Şamil Tayyar'ın yazısı:
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ‘ Yeni Yüzyılda Türk Dış Politikasının Ufukları’ isimli yeni kitabını gönderdi. İmzalarken ‘ Sevgili kardeşim Şamil’ demiş. Bu samimi ve içten ifadesi karşısında duygulanmamak mümkün değil. Benim için de kendisi ‘ ağabey’ gibidir.
Böylesine güçlü duygular insanlara yaşama azmi verir, hayat bağlarını güçlendirir. Kimi zaman hayat pratiğiyle çatışmayı körükler. İşte o zaman devreye akıl girer, duygularınızı bastırırsınız. Akıl ve duygu arasındaki ahenkli işleyiş, sıkıntılı anlarda size çıkış yolunu gösterir.
Tıpkı Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi...
Abdullah Gül ‘ adayım’ dese, üçüncü turda cumhurbaşkanı. Neredeyse bir ayağı köşkün kapısında. İçeriye girdi girecek. Arkasındaki halk desteği ise cabası. Sayısız mesajlar alıyorum. ‘ Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olmalı, yoksa oylarımızı helal etmeyiz’ diyorlar. Gül’ü kuşatan toplumsal baskı, adeta onu 864 rakımlı Çankaya tepesine doğru iteliyor.
Duygularım da o yönde. ‘ Gül köşke çıkmalı’ diyor. Hem de inadına. Deniz Baykal’ı dinlerken, Bekir Coşkun’u okurken, Edip Başer’i izlerken...
Bir de ‘ Türkiye bu korku bariyerini yerle bir etsin’ istiyorum. ‘ Meclis başkanlığında, başbakanlıkta korkularımızla yüzleştik, şimdi Çankaya’da deneyelim’ diyorum. Nasıl, meclis ve başbakanlıkta korkularımızı yendiysek Çankaya’da da yeneceğimize inancım sonsuzdur. Hele ‘ Gül’ gibi isimle...
Ama bu güzel duygularımı mantık süzgecimden geçirirken zorlanıyorum. Acaba, kadı önünde evladı zarar görmesin diye sahte anneye karşı ‘ annesi ben değilim’ diyerek kenara çekilen ‘ gerçek anne’ gibi fedakarlık yapmak mı gerekir?
Hem Gül, seçim öncesi Polatlı’daki konuşmasında ‘ anne gibi davranacağız’ dememiş miydi? ‘ İşte fırsat’ deyip, Çankaya yolunda ‘ anne rolünü’ deneyebilir mi, sayın Gül? Bu tür sorular zihnimi kemiriyor.
Denebilir ki; ‘ Halka bunu izah edemezler.’
Liderleri, diğerlerinden ayıran en önemli özellik, böylesine kritik durumlarda verecekleri kararlardır. O kararlarla büyürler. Toplumu ikna etmek, liderin işidir.
Yakından takip edenler hatırlayacaktır. Murat Karayalçın, taban baskısı karşısında SHP-CHP bütünleşmesine kerhen ‘ evet’ dedikten sonra bütünleşme kurultayında ortaya çıkabilecek tüm mahsurları sıralayıp ‘ yarın geç olabilir’ diyerek delegeleri uyarmıştı.
Salondan tepkiler yükseldi. ‘ Bu birleşmeye kimse engel olamaz’ diye bağırdılar. Oysa Karayalçın’ın kaygısı, çatıdaki şekli birleşmenin solu büyütmeyeceği, zamanla bu partinin ‘ Baykal partisine dönüşeceği’ kaygısıydı.
Zaman onu haklı çıkardı. Bir gün delegelerden birisi, Karayalçın’ın yakasına yapıştı: ‘ Bu birleşme solu batırdı.’ Karayalçın şaşkındı: ‘ Ben zamanında sizi uyardığımda hepiniz karşı çıkmadınız mı?’
Delegenin verdiği şu cevap, siyasi literatüre geçecek özelliktedir: ‘ Ben isteyebilirim ama siz karşı çıkacaktınız. Çünkü siz lidersiniz.’
Yerden göğe kadar haklıdır. Lider, toplumu yönlendirendir, peşinden sürükleyendir, doğru yolu ve hedefleri gösterendir. Başarırsanız iktidarda bile oyunuzu arttırırsınız, yoksa bağımsız bile olsa bir şekilde meclise girmek için çırpınır durursunuz.
Diyorum ki; duygu ve akıl arasında ahenkli mekanizmayı şimdi işletme zamanı. Çünkü; Yarın cumhurbaşkanlığı makamının sürekli kriz konusu haline getirilerek zirvedeki çatışma havasının siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarı bozucu hale dönüştürülmesine izin vermemek gerekir.
Krizden beslenenler sizleri tahrik edebilir, Türkiye’nin zarar görebileceği endişesini yüreklerinde taşımıyor olabilir, sorumluluk hissetmeyebilir. Ama halkın desteğiyle halk için işbaşına gelenler, sorumsuz davranamaz.
Hani Başbakan sıkça ‘ Siyasette duygusallığa yer yok’ diyor ya, tıpkı onun gibi. Burada sayın Gül’e önemli görev düşüyor.
Bazen siyaset, fedakarlıktır. Bunu en iyi bilen de Gül’dür. Hani, ‘ Başbakanlığı bıraktım, şimdi de Çankaya’yı mı istiyorsunuz’ diye içinden geçiriyor olabilir.
Haksız da sayılmaz. Ama hayat bu. Kimileri Yunus gibi derviş sabrına daha fazla ihtiyaç duymak zorunda kalabilir.
Sonuçta, attığımız her adım bir sınavdır.
Star
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |