Abdi İpekçi Spor Salonu'nda düzenlenen toplantıya TBF Başkanı Turgay Demirel'in yanı sıra Erkek Milli Takımlar Teknik Koordinatörü Bogdan Tanjevic, A Milli Takım Menajeri Harun Erdenay, A Milli Takım Başantrenörü Orhun Ene ve A Milli Takım Kaptanı Hidayet Türkoğlu konuşmacı olarak katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Başkan Demirel, toplantıya katılan basın mensuplarına teşekkür ederek, "Bugün burada sizlere hem Federasyon Başkanı olarak ben, hem de Milli Takımlar teknik sorumlu arkadaşlarımız, kaptanımız, koçumuz, menajerimiz ve Milli Takımlar Teknik Koordinatörü Sayın Bogdan Tanjevic ile beraber son Avrupa Basketbol Şampiyonası'nı değerlendirmek üzere bir araya gelmek istedik. Bildiğiniz gibi bugüne kadar bu şekilde bir toplantıyla basının önüne çıkıp turnuva sonrası bir değerlendirme imkânı bulamıyorduk. Genelde şampiyondan dönüşte oyuncuların tatil ihtiyacı hem teknik kadronun diğer sorumlulukları nedeniyle ekipler havaalanından itibaren dağılıyorlardı. Ancak bu sefer erken döndüğümüz sizlerle beraber böyle bir değerlendirme toplantısı yapalım istedik. Bunun yeni bir başlangıç olacağını düşünüyorum. Türkiye'de kalıp organizasyonu uzaktan takip eden ve daha çok şey öğrenmek isteyen siz basın mensuplarına böyle bir fırsat vermek istedik. Bugün bizim yapacağımız açıklamalardan çok sizlerin soracaklarınıza cevap vermek için buradayız. Önce bir takım kısa açıklamalar yapacağım. Sonra bizlere basında yer alan veya almayan her konuda istediğiniz soruları sorabileceğiniz bir ortam olacağını düşünüyorum. Herkesin çekinmeden aklındaki veya okuduğu konularla ilgili her türlü sorunu dile getirmesini bekliyorum. Böylelikle zaman zaman hiçbir şey sormadan ve öğrenmeden yapılan haksız eleştirilerin yerine en azından doğrular bizim açımızdan ifade edildikten sonra yorum yapabilirsiniz" dedi.
TBF Başkanı Turgay Demirel, A Milli Takımımızın EuroBasket 2011 A Grubu'ndaki mücadelesini de, "Öncelikle Türk Basketbolu'nun geldiği nokta itibarıyla ve Dünya'da 6. sırada bulan bir ülke olarak Avrupa Basketbol Şampiyonası'ndan bir hafta erken dönmüş olmak bizler için hakikaten büyük hayal kırıklığı oldu. Çünkü giderken de ifade ettiğimiz gibi biz bu Avrupa Basketbol Şampiyonası'na Olimpiyat hakkını direkt elde etmek için hazırlanmıştık. Bunu hepimiz çok istiyorduk. Ancak kura çekiminden itibaren, takip ettiğiniz gibi oldukça güçlü bir grupta başladığımız Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda bu arzuladığımız noktaya ulaşamadık. Geçen sene Dünya Basketbol Şampiyonası sırasında değişen statülerle turnuvadaki takım sayısı 16'dan 24'e çıkarılmıştı ve sadece Avrupa Şampiyonaları gözetilerek yapılan kura çekiminde de FIBA Dünya sıralamasındaki ikinci, beşinci ve altıncı olan İspanya, Litvanya ve Türkiye aynı gruba düşmüştü. Yine B Grubu'nda Sırbistan, Almanya, Fransa ve İtalya yani Dünya sıralamasındaki sekizinci, on ikinci, on dördüncü on beşinci ülkeler aynı gruba düşmüştü. Bu takımlardan sadece dördü çeyrek finale yükselebilecekti. Oraya bu müsabakaları kazanacağımıza gerçekten inanarak gittiğimizi ifade etmiştim. Orada da Basketbol Milli Takımımız oynadığımız ilk iki maçı farklı kazanarak hazırlık