Ersin Tokgöz’ün Anayurt Gazetesi’ndeki köşesinden…
Parya Efendilik Oynarsa!
Bilirsiniz… Baba, evin en küçük çocuğunu küçük işlere gönderir. Şunu bunu getir türü şeyler işte. Çocuk, bu “ayak işleri”ni yaparken mızmızlansa da, baba tarafından aslında bu küçük işlerinin ne kadar önemli olduğu ve kendisinin ne büyük bir misyon yerine getirdiği fısıldanınca, o mızmız çocuk, bir anda büyük bir enerjiyle kendisini sanki evdeki işleyişin olmazsa olmazı kabul edip o küçük bedenine bakmadan oradan oraya koşar. Tabii ki çocuğun o kendi dünyası bir yana, ev halkı için sadece eğlencedir bu devinimler.
Hani derler ya, aile toplumun en küçük yapı taşıdır, alın bu örneği, dar anlamda kendi toplumunuza, biraz daha genişletip dünya geneline uygulayın, şaşmayacaktır.
Ne mi demek istiyorum?
Kendilerini Arz’ın merkezi olarak gören sayın yetkililerimiz, “stratejik önem” gibi gazlarla “dünyadaki bütün sorunları bitirmede baş aktör” misyonunu yüklenip, güya sorunları çözmek için oradan oraya koşturuyorlar.
ABD’nin İran, Suriye yada başka bir Orta Doğu ülkesi ile sorunu mu var? Çözümün adresi belli; Türkiye,
İsrail-Filistin arasında arabuluculuk mu yapılacak; tabii ki bu aracı Türkiye’den başkası olabilemez.
Balkanlarda bir sorun mu var? Türkiye’den başka kim çözebilir ki. Koşalım hemen.
Türki Cumhuriyetlerde olan her şey zaten bizden sorulur...
Ve bu liste uzar gider. Yada öyleymiş gibi yapılır.
Tamam, keşke gerçekte öyle bir güç olsak ve bu misyon simülasyondan öte bir görüntü taşıyıp biz debelenirken komik olmaktan öteye geçebilsek.
Ama böyle değil işte.
Aynı, hem angaryayı ortadan kaldırsın hem de kendini değerli hissetsin diye ayak işleri yaptırılan evin küçük çocuğu gibiyiz. Büyükler bu küçük aktörün debelenmelerine bakıp eğlenirken, çocuğun kendisinin evin devamının olmazsa olmazı olarak görmesi gibi trajikomik bir durumdan öte değil halimiz.
Bakın, “sayın yetkililerimizin” her yurtdışı ziyaretlerinin, nasıl, olduğundan büyük bir öneme sahipmiş gibi verildiğine bakın. Medyada yaratılan havaları, “sayın yetkililerin” ziyaretle ilgili açıklamalarındaki kasıntı havayı izleyin.
Orta Doğu’dan Balkanlara ve Kafkaslara uzanan coğrafyada politikaların kıtalar ötesinden belirlenip Türkiye’ye de bu oyunda olması gerektiği kadar rol verilmesine rağmen, bu rol öylesine gösterişli bir şekilde oynanıyor ki tarafımızdan, en azından iç piyasaya karşı, sanırsınız ki Türkiye’yi çeksek aradan, hiçbir şeyin sonsuza kadar düzelme şansı olmayacak. Bu “büyüklük psikozu” ile tafralar, büyük büyük açıklamalar, geleceğe yönelik sözde kapsayıcı projeksiyonlar…
Yani bir yalan ülkesi. Efendilik oynamaya çalışan paryanın kendi kandırmacasına kapılıp efendisi tarafından kulağı çekilinceye kadar girdiği o tuhaf haller. Ne kadar ciddiye alınabilir ki? Yada kim ciddiye alır?
Belki sadece oynadıkları oyunun büyüsüne kendilerini kaptırıp ne yaman işler başardıklarını düşünen sayın yetkililer… Bu “sayın yetkililer”in ciddi pozlarını yutan safdiller… Yutmasa da yutmuş gibi yapan iki yüzlüler…
Başka kim peki? Kimse, hiç kimse…
Bunların dışında inanan varsa, terbiyesizliklerini her geçen gün artıran iki buçuk peşmergeye laf geçirilememesine, Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçirilirken ve daha sonra ses çıkarılamamasına ve daha birkaç gün önce ABD uçaklarının hava sahamızı açıkça ihlal etmesine karşı dostlar alışverişte görsün hesabına gösterilen tepkiye baksın.
Tamam, efendilik oynayalım. Hatta mümkünse efendi de olalım. Ama efendinin izni olmadan kapısının önünü bile temizlemekten aciz bir parya görüntüsü sergileyip efendilik taslayarak komik olmayalım.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...