E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Dahi Türk Kalbine Yenildi 

Müzik otoriteleri tarafından viyolonselin dahi çocuğu olarak kabul edilen Benyamin Sönmez, 28 yaşında kalbine yenildi.

2.12.2011 - 16:00
Dahi Türk Kalbine Yenildi

“Bana viyolonsel almasa da, popçusunu benden üstün tutsa da, pasaportuyla vize kuyruklarında beklesem bile ülkemden vazgeçmem”



Bu sözler viyolonselin dahi çocuğu olarak bilinen Benyamin Sönmez’e ait. Geçirdiği ani kalp krizi dolayısıyla belki de hayatının en başarılı döneminde, 28 yaşında aramızdan ayrıldı.

Müzik otoriteleri tarafından “Viyolonsel dünyasının genç ve karizmatik yeni üyesi”, “Gerçek bir müzik ilizyonisti”, “çalışında barok zarafetini ve Bizans renklerini barındıran genç Türk” olarak tanımlanan ülkemizin en genç viyolonselcisi Benyamin Sönmez’in zamansız ölümü ülkemizin müzik camiasını yasa boğdu.



BENYAMİN SÖNMEZ İÇİN HACETTEPE'DE TÖREN


Sönmez’in bir süredir yanında ikamet ettiği eşlikçi piyanistinin evinde Çarşamba günü kalp krizinden vefat ettiği bildirildi. Eve gelen doktorun, yaptığı ilk tıbbi muayene sonucunda Sönmez’in kalp krizinden öldüğü sonucuna vardığı açıklandı.



Genç viyolonselcinin, Hacettepe Üniversitesi’nde saat 12:30'da yapılacak törenin ardından naaşı Muğla’nın Fethiye ilçesine defnedileceği bildirildi.



KENDİ AĞZINDAN BENYAMİN SÖNMEZ'İN YAŞAMI


Andante dergisine verdiği röportaj’dan…

Bremen’de doğdum. Babam müzisyen. 1970’lerde sazını alıp, turist olarak Almanya’ya gitmiş, müzik grubu kurup, düğünlerde çalıyordu. Sekiz yıl sonra annem de Almanya’ya gitmiş. İki kardeşiz. Üç yaşındayken, ailem bizlerin Atatürk’ün çağdaş Türkiye’sinde eğitim alması, bu kültürle büyümesi için geri dönmüş. Çocukluğum Nasreddin Hoca’nın Akşehir’inde geçti. Yaşamı okulda değil, hayatın içinde öğrendim. Otomobillerin arkasına asılıp kenti gezer, Nasreddin Hoca’nın türbesine ziyaretçilerin attığı paraları toplayıp karpuz ziyafeti çekerdik arkadaşlarımla. Çocukluğumdan itibaren para kazanmam gerekti. 9, 10 yaşlarında sokaklarda börek sattım, çıraklık yaptım, evde hazırladığım limonataları otogarlarda sattım, aileme yük olmadan ilkokulu bitirdim. Evimizde her zaman müzik vardı. Babam eline tamburu alır, annem güzel sesiyle şarkı söyler, ağabeyimle kanun ve darbukayla onlara eşlik ederdik. Çocukluğumda oyuncak otomobilim, tabancam olmadı. Oyuncaklarım enstrümanlardı: Kanun, ut, cümbüş, org, darbuka, tambur, saz, ney, gitar… Kanunun üstünde yürür, orgun tuşlarını söker, sazın tellerini koparırdım, Babam varlıklı olmamasına karşın, kırılanın yerine yenisini mutlaka alırdı. Bana müzik sevgisini o aşıladı. Müzik eğitimi almamasına rağmen inanılmaz bir kulağı vardır. Evde viyolonsel çalışırken yayımın üstüne sinek konsa onu fark eder! Çocukluğunda müzik eğitimi almak istemiş. Ancak yaşadığı köy ortamında müzikle uğraşanlara Çingene gözüyle bakılırmış ve çok yadırganırmış. Kavak ağacından kendi sazını yapıp, gizlice çalarmış.

YETENEĞİMİ BABAMIN SAZ ARKADAŞLARI FARK ETTİ

Çocukluğumda babamın küçük bir müzik grubu vardı. Grup Laleli ile köylerde düğünlere gider, beni de yanında götürürdü. Düğün boyunca sahnedeki müzisyenleri imrenerek izler, eve gelince onları taklit etmeye çalışırdım. İşte bende sahneye çıkma hevesi o zamanlar başladı. Bir gün, babamın müzisyen arkadaşlarından biri yeteneğini fark ederek babama ısrarla ağabeyimi konservatuvara göndermesini tavsiye etmiş. Babam önerisine uymuş. Ağabeyim Mehmet Sönmez, Ankara Devlet Konservatuvarı’nı kazanıp, kontrbas bölümüne girdi. Belçika’daki uluslararası yarışmalarda birincilik ödülü aldı, Belçika Kraliyet Orkestrası’nda çaldıktan sonra Türkiye’ye döndü. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası üyesi.

