Ne zaman objektif olabileceğiz?
Olaylara; öznesine, mağduruna bakmadan yaklaşacağız?
Bir cenaze var... Yüzbinler toplanmış...
Eğer yüzbinlerce insanın toplandığı cenazeler az ise, bu cenazenin en önemli özelliği bu olsa gerek..
Ama bakıyorsunuz, cenaze kime ait ise, ona göre yorum yapılıyor.
Cenaze mütedeyyin birisi mi? Yorumlar şöyle: “Kılık kıyafet kurallarına uymayan binlerce kişi gövde gösterisi yaptı.”
Cenaze; desteklenecek birisine mi ait? O zaman da yorumlar şöyle: “Ben hayatımda böyle kalabalık görmedim!”
Ekranlara getirilen görüntülerin fon müziği bile farklı.. İkisi de cenaze ama.. Birisinde; ölen kişinin can düşmanının bile ağlatacak bir müzik, diğerinde ise, sanki televizyonun camı kırılıp, her şey darmadağın olacakmış gibi ekrandan fışkıran sesler!
Ermeni kökenli bir vatandaş öldürülünce, anılardan öğreniyoruz birçok şeyi.. Meğer Ermenilere ait özel lise bile varmış! İlköğretim okulu ayrı, lisesi ayrı..
Ne var bunda demeyin..
% 99’u Müslüman olan bu ülkede, İslami bilgilerin öğretildiği İHL’ler için yapılan yargısız infazları bir hatırlayın da, sonra Ermeni lisesinin nasıl da hiç tartışılmadan tıkır tıkır öğenci yetiştirdiğini sorgulamayın!
Bence bir sakıncası yok. Herkes çocuğuna istediği eğitimi verebilmeli. Ama “niçin hep benim çocuğuma karışılıyor?”, onun da birileri hesabını vermeli!
Klasik söylemdir; ne kadar haksızlığa uğranılmış olursa olsun, ne kadar mağdur olunursa olunsun, en objektif görüntülü gazeteci bile sorar bu kesime: “Bu olayların yaşanmasında, sizin de küçücük de olsa bir hatanız olamaz mı? hiç özeleştiri yaptınız mı?”
Tıp Fakültesi’nin 5. sınıfından kız öğrenciyi başörtüsü yüzünden ihraç ediyorlar. Mağduriyet had safhada. Gazetecimiz şunu soruyor: “Siz de özeleştiri yapıyor musunuz?”
Peki mütedeyyin insanların dışındakilere, böyle bir soru sorulduğunu hiç gördünüz mü siz?
Solcusundan, Ermenisine, kapitalistinden Atatürkçüsüne kadar..
Soramazlar..
O soruyu; mağduriyeti hafifletmek, kamu vicdanındaki büyük tepkiyi kırmak için bilinçli olarak soruyorlar zaten.
“Demek ki, mağdur da (başörtülüler de) kusurlu imiş!” kanısı oluşturmaya çalışıyorlar!
Olaylara öyle çifte standartlı bir bakış açısı ile bakıyoruz öyle çift şapkalıyız ki, hiç utanmıyoruz da..
Hrant’ın en yakınındaki Cumhuriyet yazarı anılarını anlatıyor.. “Hrant, hayatında en çok kızdığı şeyin, 100 aldığı halde çavuş yapılmaması olduğunu anlatırdı..”
Hayret.. Cumhuriyet yazarları, imtihanda 100 puan alan kişiye, 100 puanın hakkının verilmesi gerektiğini savunurlarmış!
Yapmayın, insanları enayi yerine koymayın beyler..
Yüzbinlerce İHL mezunu, meslek lisesi mezunu, aynı dramı her yıl tekrar tekrar yaşamıyor mu?
Sizler de buna alkış tutmuyor musunuz? (Şimdi de cumhurbaşkanı olmak için, benzer şekilde yazılı olmayan kuralları hatırlatma densizliğini yapan siz değil misiniz?)
Lise mezunu öğrenci 15 soru yapıyor, o üniversiteye giriyor.. Meslek lisesi mezunu öğrenci 20 soru yaptığı halde üniversiteye giremiyor!
Üstelik Hrant çavuş olsa ne olur, olmasa ne olur?
Çavuş olmak, bir insan hakkı mı? Bence değil!
Ama eğitim, meslek sahibi olma bir insan hakkı!
Hrant’ın “çavuş olma” hakkının elinden alındığını hüzünlü hüzünlü anlatanlar, yüzbinlerce meslek liselinin üniversiteye gidememe mağduriyetini ise ayakta alkışlıyorlar!
Uzun yıllardır sorgulamak istediğim bir konu vardı.. Sol terör örgütlerinin üyelerinin çok büyük bir kısmı, bir mezhebin yoğunluklu etkin olduğu bir ilimizden idi hep.. Kimse sormuyordu, “Nedir bu özellik? Niçin teröristlerin büyük bir çoğunluğu bu ilimizden? Bu ilimizde terörist yapıya adam kazandıran bir özellik mi var?” diye..
Açıkçası, yanlış anlaşılır, bir ilimizi tümüyle terörist gibi gösterir gibisi endişelerle, yazmamış, sürekli ertelemiştim..
Ama şimdi, görüyorum karşıtlarımızı.. İlk fırsatta yargısız infazı büyük bir iştahla yerine getiriyorlar: “Trabzon’da bu tür cinayetlere zemin hazırlayan bir yapı mı var?” diye soruyorlar..
DHPKC’nin, TİKKO’nun, daha birçoğunun üyelerinin büyük bir çoğunluğunun niçin hep aynı kaynaktan geldiğini ise hayatlarında hiç sormadan, sorgulamadan soruyorlar: “Niçin Trabzon?”
Ah bu çifte standart!. Ne zaman bırakacaksın, bizim yakamızı?
Ne zaman objektif olabileceğiz? Ne zaman?
Vakit
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...