Tamamen elektrikle çalışan ve ‘uçabilen" feribot 

Sıfır emisyonlu kargo gemilerinde uzmanlaşmış bir şirket olan Boundary Layer Technologies, denizin üzerinde ‘uçabilen’ feribotu Electra’yı tanıttı. Hem yüzebilen hem de uçabilen Electra’nın ismi ise, Yunan mitolojisindeki aynı isimli karakterden geliyor. 

Şirketin tescilli hidrofil teknolojisi ve bölmeli tahrik sistemi sayesinde Electra, iki kat daha az sürtünmeye maruz kalıyor. Feribot, gideceği yere yüzmek yerine isterse uçarak da gidebiliyor. Bu sayede güç gereksinimleri de yarıya iniyor ki bu da Electra’nın, mevcut elektrikli feribotların iki katı daha fazla menzil ve hız kapasitesine sahip olduğu anlamına geliyor.

Buna ek olarak Boundary Layer Technologies’in CEO’su Ed Kearney, Electra’nın, tek bir şarjla sırasıyla 40 ve 100 deniz mili hızda çalışabildiğini aktardı. Şirketin tanımladığı üzere 100 deniz mili, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki banliyö feribot rotalarının %90'ından fazlasını veya Yunanistan bölgesindeki feribot rotalarının %48'ini kapsayacak yeterlilikte. 

Gelen bilgiler, uçabilen feribotun, güverte altına monte edilmiş ve sadece 3 saat içerisinde tamamen şarj olabilen 9.000 kWh’lik bir bataryaya sahip olacağı yönünde. Bununla birlikte akülü olması sebebiyle feribotun gürültüsü, geleneksek fosil yakıtlı gemilere oranla 20 desibele kadar daha az olacak ki bu da feribottaki yolcuların maruz kalacağı gürültünün önemli ölçüde azalacağı anlamına geliyor. “Yolcu feribotlarının elektrifikasyonunu sağlamının anahtarı hidrofil teknolojisidir, “ şeklinde konuşan Kearney, Electra için de “dünya genelindeki feribot yollarının çoğunun elektrifikasyonunun kapısını açan bir buluş” ifadelerini kullandı. 

Çalışırken hiç duman üretmeyen Electra, endüstrinin karbon ayak izini azaltmaya da büyük ölçüde yardımcı olmayı vadediyor. Electra’dan bağımsız olarak Boundary Layer Technologies, asıl amaçlarının GHG emisyonlarını küresel çapta en az yüzde 1 oranında azaltmak olduğunu aktardı. Henüz bir konsept tasarımı olan Electra’nın ilk gemilerinin ise, 2024’ün başlarında Amerika Birleşik Devletleri, İskandinavya ve Akdeniz’de faaliyet göstermeye başlaması planlanıyor.