KLASİK MÜZİK DİNLEMEYE ŞOSTAKOVİÇ'İN CAZ SÜİTLERİ'YLE BAŞLADIM


Ağabeyim konservatuvara girdiğinde ben ilkokul öğrencisiydim. Tatillerde eve geldiğinde sürekli müzik dinlerdi. Bir gün dinlediği müzik dikkatimi çekti. Pikapta Şostakoviç’in Caz Süitleri çalıyordu. Eserden çok etkilendim, bütün gün bıkıp usanmadan dinlemeye başladım. İlgimi fark eden ağabeyim beni konservatuvar sınavlarına hazırladı. Açıkçası biraz endişeliydim. Konservatuvara başlamak demek çocukluğumun bitmesi demekti. Bisikletim, mahalledeki arkadaşlarım, annem, babam, her şeyi bırakmak gerekecekti. 13 yaşında Hacettepe Üniversitesi Konservatuvarı sınavlarına girdim, kazanamadım. Sınav jürisi ağabeyime, müzik kulağına sahip olmadığımı, kabiliyetsiz olduğumu söylemiş. Ortaokula devam ettim. Konservatuvara girmeye kararlıydım. Ertesi yıl sınavı kazanıp müzik eğitimime başladım. Hangi enstrümanı çalmak istediğim sorulduğunda, ismini sevdiğim için viyolonsel dedim. Ama ne şeklini ne sesini biliyordum. Parmaklarıma bakıldı, viyolonsel sınıfına girmeme karar verildi. Elimde kazanma belgesiyle yaylı sazlar atölyesine gittim. Çalgımla ilk kez orada karşılaştım. Doğrusu, viyola ya da keman sınıfına gönderilsem de şikâyet etmezdim, amaç müzikle uğraşmaktı, piyango viyolonsele vurdu.

SINAVDA FELAKET ÇALDIM, ERTESİ GÜN YARIŞMA KAZANDIM


Konservatuvardaki ilk yıllarımda üst sınıfların çalıştığı eserleri çalarak herkesi şaşırtırdım. Yeni başlayanlara kötü örnek olmak istemem ama, gam, etüd, egzersiz hiç çalışmazdım. Sabah ellerimi Dvorak ile açıp, günü Elgar ile kapatırdım. Viyolonsel bir tür eğlence aracıydı benim için. En etkilendiğim, Rostropoviç’ti. Schiff, Navarra, Fournier, Casals’ın albümlerini de hayranlıkla dinler, sadece Rostropoviç’i taklit etmeye çalışırdım. 17 yasına geldiğimde, bir viyolonsel yarışması ilanı gördüm. Programı, okulda öğrendiklerimizden farklı ve çok ağır eserlerden oluşuyordu. Dört ay zamanım vardı. Üstelik yarışmadan bir gün önce önemli bir sınava girmem gerekiyordu. Hocalarım programın farklılığı nedeniyle yarışmaya katılmama karşı çıktı. Sınavı askıya alıp, gizlice yarışmaya hazırlandım. Sınav günü geldi çattı. Fena halde bocaladım, ezber hatası yaptım, pis notalar saçtım etrafa… Rezil bir icraydı kısacası. Ertesi gün Bilkent Üniversitesi’ndeki yarışmaya gittim. Jüride Amerikalı bir viyolonselci ve Gürer Aykal’ın yanında, bir gün önce sınavda felaket icramı dinlemek zorunda kalan komisyonun üyesi Doğan Cangal oturuyordu. Birinci oldum. Bu sayede bir gün önce okulda şöhretine gölge düşürdüğüm hocam Nuray Eşen’e de kendimi affettirdim. Bu ödülden sonra çok daha ciddi çalışmaya başladım.

YURİ BAŞMET SOFRADA CEP TELEFONUYLA, GUTMAN'I ARADI


Hocalarım okuldaki eğitimin bana yetmediğini söyleyip, imkân bulabilirsem yurtdışına gitmemi öneriyordu. Bunun yollarını ararken, İstanbul’da konser vermem gündeme geldi. Eşlikçi piyanist bulamıyordum bir türlü. Tavsiye üzerine konservatuvar hocalarından Kırgız piyanist Gulmira Tokombeva’ya ulaştım. Yardım etmeyi kabul etti. İlk provada çalışımı çok beğendi. Seni Moskova Konservatuvarı’ndan sınıf arkadaşım, yakın dostum Yuri Başmet’le tanıştıracağım, dedi. Rastlantı olarak, o ay Başmet konser verecekti Ankara’da. Konserinden sonra Gulmira’nın evindeki yemeğe davet edildim. Yemekten sonra Başmet beni dinledi. Çok yeteneklisin, iyi bir hocaya ihtiyacın var, dedi. Hemen orada cep telefonundan Almanya’da hocalık yapan Natalia Gutman’ı aradı. Beni dinlemesi için rica etti. Zorlukla da olsa Gutman bu talebi kabul etti. O kadar heyecanlıydım ki o akşam hayatımın ilk votkasını Yuri Başmet’le içtim. Bu onunla son karşılaşmamız olmayacaktı...

GUTMAN'IN VİYOLONSELİ EŞLİĞİNDE TÜRK MÜZİĞİ ÇALDIM


Hocam Natalia Gutman’ın Moskova’daki evinden dünya “star”ları hiç eksik olmazdı, her ay mutlaka birileri yemeğe gelirdi: Başmet, Tretyakov, Lobanov, Virsaladze, Maisky, Masur, ünlü yazarlar, oyuncular… Sofra başında uzun uzun sohbet edilirdi. Bu güne kadar o evde hangi ünlü müzisyenle tanıştıysam, hepsinde aynı özelliğe rastladım. Hayatları büyük zorluklar içinde geçmişti. Yılbaşı gecelerini mutlaka Gutman Ailesi’yle birlikte kutlardık. Çok keyiflenince bana döner “Haydi Benyamin, bizlere Türk müziği çal” derdi… Bir yılbaşında votkayı fazla kaçırmış olacağım, teklifini kabul ettim. Viyolonselle bir taksim yaptım, bayıldı bu müziğe. O da aldı viyolonselini, tek ses çalmaya başladı. Ben de taksime devam ettim.

ALMANYA'DA KONSERİMDE ORKESTRAYLA TAKSİM YAPTIM


Klasik dışında, sıkıcı olmayan her türlü müziği dinlerim. Favorilerim: Ella Fitzgerald, Tony Bennett, Stephan Grapelli, Art Tatum, Lara Fabian, Rozenberg Trio, Laço Tayfa… Klasik Türk Müziği’ni de severek dinler, icra ederim. Özellikle Dede Efendi, Tanburi Cemil Bey’in eserlerini. Almanya’da orkestra eşliğinde verdiğim bir konserde bis’e çağrılmıştım. Orkestranın çaldığı tek ses üzerine taksim geçip, Almanlara hayatlarında belki de ilk defa duydukları bir heyecanı yaşatmıştım.


HÜRRİYET

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
'Mayalar'ı Yanlış Okumuşuz!
Avustralyalı bilim adamı, Kolomb öncesi Amerika uygarlıklarından biri ...
Berlusconi`nin Ahı Tuttu
İtalya’da yeni kurulan hükümet, yeni kabineyi oluşturma telaşı içinde ...
Türk Erkeklerinin Yüzde Kaçı Aldatıyor?
Prezervatif markası Durex, 36 ülkede 29 binden fazla kişi üzerinde yaptığı ...
 
Afganistan`da Gizlenen Gerçekler
Almanya'da önümüzdeki pazartesi günü 60 ülke dışişleri bakanları toplanarak ...
Japonya Depreminin Korkunç 30 Fotoğrafı
Japonya Depreminin Korkunç 30 Fotoğrafı
Buzullar Arasında Batık Bir Gemi
Buzullar Arasında Batık Bir Gemi
 
Bu Böcek Üç Fareden Daha Ağır
Yeni Zelanda'da dünyanın en ağır böceği bulundu. Bir park görevlisi tarafından ...
Rusya Ateşle Oynuyor
Rusya'nın 300 milyon dolarlık bir silah anlaşması çerçevesinde Suriye'ye ...
Parayı Duyan ‘Seri Katili Gördüm’ Dedi
New York’a bağlı adalardan Long Island’daki bir plaj yolunda, 2010 Aralık’ından ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
Serdar Ortaç
Adana Demirspor
Kızılyıldız
Çankaya Köşkü
Çankaya
Ankara
EURO2016
madenci
Emre Belözoğlu