeyen adamlara bakın ve kendinize tekrar bir sorun, fazla derine dalmadan, yakın geçmişe vatandaşlarına nasıl davrandıklarına bakın, ne kadar gerçek olabilirler ? demokrasi , öğrenilen bişeydir. demokrasi aynı zamanda çabuk unutulabilen bişeydir. Ancak hukuk öle değil. Cumhurbaşkanı Gül'ün muhalefet partisi liderlerini köşke çağırması gelince, sadece gösterişten ibaret olarak yorumluyorum. Boşuna çırpınıyor. yemez bunu Türk halkı bunları.

Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ün muhalefet partisi liderleri ile görüşme isteği alkışlanmaya değer bir jest. Ancak bu “köy”den “kasaba” çıkmaz! Neden??? Son zamanların moda deyimi ile “kaos” süreci başlamıştır. Sürecin perde önünde görünen mimarı ve yöneticisi, Sayın Egemen Bağış’ın siyasi literatürümüze kazandırdığı “Ebedi Muhalefete Mahkum” Cumhuriyet Halk Partisi’nin kronik genel başkanı Sayın Deniz Baykal’dır. Hatırlayalım, bir yıl önce nesebi gayrisahih bir problem çocuk doğmuştu siyaset arenamızda ve adını “367 garabeti” koymuşlardı. Bu nesebi gayri sahih siyasi çocuğun babası Sabih Kanadoğlu mu, Erdoğan Teziç mi halen tartışması sürüyor ama bu çocuğa kol kanat geren, onu var gücü ile savunup sahiplenen Deniz Baykal olmuştur. Öylesine ki, bunun resmen tescili için cansiperane mücadele veren Baykal, Anayasa Mahkemesi’ni "Anayasa Mahkemesi'nin Meclis'te 367 üye olmadan cumhurbaşkanı seçilebilir yönünde karar vermesi durumunda, Türkiye tehlikeli bir çatışmaya sürüklenir" diye tehdit ediyor ve ne acıdır ki, bu tehdidinden de sonuç alıyordu. Anayasa Mahkemesi’ne yapışıp kalan bu kara leke tarihi bir hata olarak hukuk literatüründeki yerini almıştır. Şimdi yeni demokrasi-hukuk-siyaset melezi krizimiz doğdu. Baykal yine önde cansiperane savaşım veriyor. Milliyetçi Hareket Partisi de dolambaçlı yollardan Baykal’ın değirmenine su taşımaya devam ediyor. Meydanlarda alt edemedikleri rakibini “belden aşağı vuruş”larla çökertmeye, kendilerine biat ve itaat etmeue zorluyorlar. Nasıl mı; doğuracağı sonuç ister o iktidarın ister muhalefetin beklentilerine karşılık gelsin her jhakükarda suç siyasi değil mi? Ama ne hikmetse, toplum bu davanın “hukuki” olduğuna inandırılmak isteniyor. Oysa bu çok açık seçik bir tablo ve bu dava “SİYASİ”. Şimdi Baykal ve yandaşı tüm medya hep bir ağızdan bağırıyorlar; “ey iktidar! iktidar olmana eyvallah ama muktedir olmana asla..! Sen bu davada sakın meşru müdafaa hakkını kullanma ve seni kurban etmek isteyen tanrılara boyun eğ ve teslim ol..! ölüme giderken biraz daha CENTİLMEN ol ve hukuka saygı göster.. 1960-61’i hatırla, ne demişti Yassıada Mahkemesi reisi Salim Başol, Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamına karar verip kalemini kırarken, "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor". Anladığım kadarıyla Ak Parti’nin de idamına karar verilip kalem kırılmış olmalı ki, kriz mimarlarının son söylemi bu.. Ne günlere kaldık, Rusya’nın milliyetçi lideri Vladimir Jirinovski bile bizim muhalefetle dalga geçiyor; varın gidin siyasi mimarideki acınası halimizi de bu arada düşünün. Dün(25 mart) gurupta yaptığı konuşma ile de Baykal, kendi hukuk nosyonu ile de bağdaşmayacak kadar küçülmüş, adeta kendini dinleyenlerinin de gocunacağı kadar zavallı yorumlarda bulunmuş, kendi önderliğini koruma adına gülünç yorumlara imza atmıştır. "AKP derin devletini kuruyor. Bu çaba içindedir. Güvenlik güçleri, emniyet birimleri ve yargı seçilmiş hedeflerdir. Buralarda çok önemli mesafeler yer yer alınmıştır. Bu bir süreçtir. Ben bu tespiti yaptım." Derken eğer kendisi aynı derin dehlizlerde değilse, bu tespiti nasıl yaptığını aklı başında tüm Cumhuriyet Halk Partililerin de sorgulaması gerekir diye düşünüyorum. Ve final, Baykal yine kendinden beklenen tehdit ve şantajını yapıyor; “Anayasayı, siyasi tarihi bilen herkes o girişimin önemli gelişmelere neden olacağını görür, görmemek için belki sadece başbakan olmak gerekir. O zaman gördüm ve söyledim. Şimdi daha da yüksek bir güvende diyorum ki, düşündüğünüz mini paket Anayasayı tebdil ve tayir etme girişimidir. O da önemli gelişmelere yol açar. Kimseyle paslaşmadan söylüyorum.” Allah bu toplumu Demirel’in, Baykal’ın, Cindoruk’un şerrinden korusun diye dua ediyorum.