’’ABD’de bankalara uygulanan stres testleri sonuçlarının beklenenden olumlu gelmesi ve konut sektörü başta olmak üzere iktisadi faaliyete ilişkin açıklanan veriler ve şirket bilançoları, küresel krizin dip seviyelerinin görülmüş olabileceğine ve ekonomilerde canlanmanın beklentilerden daha erken başlayabileceğine yönelik algıları artırmıştır.’’
Finansal kuruluşların toplam zararının 2 trilyon dolara ulaştığına ve artmaya devam ettiğine dikkati çeken Yılmaz, finansal kuruluşların ve hane halkının maruz kaldığı zararın büyüklüğü göz önüne alındığında, finans kuruluşlarındaki sıkılığın kısa vadede ortadan kalkmasının, güven ortamının tekrar tesis edilmesinin ve küresel talebin yakın dönemde kalıcı bir şekilde canlanması ihtimalinin düşük görüldüğünü kaydetti.
Yılmaz, ’’Son dönemde uluslararası piyasalarda gözlenen iyimserlik, açıklanan verilerin bir toparlanma sinyali vermesinden ziyade, bu verilerin beklendiği ölçüde olumsuz gerçekleşmemesinden kayaklanmaktadır’’ dedi.
Küresel ekonomide toparlanmanın ne zaman başlayacağı konusunun belirsizliğini koruduğuna işaret eden Yılmaz, ’’Merkez Bankası olarak beklentimiz önümüzdeki dönemde dünya toparlanmasının kademeli ve yavaş olacağı şeklindedir. Mevcut ortamda uluslararası kredi piyasalarındaki sorunların devam ettiği ve küresel ekonomide henüz belirgin bir toparlanma gözlenmediğine ilişkin değerlendirmemiz geçerliliğini korumaktadır’’ diye konuştu.
Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan gelişmeler ve bu dönemde uyguladıkları para politikası hakkında da bilgi veren Yılmaz, politika faizlerinde (Merkez Bankası gösterge faiz oranları) yapılan 750 (yüzde 7,5) baz puanlık indirimin iktisadi faaliyetteki aşırı dalgalanmaların şiddetinin hafifletilmesine önemli ölçüde yardımcı olduğunu gösterdiğini belirtti.
Yılmaz, politik faizlerde ve devlet borçlanma faizlerinde gözlenen belirgin düşüşün kredi faizlerine aynı oranda yansımamasının finansal koşullardaki ek sıkılığın azalarak da olsa devam etmesine neden olduğunu kaydetti.
Durmuş Yılmaz, ’’Son dönemde politika faizlerindeki indirimler ve alınan mali tedbirler sonrasında, içinde bulunduğumuz yılın ikinci çeyreğinde ülkemizde yurt içi talebin göreli olarak istikrar kazanabileceğini ve son çeyrekten itibaren büyümenin pozitif rakamlara geçeceğini öngörmekteyiz. Türkiye ekonomisinde toparlanmanın küresel ekonomiye göre daha erken başlayabileceğini düşünüyoruz’’ dedi.
Finansal sistemin sağlam ve istikrarlı yapısı ve hane halkının borçluluk oranının düşük bir düzeyde olmasının bu öngörüyü destekleyen iki temel unsur olarak niteleyen Yılmaz, bu krizden çıkışın yavaş ve kademeli olacağını, kısa vadede toplam talepte belirgin bir ivmelenme yaşanmasını beklemediklerini söyledi.
Yılmaz, başka bir soru üzerine de, faiz indirimlerinin artık önümüzdeki aylarda talep üzerinde etkili olacağını düşündüklerini kaydetti.
Bir gazetecinin ’’IMF ile anlaşma olmaması sonucunda faiz artırma ihtimali var mı?’’ şeklindeki sorusuna Yılmaz, ’’Kamu borcunun milli gelire oranı da önemli. Siz bunu kontrol altında tutabiliyorsanız bu ekonomiye olan güveni artırıyor. Merkez Bankasının, politika yapıcısının mutlaka bir ’B’ planının olması gerekir diye düşünüyorum’’ yanıtını verdi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...