CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ergenekon davasıyla ilgili olarak “Biz diyoruz ki; bu dava siyasi bir davadır. Siyasi talimatla siyasi yönlendirim ile emniyet güçleri harekete geçmiştir. Bu talimatı verenlerin başında bizzat Başbakan vardır. Bu talimatı şimdiki Cumhurbaşkanı ve o dönemin Dışişleri Bakanı (Abdullah Gül) vermiştir” dedi.
CHP Lideri Baykal, Ergenekon soruşturmasının sol dalgasında yaşananları anlatırken şunları kaydetti:
“Çarşamba günü bu gözaltılar gerçekleşti ve o günün akşamında toplumun heyecanı kendisini hissettirmeye başladı. Komutanlar bir araya geldiler ve 5 saatlik bir toplantı yaptılar. O toplantıdan sonra ertesi gün; Genelkurmay Başkanı Başbakan’ı ziyaret etti. Arkasından Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etti. Bu ziyaretlerden sonra Adalet ve İçişleri bakanlarını çağırdı. Ardından memnun edici gelişmeler oldu. Ardından Genelkurmay açıklaması kamuoyuna duyuruldu. Memnuniyetle görüyoruz ki bir muhtıra verilmedi”
Baykal, Meclis’te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltıları ve son gelişmeleri değerlendirdi.
Son operasyonlarla birlikte ortaya çıkan tablo ile Türkiye'nin derinden sarsıldığını söyleyen Baykal, şöyle dedi:
“Birden bire yeni bir aşamaya gelindi. Çarpıcı gözaltına almalar gerçekleştirildi. emekli orgeneraller gözaltına alındı. Cumhuriyet Başsavcısının evi arandı. Eski YÖK Başkanı gözaltına alındı. Tüm bunlar karşısında tüm Türkiye derinden sarsıldı. İnsanların kafası karıştı. ‘Bu saygıdeğer insanlar niçin gözaltına alındılar, nasıl aldatıldık, bu saygı değer insanlar evlerinden alınarak ağır suçlamalara maruz kaldılar, En kritik yerlerde görev yapmış, görev yaparken herhangi bir suçlamayla karşı karşıya kalmamış bu saygıdeğer insanlar meğer bizi kandırmış’ diye toplum derin bir kaygının içine sürüklendi.
Çarşamba günü bu gözaltılar gerçekleşti ve o günün akşamında toplumun heyecanı kendisini hissettirmeye başladı. Biz bir basın toplantısıyla bu durumun ne kadar kaygı verici olduğunu söyledik ve alarm uyarısı yaptık.Komutanlar bir araya geldiler ve 5 saatlik bir toplantı yaptılar. O toplantıdan sonra ertesi gün Genelkurmay Başkanı Başbakan’ı ziyaret etti. Arkasından Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etti. Bu ziyaretlerden sonra Adalet ve İçişleri bakanlarını çağırdı. Ardından memnun edici gelişmeler oldu. Ardından Genelkurmay açıklaması kamuoyuna duyuruldu. Bir muhtıra verilmedi bir önemli kriz haline dönüştürülmedi.”
-"VİTES YÜKSELDİ, ANİ FRENLE DURDU"-
Gözaltıların ardından, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı görüşmeyi hatırlatan Baykal, “Gözaltına alındıktan üç gün sonra, gözaltına alınan üç generalin tahliyesine tanık olduk. YÖK Başkanı serbest bırakıldı. Başsavcının evinde yapılan inceleme sonuçlandırıldı ve Ergenekon davasıyla ilgili olarak birden bire bir vites yükseltme kararının ciddi bir frenle durdurulduğuna tanık olduk” şeklinde konuştu.
-NE OLDU O ÜÇ GÜNDE, NE DEĞİŞTİ?-
Baykal, söylediklerinin çok ciddi irdelenmesi gereken bir tablo olduğunu savunarak, soruşturmanın seyrine dikkat çekti. Baykal konuşmasına şöyle devam etti:
“Herhalde bunu başlatanların elinde çok sağlam bir dosyanın bulunması gerekir. Ciddi bir hazırlıkla bütün işaretler toplanarak bu konuda bir karar alınması gerekir. Türkiye’yi sarsacak bir düğmeye basacaksanız, bunun sorumluluğunu da alıyorsunuz demektir. Niçin gözaltına alındığını çok iyi bileceksiniz. Hukuki dayanaklarınız olacak. Öyle bir dosyanız varsa gözaltı yapacaksınız. Bu gözaltılar uygulanırken sağlam kanıt ve deliller vardı madem, 3 güç içinde daha hakimin önüne dahi götürülmeden bu insanlar niçin serbest bırakılmıştır. Serbest kalmalarından mutluluk diyorum. Fakat bunun irdelenmesi gerekir. Ne oldu, o üç günde? O üç gün neyi değiştirdi.”