maçlarının aksine çok istekli ve hazır olduğunu göstermişti. Sonra Litvanya maçını maalesef belki de ev sahibi avantajına kaybettik ve son saniyelerde belli olan bir sonuçla ilk mağlubiyetimizi aldık. Daha sonra Polonya maçı hakikaten bir iş kazası gibi oldu. 1 sayıyla yenildik ve morallerimiz biraz bozuldu. Ertesi gün de turnuvaya devam edebilmemiz için sadece kendi elimizde olmayan bir netice gerekiyordu. Ama her ülke milli takımında olduğu gibi Büyük Britanya'da kendi ülkesi ve bayrağı için oynayarak zaten daha kuvvetli olduğu bir rakibi yendi ve bizim turnuvaya devam etme şansımızı sürdürmemize yardımcı oldu. O maçtan sonra belki morallerin de yükselmesiyle İspanya gibi çok güçlü bir basketbol ülkesinin milli takımını yendik grupları üç takımla birlikte birer galibiyetle kapatarak bir sonraki aşamaya geldik" sözleriyle değerlendirdi.
12 Dev Adam'ın ikinci turdaki performansını da yorumlayan Başkan Demirel, "Burada oynadığımız üç karşılaşma da birbirine çok yakın şekilde geçti. Üçüncü sırada başladığımız için ilk olarak grup birincisi ile oynadık. Fakat gerçekten üzücü bir şekilde 3 maçta da sahadan mağlup ayrıldık. Özellikle geçen sene 11 Eylül'de Sırbistan ile İstanbul'da yaptığımız maçın son 4 saniyesinde yakaladığımız fırsat ve aldığımız olumlu sonucun aksine bu sefer değerlendiremediğimiz bir atışla ve çok kötü bir faul yüzdesiyle buraya erken ve hedeften şekilde bir şekilde döndük. Tabii bütün bunları değerlendirmek için söylenecek çok şey var. Fakat hem teknik kadromuz hem de sporcularımız bugüne kadar olduğu gibi bu turnuvada da ellerinden gelenin en iyisini yapmak, en iyi mücadeleyi ortaya koymak için sahaya çıktılar. Mücadele açısından belki zaman zaman tempo düşüklüğü gözükmesine rağmen genel anlamda bir eksiklik yaşadığımızı söyleyemeyiz. Herkes çok istekliydi, kazanmak istiyordu ve verdikleri söz tutarak Olimpiyatlara gitme hedefindeydi. Ama bazen basketbolda küçük detaylar neticeyi belli ediyor ve ya bir şampiyon çıkıyor, ya da turnuvadan elenen takımlar oluyor. Bu kez de böyle oldu. Sırbistan maçının son topunda daha önce yaşadığımız benzer son maçlar gibi küçük hatalarla kaybettik. Bu bizi demoralize etse de, Türkiye'nin basketbolda her zaman Avrupa'nın en güçlü ülkelerinden birisi olması hedefinden vazgeçirmiyor. Bu turnuvaya erken veda etmemize ve Olimpiyat şansını kaçırmamıza rağmen Türkiye, Avrupa'nın en güçlü basketbol ülkelerinden biri olarak yoluna devam edecek. Hem tecrübeli, hem de genç oyuncularımız önümüzdeki süreçte de Milli Takım'ın daha da başarılı olması için ellerinden geleni yapacaklardır. Çünkü Türkiye gerçekten çok önemli bir basketbol ülkesi olmuştur. Zaten Avrupa'nın ilk 6 ülkesi arasında yer almak bunun göstergesidir. Tabii ki amaç bu turnuvalarda istikrarlı bir şekilde hep başarılı olmaktı. Şimdi kendi aramızda ve sizlerle tekrar değerlendirdikten sonra önümüzdeki sürece nasıl devam edeceğimizi, nasıl bir program yapacağımızı, bu başarıları nasıl sürekli kılacağımızı tartışarak en doğruyu bulmaya çalışacağız. Bu açıklamalardan sonra sizlere soru sorma fırsatı vermek istiyorum. Sizleri aydınlatmak istiyoruz. Bugün burada bunun için varız" ifadelerini kullandı.
A Milli Takım Başantrenörü Orhun Ene, Türkiye'nin dışındaki turnuvalarda kötü neticeler alındığı hatırlatılarak yöneltilen bir soruya, Avrupa Şampiyonası'nın kolay bir turnuva olmadığını ifade ederek, "Her zaman kafanıza koyduklarınızı gerçekleştiremiyorsunuz. Aynı maçları Türkiye'de oynasaydık 5'ini, 4'ünü kazanabilirdik belki de. Kazanmak için büyük bir mücadele ortaya koyduk bunu söyleyebilirim. Kamp dönemi içinde büyük bir çalışma ve gayret ortaya koyduk. Maçın son bir dakikası da veya belli periyodunda bir dakika da çok önemli oluyor.
Yenildiğimiz takımlar da Avrupa'nın iyi takımları. Bazen kazanabiliyorsunuz, bazen onlar kazanabiliyor" yanıtını verdi.
Kaçan faullerle ilgili bir soru üzerine, faul kaçırmanın bir hastalık, bir virüs gibi olduğunu kaydeden Ene, kulüp takımlarında oyunculardan
beklentilerin daha farklı olduğununu vurgulayarak, "NBA'de oynayan oyuncular elli görevleri yerine getiriyorlar. Avrupa'da ve milli takımda oynarken beklentiler daha farklı. Şampiyonada Zaza Paçulia ile konuşma şansım oldu. NBA'de kendilerine iyi bir hayat sunulduğunu ancak takımda sadece bir görevi yerine getirdiğini söyledi. Milli takıma geldiğinde de kendisinden her şeyi beklediklerini anlattı. Oyuncu orada maç başına 4 faul atacak iken milli takımda 8 faul atabiliyor" diye konuştu.
Tanjevic'in varlığında yeterli rahatlığı bulup bulamadığı sorulan Ene, milli takımların mevcut yapısında uzun süredir Tanjevic ile çalıştığını
hatırlatarak, "Tanjevic'in bana her zaman katkısı olacağını ve olduğunu düşünüyorum" dedi.
Ene, konuyla ilgili özetle şunları söyledi:
"Bu Avrupa şampiyonasında tecrübeli, sadece Türkiye'de değil Türkiye'nin dışında da çalışıp başarılı olmuş bir insanın benimle olması büyük bir kazançtır. Bu süreç içinde de ben kendisini yakından tanıdığım için, çoğu zaman direk olarak karışmamak için kendini çok tutmuştur, fikrini söylemiştir, beklentisini söylemiştir. Belki de çoğu zaman da kızmıştır bana. Bu süreçte benim olumlu anlamda ondan alıp dinleyip yapmadığım şeyler de olmuştur. Her zaman için bu takımı en iyi tanıyan, başarısında birebir katkısı olan kendisinin bana her zaman katkısı olacağını ve olduğunu düşünüyorum."
Semih Erden'in şampiyona kadrosunda yer almamasının nedenini de anlatan Ene, bu oyuncunun yaşadığı sakatlıkların ardından turnuvaya hazır olamayacağını gördüklerini ve bu nedenle de kadroda yer almadığını kaydetti.
Kadroda bulunan İzzet ve Cenk tercihlerinin çok tartışıldığının ifade edilmesi üzerine Ene, "Cenk senelerden beri milli takımda olan, geçen yılki iskeletin de içinde olan bir oyuncuydu. İzzet'in tartışılmasına hiç anlam veremiyorum. Tecrübesiz olması milli takım kadrolarında olmamasını gerektirmiyor. Türk basketbolunda korunması gereken bir oyuncu. İzzet'i daha çok oynatmam gerekiyordu. Bunların sorulması gerekiyor" diye konuştu.
Son toplarda neyin yanlış gittiği ve doğru hücumun neden yapılamadığı sorusuna da Ene, "Geriden gelip maçın sonunda mucizevi şekilde boş atış bulmak, kolay sayı bulmak mümkün olmuyor. Siz neyi düşünüyorsanız karşınızdakinin de bir düşüncesi var. Basketbol devamlılığı olan bir oyun. Son topta bir şansı elde etmeye çalışıyorsunuz. İstediğinizi yapın, hiçbir zaman son topu istediğiniz gibi, kafanızda kurguladığınız gibi yapamıyorsunuz" şeklinde yanıt verdi.
Ülke olarak farklı bir yapıya sahip olunduğunu, kaybedildiğinde çok üzülüp, kazanıldığında çok sevinildiğini anlatan Ene, bu aşırı tepkilerde
insanların süreç devam ederken kafasını sonuca taktığını kaydederek, "Bu da üzerimizde baskı oluşturuyor. Kaybettiğimiz bir maçtan sonra hemen en kötü senaryolar akla geliyor. Bu etkiliyor. Savaşma ve mücadele etme anlamında kötü bir süreç olmadı. Bütün maçların bir şekilde içinde kalarak, sonuna kadar mücadele ederek, mücadelelerde teslim olmadığımızı düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Oyun kuruculardan memnun olup olmadığıyla ilgili soru üzerine Ene, "Dünya şampiyonasında iki oyuncumuz da çok iyi oynadılar. Bir iki oyuncunun formsuz olması kötü olmasının bizi engellememesi lazım. Kerem sorumluluk sahibi olduğu için bunu da itiraf edip söyleyebilen bir insan. Bazen kendine karşı objektifliğini de kaybediyor. Sadece ondan kaynaklanan bir problem değil, takımla ilgili bir problem. Bir çok oyuncu ofansif anlamda istediğini yakalayamadı" şeklinde ifadeler kullandı.
A Milli Erkek Basketbol Takımı'nın kaptanı Hidayet Türkoğlu, milli takımı bırakmayacağını açıkladı.
Milli formayı hak eden bir sporcu olarak 1998 yılından bu yana milli takıma çağrıldığını ve 300'e yakın maçta milli formayı giydiğini kaydeden
Hidayet, "Son 3 senedir de kaptanlık yapıyorum. Burada olduğu kadar hiçbir yerde keyif aldığımı hatırlamıyorum. Yaşım 32. Hedefim Avrupa Şampiyonası'nda başarı ve olimpiyatların ardından misyonumu tamamlayacağım yönündeydi. İstediğimiz başarıyı elde edemedik. Ben de buraya tekrar davet edildiğim sürece formayı şerefle giymeye devam edeceğim. Kaptanlığı yapmaya devam edeceğim. Tekrar davet
edilirsem, bundan sonra da böyle devam edecektir, 13 senedir yaptığım gibi" şeklinde konuştu.
Seyirci desteğiyle her zaman daha iyi oynadıklarını anlatan Hidayet, kendine güveni olan iyi bir milli takım olduklarını anlatarak şöyle konuştu:
"Milli takım olarak kendimize hedefler koyduk. Her maça kazanmak için çıktık. Bazı nedenlerden dolayı, küçük nüanslardan dolayı son saniyelerde çok önemli rakiplere karşı 3 maç kaybettik. Bazen istediklerimiz olmuyor. Bazen itici destek olarak seyirciyi hissedemiyorsunuz. Sırbistan maçında kötü yüzdeyle atmamıza rağmen yine maç dönebilirdi, olmadı. Bütün arkadaşlarımla gurur duyuyorum, göstermiş olduğumuz mücadeleden dolayı. Hiçbir maçta ezilmedik bütün rakiplere karşı kafa kafaya oynadık. Sonunda baktığımızda bir başarı yok ama bu bence bir ışıktır. Bu milli takımın, Türk sporunun ne kadar geliştiğinin göstergesidir. Bu turnuvada sergilediğimiz basketbol ileriye doğru daha iyi şeyler yapacağımızın göstergesidir."
Üst üste isabet kaydedemediği halde 3 sayılık atış denenmesiyle ilgili yöneltilen soruya Hidayet, "Bazen sokamadığınız anlar oluyor. Oyuncu
psikolojisinde bu vardır. Ben 10'da 0 da atsam 11'inci topta hiçbir zaman tereddüt etmem yine atarım. Bu kendine olan güveni gösterir. Belirli bir noktadan sonra kariyerde daha da ileriye gitmeyi sağlayacaktır bu güven. İstekli ve arzuluyduk. Bu takım başarı için elinden gelen her şeyi yaptı. Sırbistan gibi ekibe 29 faul attık. Bence şu ana kadar tarihte yoktur. Bu bizim ne kadar iyi bir takım olduğumuzu gösteriyor" diye yanıt verdi.
Hidayet, Semih ile kavga ettiği söylentileri için de, "Bu tip şeyler beni üzüyor. Bu konuda benim yorum yapmam yanlış olur. Bunu bütün genç
arkadaşlarımıza sormanız gerekir. Benim onlarla diyaloğumu, sevgi çerçevesindeki dostluğumuzu onların cevaplaması doğru olur. Bu tip haberlerin çıkmasına üzülüyorum. Hepsine kardeşim olarak değer veriyorum. Başarısızlıkta bunlar ön plana çıkacaktır normal. Ben de takım kaptanı olarak ister istemez bazı noktalarda payımı alacağım. Her zaman bu konularda kendime güvendiğim için dik duracağım" şeklinde konuştu.
Erkek Milli Takımlar Teknik Koordinatörü Bogdan Tanjevic, Orhun Ene ile iyi bir işbirliğinin yanı sıra dostluk ve arkadaşlık oluşturduklarını ifade etti.
Ene'ye sadece danışmanlık yaptığını, kendisine danıştığı zaman tavsiyelerde bulunduğunu kaydeden Tanjevic, "6 yıldır beraber çalışıyoruz.
Aramızda iyi bir işbirliği var. Bu işbirliğinin yanı sıra dostluk ve arkadaşlık da oluşturduk" dedi.
Alınan sonuçta kendisinin de sorumluluk hissettiğini anlatan Tanjevic, özetle milli takımın performansını şöyle değerlendirdi:
"Kötü bir kurayla başladık. Sakatlıklar oldu. Kerem Gönlüm'ü direk kaybettik. Kerem Gönlüm iyi bir takım oyuncusu. Bütün takıma pozitif enerji veren, her zaman gülen bir oyuncu. Defanstaki bütün boşlukları kapatabilen bir oyuncu. Antrenmanlarda her zaman takıma destek olabilen bir oyuncu. Çok önemli olabilecek bir turnuvada Sinan Güler yoktu. Ömer ve Semih de operasyonlardan dolayı iyi durumda gelmediler. Ersan'ın da ufak tefek problemleri vardı. Çok antrenman kaçırdı. Biz şampiyona boyunca bu oyuncuları normal kondisyonlarına, form durumlarına çıkartmaya çalıştık. Yavaş yavaş bu oyuncular yükseliyorlardı.
Basketbol hayatımda 5 maçın bir topla kaybedildiği başka bir turnuva hatırlamıyorum."
A Milli Takım Menajeri Erdenay ise geçen yıl elde edilen Dünya 2.'liğinin ardından milli takıma verilen ödüllerin hala konuşuluyor olmasının takım üzerinde bir baskı yarattığını düşündüğünü anlatarak, "Aradan bir yıl geçti hala bu ödüller konuşuldu. Bu bence bir baskı oluşturdu oyuncularda. Orada bitmesi lazımdı, bir sene boyunca hala bu dile getiriliyor. Bu Türk spor tarihinde ilk alınan ödül değildi. Futbol takımı da almıştı, haltercilerimiz de alıyor. Bence bu baskı oluşturdu" ifadelerini kullandı.
fanatik
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |