Sağlık Karnesi Tarih Oldu 

Bundan böle biri birini öldürünce, hırsızlık yapınca, tüm suçlarda da halk oylamasına gidelim bari. Hersey referanduma, halkın vicadanına kalacaksa, hukuğun, ilmin bir önemi kalmayacaktır, bumudur bu ülkenin geldiği nokta ?Halk olurda, gelir düzeyi yüksek olur,eğitim düzeyi yüksek olur, o zaman sorarsın halka. Halk açlıktan sefalaetten bezmiş. Halkı aç bırak, yoksul bırak,işsiz bırak, hakkını git lalelere yatır,yandım deyince ananıda al git de,insanları birbirine düşür, allah allah diye kandır, duygularını sömür, sonra da sıkışınca garibim halka git. Ne güzel memleket yaa. Yazıklar olsun bu anlayışada, buna destek verenlerede !

Gele gele geldik mi “sağduyu günü”ne? Bugün değil, yarın ne olacak diye düşünüyorum. Bu içi boş, daha doğrusu boşaltılmış çağrıdan hiçbir şey çıkmaz; ne Anayasa değişikliğinden geriye dönüş mümkün, ne de İddianame’nin geri çekilmesi.. bunun için o “bir adım geri” komutlu “sağduyu” çağrısının içi boş diyorum. Tek umudum, –zayıfta olsa- Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendilerinden hiç beklenmeyen bir demokratik anlayış sergilemeler.. tabi mucizelere inanıyorsanız..! Gelelim dava kabul edildiğinde, yarın ve sonrası halk algısına. Halkın yüzde 46’sı değil, belki 66 belki 76’sı bunun hukuk darbesi olduğuna yüzde yüz iman edecek, bunun inanan insanların –şeriat isteyenlerin değil- sırf inançlarından dolayı saldırı altında olduklarına kanaat getireceklerdir. Ve işin “püf noktası”nı söyleyeyim; burada ne yargı ne de ordu suçlanmayacak. Bu işin tüm sorumluluğu ve siyasi faturası, e-muhtıra sonrası siyaset anlayışının ikizleri CHP ve MHP’ye çıkarılacak. İki parti, yapılacak ilk seçimde alırlar yüzde 30 oy; kardeş kardeş bölüşürler. Belki azınlık hükümeti bile kurmayı hayal edebilirler. Karşılarında kemikleşmiş yüzde 50-55’lik bir kitle varken nasıl hükümet edebileceklerse..! Olan, bu milletin kaybettirilen(!) enerjisine, gelecek umutlarına ve ekonomik kazanımlarına olacak. Vitrinine, Cihan Paçacı ile Hakkı Süha Okay’ın yerleştirileceği bir kabine komedisi ne kadar seyirlik olur bir düşünsenize. Başa dönelim, Anayasa Mahkemesi kararını verirken “TÜRK MİLLETİ ADINA” mı, yoksa “%21 ADINA” mı verecek? İşte toplumu asıl kamplaştıracak, gerecek, komşuyu komşuya düşürecek kaos burada yatıyor. Bu paradoks öylesine sorgulanacak ki, dünyaya rezil olmak bile içine sürükleneceğimiz cinnet halinin yanında çerez kalır. Toplumu geren siyasi aktörler, internet sitelerindeki “yorum savaşları”nı okusalar, yaptıkları işlerin dile getirdikleri söylemlerin toplum bireylerini ne hale getirdiğini görürler. Vicdan sahibi her siyasetçiyi ürkütmesi gereken bu elektrikli hava, bir gün yıldırım çarpmış gibi bu siyasileri de çarpacaktır. Site editörlerinin bariyerleri de olmasa, insanların en bayağı küfürlerle birbirine hakaretlerini rahatlıkla görebilirler. Bir örnek; “Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden, Ak Parti'nin kapatılması için açılan dava ile ilgili raporunu tamamlayarak Anayasa Mahkemesi üyelerine dağıtan raportörü, kapatma davası açılmaması için özel çaba harcamakla suçladı” haberine yapılan yorumları birkaç farklı siteden okumaları yeter de artar bile. Kimse burada Sayın Özden’in savcı ile raportör arasında düştüğü ikilem üzerinde durmuyor. Görünen, “ya bendensin, dostumsun”, “ya bendensin, dostumsun”.. nalıncı keseri gibi. Bu düşüncelerimi okuyan hanımefendiler beyefendiler, “BU KAPATMA DAVASI, BİR TÜKENİŞİN HİKAYESİ” olarak tarihe geçecektir; despotizmin ya da demokrasinin tükeniş hikayesi..!