-"GÖZALTILAR BİR CEZALANDIRMA OLARAK KULLANILIYOR"-
Ergenekon davasında hazırlanan 2 bin 500 sayfalık iddianameyi de eleştiren Baykal, söz konusu iddianamenin hukuki tanımına uymadığını savundu. Ortada çeşitli telefon dinlemeleri ve çeşitli ifadelerle iddianamenin hazırlandığını ileri süre Baykal, “Böyle bir iddianame olamaz, olabilemez. Kim yazmış, mantığı belli değil. 2500 sayfalık bir iddianame olur mu? İddianame tam bir karmaşadır. 2500 sayfalık iddianame olur mu? İnsanlar uzun bir süredir tutuklu tutuluyor. İkinci iddianame ortada yok. Gözaltılar bir cezalandırma olarak kullanılıyor.” şeklinde konuştu.
-ŞAHİN İLE KANADOĞLU NASIL AYNI ÖRGÜTTE OLABİLİR?"-
Susurluk Davası’nda yargılanan kişi ile Yargıtay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlu’nun aynı örgütte olabilme ihtimalini de değerlendiren Baykal, şunları söyledi:
“İbrahim Şahin ile Sabih Kanadoğlu nasıl aynı örgütte olabilir? O silahlar kimin silahları. O silahları oraya kim koydu? Sabih Kanadoğlu'nun o silahlarla ne ilgisi var?
CHP'nin tavrı bu bakımdan çok açık. Birisi 6 yıldan mahkum olmuş. Şimdi bazı şeyleri çıkmış. Oradan silah çıkıyor. Bu memleketin aydınlarının dürüst insanlarının bu olayla ne alakası var? İnsanlar birbirlerini görmemiş sen onları ilişkilendiriyorsun. Eğer senin amacın suç örgütleriyle mücadele etmekse; adam gibi yap o mücadeleyi. Zaten o mücadeleyi geçmişte adam gibi yapmamıştınız. Şimdi de yapmanız zor görünüyor.
Başbakan Erdoğan'ın ergenekon soruşturmasında bir kez daha müdahil olduğunu ifade eden CHP Lideri Deniz Baykal, "Bu davanın hukuk ötesi anlayışlarla yürütülmekte olduğunu, fırsat bulunduğu zaman yürütüldüğünü, fırsat bulunamadığı zaman yürütülemediğini gördük. Benim gözümde bu dava o yaşananlar olayla inandırıcılığını bir kez daha kaybetmiştir.” şeklinde konuştu.
-DENİZ FENERİ DOSYASI NE OLDU?-
Başbakanın gücünün ancak, MGK Genel Sekreterine geçtiği suçlamasında bulunan Baykal, “Ne oldu Deniz Fenere Davası? Ne oldu o dosya? Hala dosya Almanya’dan gelemedi. Önüne geleni tutukluyorsun, gücün hiç olmasa üç günlüğüne MGK Genel Sekteri’ne geçiyor, Türkiye’deki Deniz Feneri sanıklarına neden gücün yetmiyor? RTÜK Başkanı hesabını versin” dedi.
Baykal, Ergenekon davasının hukuki bir dava olmadığını, siyasi bir dava olduğuna yönelik iddialarını tekrar ederek, “Bu davanın iç yüzü görülüyor. Çok açık, çok net. Siyasi bir davadır. Bu dava ile ilgili son zamanlarca ciddi açıklamalar yapıldı. Eskiden sadece biz konuşuyorduk. Şimdi ciddi hukuk çevreleri de düşüncelerini söylemeye başladılar. Türkiye’deki bütün barolar bir araya gelip çok önemli değerlendirmeler yaptı. YARSAV önemli hukuki tespitler yaptı. Bunlar fevkalade önemlidir. Olay artık hukukçularında gündemine gelmiştir” diye konuştu.
-BAŞBAKAN'IN BOYUNU AŞAR-
Başbakan Erdoğan’ın, CHP’ye yönelik "muhalefet ve medya panik içinde” şeklindeki sözlerini de hatırlatan Baykal, “Eğer gerçekten vatandaşlar panik içindeyse senin bununla iftihar etmen değil, bundan kaygı duyman gerekir. Demek ki sen bir korku ortamı yaratmışsın. Panik içinde derken, ‘bunlar suçludur. Bunlar da işin içindedir. Falan filan...’ Biz bu işi çok iyi biliyoruz. CHP bu ülkede, gerçek bir demokrasi ve gerçek bir hukuk devleti için en içten mücadeleyi vermiş partisidir. Büyük söz söylemek istemiyorum ama CHP ile uğraşmamasını tavsiye ediyorum. CHP'nin nerede olduğu bellidir. CHP'yi suçlamak Başbakan'ın boyunu aşar” dedi.