Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, yapısal reform sürecini hayata geçirmek anlamında sorunlu bir dönem yaşandığını belirterek, “Çünkü yapısal reform sürecimizde dikkate değer bir tempo kaybının ardından, bugün artık bir duraklama süreci içerisindeyiz” dedi.
Yalçındağ, Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği (BUSİAD) tarafından düzenlenen geleneksel “Çekirge Toplantısı”nda, yaptığı konuşmada, iş dünyasının temsilcileri olarak son zamanlarda birçok farklı konuyu gündeme almak zorunda kaldıklarını, bu farklı konular yüzünden neredeyse ekonomiyi konuşamaz hale geldiklerini söyledi.
Dünyanın ise hiç olmadığı kadar ekonomiye odaklanmış durumda olduğuna dikkati çeken Yalçındağ, Amerika'da başlayan ve kısa sürede tüm piyasaları etkisi altına alan mali piyasalardaki çalkantının birçok soru işaretleri ve olumsuz beklentileri de beraberinde getirdiğini ifade etti.
Yalçındağ, bu süreçte gelişmekte olan ülkelere sermaye akşının hala devam ettiğini, Çin ve Hindistan ile diğer Uzak Doğu ülkelerindeki gelişmelere işaret ederek, böyle bir ortamda Türkiye'nin kendi geleceğine egemen olabilmesi için mevcut ekonomik yapısını, dinamiklerini, ihtiyaç ve imkanlarını çok iyi değerlendirmek zorunda olduğunu, TÜSİAD olarak Başbakan Erdoğan'a sundukları raporun arkasında da bu bakış açısının yattığını, konuya mevcut faiz, kur, enflasyon tartışmasında bir tutum takınmak gibi dar bir bakış açısıyla yaklaşmadıklarını dile getirdi.
TÜSİAD'ın bakış açısının bazı temel prensiplere dayandığına işaret eden Yalçındağ, büyümenin yavaşladığını, YTL'nin değer kazanmaya devam ettiğini, 12 ay sonrası için bile reel faiz beklentisinin yüzde 10'un üzerinde olduğunu, cari işlemler açığının hala ekonominin en kırılgan noktasını oluşturduğunu, bütçe açığında 2001-2006 döneminde kaydedilen iyileşmenin 2007 yılında yerini bozulmaya bıraktığını anlattı.
Yalçındağ, 2002-2007 döneminin ekonomik performansının, esas olarak 10 yıllar boyunca devam eden istikrarsızlığın giderilmesiyle sağlandığını belirterek, bu istikrarın ise dünya ölçeğinde kabul görmüş politikaların sağlıklı uygulanmasıyla sağlandığını, şimdi ise asıl zorlu etabın önümüzde durduğunu, istikrarın sağlanmasının ardından ekonomiyi küresel arenada rekabetçi hale getirmek gerektiğini ifade etti.
“DURAKLAMA SÜRECİ İÇİNDEYİZ”
Türkiye'nin küresel rekabet gücünün artmasının ise ancak bir dizi ısrarlı reformların hayata geçirilmesiyle mümkün olacağını defalarca söylediklerine değinen Yalçındağ, şöyle konuştu:
“Oysa bu bakımdan, yapısal reform sürecini hayata geçirmek anlamında sorunlu bir dönem yaşamaktayız. Çünkü yapısal reform sürecimizde dikkate değer bir tempo kaybının ardından, bugün artık bir duraklama süreci içerisindeyiz. Ekonomide yapısal dönüşümü sağlayacak olan uzun vadeli bakış açısı gerektiren mevcut sorunların üzerine etkili bir biçimde gidememekteyiz. Oysa Türkiye, genç nüfusuna gerekli istihdamı yaratabilmek, gelir dağılımı dengesizliğini ortadan kaldırabilmek, bölgeler arası farklılıkları azaltabilmek için yapısal reform sürecini hızlı bir büyüme ortamı içinde gerçekleştirmek durumundadır. “
Yalçındağ, bu bağlamda Türkiye'nin birkaç temel politikayı birlikte yürütmesi görüşünde olduklarını ifade ederek, sıkı maliye politikasının bütçe disipliniyle birlikte sürdürülmesi ve faiz dışı fazla performansının IMF ile belirlenen orana sıkı sıkıya bağlı kalınarak sdevam ettirilmesi gerektiğini, bunu sağlamak için gerekli tasarrufun yatırımlardan değil, cari harcamalardan yapılması, kamuda verimlilik aratışı, yargı ve vergi reformunun zorunlu olduğunu dile getirdi.
Bu politikalarda başarı sağlanması için mikro reformların da ele alınması ve ekonomideki tıkanıklıkların açılması yoluna gidilmesi gerektiğini vurgulayan Yalçındağ, rekabetçi sektörlerin desteklenmesi, girdi maliyetlerinin dünya fiyatlarının seviyesine çekilmesi gerektiğini vurguladı.
“SANAYİCİ, İŞ ADAMI SIKINTI İÇİNDE”
Yalçındağ, “Kuşkusuz bütün bu politikalar hava boşluğunda gerçekleşmeyecektir” derken, bu politikaların olumsuz etkilerinin de olacağını, onun için yumuşak geçişin gerekli olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Piyasa ekonomisi felsefesinden sapmadan mevcut kur, faiz, enflasyon dengesine herhangi bir dışsal müdahalede bulunmadan enflasyonun düşürülmesi sürecine devam ettirilmesine, hızlı büyüme olanağı sağlanacak şekilde ekonomik ortamın değiştirilmesine, yeni bir yapısal bütün oluşturulmasına, faiz ve enflasyonda yeni bir denge bulunmasına dayanmaktadır. Bu politikaları önerirken TÜSİAD dalgalı kur rejiminin gerekliliğine, Merkez Bankasının bağımsızlığına, piyasalara politik müdahalenin sisteme kalıcı zararlar vereceğine ilişkin inancını sadakat ile korumaktadır.
Bir başka deyişle, 'faizleri indirin' demek başka 'ekonomiyi faizlerin düşeceği bir yapısal değişim rotasına sokun' demek başka bir şeydir. Bugün ortalama sanayici, iş adama sıkıntı çekmektedir, bu sıkıntı geleceğe baktığında gördüklerinden kaynaklanmaktadır. Geçmişi taktirle değerlendirsek de biz esas olarak önümüze bakarak yolumuzu buluruz. Ekonomide genel hatlarıyla başarılı bir dönemi geride bıraktık. Ancak, bu dönem ülkenin bir atılım yapabilmesi için zeminin düzeltilmesi dönemiydi. Şimdi, bu düzgün zeminde ihtiyacımız olan zemini yaratma zamanıdır.”
Hürriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...