Geçtiğimiz haftadan bu yana gerek Japon medyası gerekse global medyada garip bir hava seziyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimi dünya kamuoyunda şu anda `esefle` ifade etmek gerekiyor ki sanki Türkiye bu seçimle `şeriat devleti kuruyormuş` gibi lanse edilmeye başlandı.
Yabancı gazetelerde Türkiye konulu makalelerde Ankara, Istanbul, Manisa, Çanakkale, Marmaris protesto meydanlarında bayrak açan farklı profillerdeki, farklı kesimlerden seçilmiş protestocuların söylemlerine yer veriliyor. `Türkiye Laiktir Laik Kalacak`, `Şeriat Devleti Istemiyoruz` sloganları yabanci medyada yankı buluyor. Siz bir yabanci olsaniz ve Turkiye hakkinda boyle soylemleri medyada görseniz herhalde bu seneki Türkiye seyahatinizi `ertelerdiniz` ve Türkiye hakkında aklınızdan uzun süre atamayacagınız bir imaj oluşurdu.
Yabancıların AKP hükumetine olan olumlu tutumunu daha önce kaleme almıştım ancak şimdi `birileri` `dünya kamuoyu`nu `protesto-miting siyaseti` ile ikna etmeye çalışıyor. `Ya yok bakın iyi ama Türk halkı bu iktidarı en iyi tanır bakın ne kadar rahatsızlar, e canim siz de artık bu iktidara olan olumlu tavrınızı sürdüremezsiniz` baskıları gün be gün artıyor.
Birileri bu senaryoyu içte ve dışta çok iyi yönetiyor ve emin olun Turkiye`nin dışardaki itibarına zerre kadar değer vermiyorlar. Istanbul, Izmir, Marmaris Turkiye`de önemli turistik lokasyonlar ve önümüz yaz. Turizm sektorü bu kaos medyacılığından çok ciddi zarar gorecek.
Japonya`nın uzun yıllar Orta Doğu'da görev yapan eski diplomatlarından biri şöyle diyor:
`Turkiye`nin iç istikrarsizlığını ve buna bağlı olarak dışarda itibar kaybetmesini kimler istemez neden istemez ? Turkiye aleyhinde Rum-Kurt-Ermeni sorunu, irtica, ekonomik kriz ücgeni ne zaman Türkiye biraz toparlanmaya başlasa önce eylemlerle, medya ile içerde altyapısı hazırlanıp ve ardından dış basında hemen servis edilir. Güçlü bir Türkiye demek, Balkanlar, Orta Doğu ve Orta Asya'da `barış` demektir.`
Evet Sayın Inoue`nin bu ifadesi kısaca şunu telafuz ediyor `Bütün bu keşmekeşin altında bu bölgede barış istenmemesi yatmakta ve Türk milleti bu keşmekeşe malesef alet edilmektedir`.
Şimdi Türkiye`nin önünde çok kritik iki gündem var.
1- Cumhurbaşkanını bundan boyle millet`in seçmesi
2- Temmuzdaki Genel Seçimler.
İnanin şu anda belki bu iki önemli gündemden çok daha önemli bir YILDIRIM GUNDEM var önümüzde ve o da gerek iktidar ve bir o kadar da muhalefet partilerinin `acilen` bu kaos ve kutuplaşma ortamına bir sınır getirmesidir. Sleng tabirle biz `kendi çöplüğümüzde ne yaparsak yaparız` ama `dışarıya karşı raconu bozmamak lazım` demeleri gerek arz etmektedir.
Yabancıların, Türkiye`de yaşayan insanların birbiri ile barış ve anlayış içinde ilişkilerini sürdürdüğüne ikna olmalari için bu protesto paniği acilen `son bulmalı` ve Turkiye`nin dünya kamuoyundaki itibarı için Gül`u istemiyorsaniz, baskası da olur dirayetini AKP yönetiminin bir an evvel göstermesi gerekmektedir.
Türkiye partizan yaklaşımlara şu anda asla tahammül edemez.
Bismark diyor ki `Siyasetçi demek idareci demektir. Birbirini idare edemeyen, birbirini tolare edemeyen, birbiri ile ortak paydalarda buluşamayan siyasi liderler koca bir halkı nasıl idare edeceklerini bir kere daha düşünmelidir.
Murat Erdem/haber7
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...