Bir şiir okudu diye halkın oylarıyla seçildiği Belediye Başkanlığını kaybettiğinde, hapse girdiğinde mazlumdu Tayyip Erdoğan. Mazlumdu ama başı dikti.
Yakın zamana kadar kendisini mazlum gösterecek çok şey de oluyordu ülkede. En son kapatma davası akılsızlığında olduğu gibi.
Peki ama neredeyse bütün siyasi kariyerini mazlum olduğu halde teslim olmayan, dik duran görüntüsüne borçlu olan Tayyip Erdoğan ne oldu da zalimliğe geçti?
Bu, sanıyorum onu yakından tanıyan ve hâlâ kendi aklıyla düşünebilenler için bile bir muamma.
Sanki ansızın içinde yaşayan bir canavar uyandı Erdoğan’ın ve o canavar Tayyip Erdoğan’ı
ele geçirdi.
Hakaretler yağdırmaya başladı. Aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu onlarca kişiye ‘patron şilahşoru’ dedi.
Ben ilk kez bir Başbakan tarafından hakarete uğramıyorum. Başbakanlar sinirlerine hâkim olamayıp hakarete başvurduklarında, genellikle siyasi ömürlerinin de sonlarına gelmiş oluyorlar.
Hemen yarın sabah bitecek değil Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatı ama göreceksiniz bundan sonra yolu, yerel seçimde yüzde 50 alsa dahi, yokuş aşağıdır. Eninde sonunda o yokuşun dibine de varacak.
Başbakan iki hafta sonu boyunca, bütün siyasi hayatında yapmadığı kadar çok gaf yaptı.
Mesela, ‘Bundan sonra gizli iş yapmak yok’ dedi. Demek daha önce gizli işler yapmıştı.
Ve belki hâlâ başkalarıyla gizli iş yapmaya devam ediyordu.
Mesela, bir meyhane dedikodusunu, vakit bulup dinlemekle kalmadı, müthiş bir gerçeği açıklıyormuş gibi kendi konuşmasında kullandı, ‘Yerin kulağı var’ dedi. Daha önce hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bu kadar sığlaşmamıştı.
Bugün yeni bir hafta sonu.
Ama Başbakan bu kez haftasonuna kadar sabredemedi, önceki akşam içindeki canavar yeniden yüzeye çıktı ve konuştu.
Önce NTV’den bir meslektaşımız Erdoğan’ın zalim gazabından payını aldı. Halbuki meslektaşımızın tek kusuru ana muhalefet tarafından dile getirilmiş bir iddiayı Erdoğan’ın bir yardımcısına sormaktı. Sordu, cevabını da aldı. Ama Başbakan iddia sahiplerine değil o iddiaya aracılık edenlere köpürüyordu. İstiyordu ki muhalefetin iddiaları bile duyulmasın, duyurulmasın.
Ardından kendini tutamadı, bu elinizde tuttuğunuz gazete dahil gazeteler için parti örgütüne talimat verdi: Bunları evinize sokmayın.
Bu gazetelerde binlerce insan çalışıyor. İçlerinde Erdoğan’a oy verenler de var mutlaka. Ve Başbakan bir an tereddüt etmeden o insanların ekmeğiyle oynama hakkını kendinde görüyor.
Basın özgürlüğü, eleştiriye tahammül, düşünceyi ifade özgürlüğü vs. hepsi Başbakan’ın ayaklarının altında çiğneniyor.
Mazlumdan zalime geçiş, neredeyse ışık hızında tamamlanıyor.
Faşizm tam da bu: Sadece kendisinin doğruyu düşündüğüne dair kuvvetli bir inanca sahip olmak.
Böyle olunca bırakın karşıt görüşleri, biraz farklı düşünceye bile tahammül kalmıyor, varsa elindeki güçle o görüşleri yok etmek için elinden geleni yapıyor, parti kongrelerinde gazete sahiplerini ‘Vur vur inlesin’ diye bağırtarak isim vererek yuhalatıyor, gazetelere boykot çağrısı yapıyor.
Gelinen noktayı anlatmak için ‘vahim’ kelimesi bile yetersiz kalıyor.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...