Gülay Göktürk'ün köşe yazısı
DTP’nin elindeki rehine: Demokrasi
Son yazıma gelen tepkileri okurken "galiba," dedim, "hukuka aldıran kimse yokmuş benden başka"... "Peki DTP açıkça yasaları ihlal ettiyse ne yapsın savcılar, göz mü yumsunlar?" demem o kadar "naif" kaçtı, o kadar çocukça ve saf bulundu ki, şaştım kaldım.
Herkes, DTP'nin kapatılmasının ne biçim "siyasi felaketlere yol açacağını" anlatıyor da anlatıyor. İyi hoş da, hani bir de hukuk diye bir şey vardı ve biz iki lafın başında "Türkiye bir hukuk devleti olamadı bir türlü" diye dertlenir durur, her türlü kötülüğün sebebini ordan bilirdik. Şimdi yazılıp çizilenleri okudukça, galiba bir tek ben ciddiye almışım o lafları diyesim geliyor. Meğer herkes söylemesi şık olduğu, kulağa hoş geldiği için öyle söyler dururmuş. Eğer, kendi desteklediği doğrultuda siyasallaşacaksa, hukukun siyasallaşmasına da bir itirazı yokmuş.
Her neyse, hukuk faslına yine döneriz. Şimdi yeniden, meseleye şiddetle siyasetin birbirine bulaşmasının, bu bulaşmaya göz yummanın demokrasiye verdiği zararlar açısından bakalım. Ama önce bir şeyi açıklığa kavuşturalım: Burada, sadece fikri planda bir bulaşmadan; teröre düşünsel planda destek vermekten ya da sempati duymaktan; yani ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirebileceğimiz bir tutumdan değil; terörle somut, elle tutulur cinsten bir içiçelikten söz ediyoruz. Ve demokratik bir rejimde böyle bir ilişkiye katlanıp katlanamayacağımızı konuşuyoruz.
Bazı arkadaşlar boyuna demokrasilerde parti kapatılmaz diye hiçbir yerde yazılı olmayan bir kuralı tekrarlayıp duruyorlar. Kusura bakmasınlar ama bu bana "özgür toplumlarda kimse hapse atılmaz" demek kadar abes bir laf olarak görünüyor. Ayrıca demokrasinin çıkarlarına da son derece kısa vadeli bakıyorlar. Sanıyorlar ki, şiddetin demokratik siyasete sızmasına bir seferlik göz yummakla bir şey olmaz.
Oysa demokrasi bize sadece 2007'de lazım değil; ömür boyu lazım. Daha iyisi icat edilene kadar, belki daha asırlarca onunla yaşayacağız. Bugün şiddetin zehirinin politikaya bulaşmasına izin verirsek demokrasiye en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Demokrasi bir kez şiddetle lekelendi mi; o kahrolası şiddet bulaştı mı siyasete bir kez, kolay kolay temizleyemezsiniz. Böyle bir hatanın olumsuz sonuçlarını bir değil, kim bilir kaç kuşakta görürsünüz. Ben yıllarca DTP gibi partilere karşı anlayışlı olmayı, onlara şiddetten arınmak için zaman tanımamız gerektiğini savundum. Ama görüyoruz ki, DTP adım adım da olsa şiddetten uzaklaşmaya çalışmıyor, böyle bir niyet, böyle bir yönelim içinde değil. Tam tersini yapıyor; siyasette şiddeti meşrulaştırmaya çalışıyor. İşte buna göz yumulamaz.
Evet, DTP'nin yapmak istediği şeyi iyi teşhis edelim. DTP, bize PKK'yı dayatıyor! Hem de olduğu gibi, hiç değişmemiş, dönüşmemiş haliyle dayatıyor. Bunu yaparken de bizi demokrasiyle sıkıştırmaya çalışıyor: "Bu durumu kabul edip sineye çekmezsen; yani beni kapatırsan demokrat olduğunu iddia edemezsin" Bir başka deyişle demokrasiyi "rehin" alarak bizi tehdit ediyor. Tipik bir terörist eylem yani...
DTP'nin elinde bizim değer verdiğimiz bir şey var; demokrasi... Silahının namlusunu demokrasinin şakağına dayamış, tehdit savuruyor: "Bana zarar verirsen elimdekini yok ederim."
Bu tehdide boyun mu eğeceğiz? Yoksa rehineyi kurtarmanın başka yollarını mı bulacağız? Terörle mücadele tarihi bize teröristle uzlaşarak rehine kurtarmanın terörü azdırmaktan başka bir işe yaramadığını göstermediyse, başka hiçbir şeyi göstermemiştir herhalde.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...