Suriye'de maalesef korkulan oluyor. Beşşar Esad'ın komplo olarak adlandırdığı olaylar, iyiniyetli ama yavaş reform çabalarına karşın, giderek artıyor. Olaylarda ölen insanlar (polis veya sivil) artık onlarla ifade ediliyor ve asıl ürkütücü olan şu: Gerçek kayıplar telaffuz edilenin üzerinde...
Baasçı sistem içinde kilit noktalara yerleşmiş Alevi unsurlar açısından bu çürümüş sistemin yürümesi beka meselesi...
Bu nedenle uluslararası kamuoyunun nasıl tepki vereceğini umursamadan çok sert önlemler alabilirler. Protesto gösterisi yapan gençlerin üzerine yaylım ateşi açmaktan ve gözyaşartıcı gaz kullanmaktan bahsetmiyorum.
Suriye'de ordu henüz kışlasından çıkmadı. Suriye'yi iyi bilen tüm gözlemcilerin kaygısı Esad'ın orduyu kullanmaya karar vermesi halinde olacaklar... Dün bunun işaret fişeği atıldı. Esad yönetimi yazılı bir açıklama yaparak 'Müsamaha göstermeyeceğiz...'' dedi.
Şu ana kadar gösterilen müsamahada 100'e yakın insan öldü...
Şam sokaklarına tam anlamıyla yansımayan bu gerginlik Dera'da, Duma'da, Hums'ta ve Lazkiye'de kesinlikle hissediliyor.
Suriye'de yaş ortalaması 22 ve bu genç insanlar yıllardır internetle haşır neşir. Baskıcı Baas rejimi altında suspus oturan babalarından oldukça farklı bir duygu ve düşünce içinde bu çocuklar. Ve sokakta avaz avaz özgürlük sloganı atmanın tadını aldılar.
İsyan baldan tatlı...
KOMPLO MU? ELBETTE...
Lübnan'ın Trablus kentinden Lazkiye limanına gelen gemilerde ele geçirilen silah ve paralar hatta Dera kentindeki protestolarda 'İran'a ve Hizbullah'a hayır' sloganlarının atılması olayların doğal dinamiklere dayanmadığı yönündeki kuşkuları güçlendiriyor. Ama bu akan kana bir gerekçe olamaz. Hariri suikastı sonrası 'Batı'nın kurduğu medya destekli uluslararası komplonun bir uzantısı olarak değerlendirilen bu olaylar, kriz yönetimini tam bir fiyaskoya dönüştüren Baaş'çı yapı nedeniyle Suriye'ye büyük maliyet getirecek.
Peki bu maliyetin yansımaları ne olur?
Sanıldığının aksine Hizbullah derhal etkilenmez. Lübnan'daki durum ayrı bir fasıl, ancak şunu bilmek gerek ki eski günler mazi olmuş. Hizbullah son derece kudretli. Yani 'Suriye rejimi çökerse Hizbullah İsrail'e karşı duramaz' artık sadece köhne bir tez.
Hem şişin hem kebabın yanabileceği noktadayız
BaŞbakan Erdoğan, Tunus ve Mısır'daki ilk ayaklanmalarda biraz gecikmeli de olsa tepki vermiş ve deyim yerindeyse 'doğru ata oynamıştı...'' Yemen, Bahreyn ve Libya 'Ortadoğu'nun hamisi'' fotoğrafını biraz zorladı. Hatta hala zorluyor...
Libya'da ekonomik çıkarlarımız vardı. Kaddafi'nin ne yapacağı belli değildi... Ama bakın NATO'nun saçmalıklarına karşı namuslu ve takdire şayan direniş maalesef Bingazi'de imajımıza derin bir faça attı. Türk dış politikasının şu esnadaki genel tavrı; zordaki yönetimlere 'halkın taleplerini karşılaması''nı tavsiye niteliğinde... Ne şiş yansın ne kebap... Ama artık hem şişin hem kebabın yanabileceği noktaya geldik. Nedeni de Yemen, Bahreyn ve Libya'daki vaziyetten daha vahimi Suriye'de gelişiyor olması...
Suriye; Filistin'deki direnişten tutun Arap-İran ilişkilerine, Irak, İran, Lübnan ve hatta Afgan coğrafyasındaki radikal İslamcı hareketlere; nihayetinde de İsrail'e kadar geniş ve karmaşık bir sorun yumağının tam merkezinde duruyor. Kendi içindeki Kürt meselesi ve mezhep meselesi ise patlamaya hazır birer bomba.
ŞAM VE TAHRAN NOT ALDI
Surİye'de bir rejim değişikliği Türkiye'nin doğrudan zarar görmesi anlamına geliyor. Üstüne üstlük Davos ve Mavi Marmara olaylarından sonra Şii veya Sünni tüm İslam aleminin sempatisini kazanan Erdoğan'ın son günlerdeki Hariri yanlısı tutumu ve Müslüman Kardeşler'e açık destek vermesi hem Şam'da hem Tahran'da not edildi. Bu tespitimin şahsi değil Hizbullah merkezli olduğunu da açıklamam gerek. Suriye, Türkiye'nin Arap dünyasına açılan sadece kara kapısı değil nüfuz kapısıdır da. Bu nedenle Suriye politikamız çökerse Arap politikamız çöker... Bu anlamıyla meseleye bakarsak Suriye gibi bir rejimin, ister komplo ile ister beceriksizlik nedeniyle çatırdıyor olması (ikisinin eşzamanlı olmasına de bir engel yok) esas itibarıyla Türkiye'nin istikrarının çatırdaması demek. Olan bu... Davutoğlu'nun, ''Ortadoğu'da istikrarı bozmaksızın değişimi destekleyen ülke Türkiye'' retoriğinin artık romantik göründüğünü de yeri gelmişken itiraf etmek gerekiyor.
akşam
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...