Los Angeles’ın “esas” takımı Lakers’tır, bilirsiniz. Şehrin göbeğinde yer alan Staples Center’da Lakers maçlarına bilet bulabilmek, bulsa bile bu maçlara ailecek gidebilmek, ortalama bir sporsever için büyük sorundur. Çünkü biletler çok pahalıdır. Clippers, bu sorunu aşabilmek için bulunmuş bir formüldür. 1984’te San Diego’dan Los Angeles’a taşınan takım, hep ‘büyük ağabey’ Lakers’ın gölgesinde kalmış, ama izlediği daha düşük fiyat politikasıyla şehirdeki orta halli vatandaşın da salona gidip NBA yıldızlarını izlemesine yardımcı olmuştur.
Yıllar önce Charles Barkley, LA Clippers’ı şöyle özetlemişti: “Amerikan sporlarında başarı ile para kazanmak hep paralel gider. Maç kazandıkça kârınız da artar. Bunun tek istisnası Clippers’dır.”
Şampiyonluklar kazanmak değil, büyük pazarda Lakers’tan artanları sıyırmak hedefiyle kurulmuş bir kulüp (New Jersey Nets için de bu yorumlar yapılır ama onların hem geçmişi daha parlak hem de Knicks ile aynı salonda oynamıyorlar. Şimdi de Brooklyn’e taşınıyorlar zaten)… Ve organizasyonun başında dünyanın en cimri patronlarından biri: Donald Sterling. Sonucu tahmin edebilirsiniz: Çok sayıda büyük oyuncu Clippers’dan geldi geçti ama hiç ‘takım’ olamadılar. Sterling, o yıldız adaylarını daha parlar parlamaz sattı. Ya da onların istediği bol sıfırlı kontratları vermeyerek, kaçmalarına neden oldu. Tarihi 42 yılı bulan kulüp, sadece 47 play-off maçı oynadı… 2000’lerde bir kez play-off görebildi... En büyük başarısı da o: 2006’da play-off’ta bir tur geçebilmek!
O ne smaçtı öyle!
Geçen hafta Blake Griffin’in Kendrick Perkins’in üzerinden yaptığı ve çoklarına göre NBA tarihinin en muhteşem posteri olan smaçla gündeme gelen Clippers, işte böyle bir takım. Bu yıl All-Star’a iki oyuncu birden gönderecekler. Şu anda 20 maçta 13 galibiyetle, Batı’da üçüncü sırada yer alıyorlar; ‘Büyük ağabey’ Lakers’ın üç sıra üzerinde!
Ne oldu, nasıl oldu bilinmez, ‘ucuzcu’ Sterling bu sezon karar değiştirdi. Elindeki genç yıldız adayları Blake Griffin ile DeAndre Jordan’ı tutup, transfer piyasasından Caron Butler ve Chauncey Billups gibi kalburüstü oyuncuları kaptı. Sonra da herkesin şaşırtan bir hamleyle yılın takasını yaparak Chris Paul’le pastanın üzerine kremayı koydu. Artık Clippers, Los Angeles’ın ‘öteki takımı’ değil. Ciddi ciddi şampiyonluk adayı. Hatta Paul’ün yaptığı şahane asistlerle coşan Blake Griffin sayesinde tarafsız seyircilerin de maçlarını seyretmek için ekran başına koştuğu son derece spektaküler bir ekip.
Chicago’da iyi iş çıkardığı halde kapının önüne konmuş koç Vinnie del Negro, bir zamanlar San Antonio Spurs organizasyonunda öğrendikleri ile Los Angeles’a Hollywood’dan yadigâr “Yıldızları hiçbir zaman üzme” düsturunu aynı potada eritmeye çalışıyor. En büyük yardımcısı, yine kendisi gibi kadri bilinmemiş, New York’tan kovulmuş bir isim: Billups.
Acaba başarı gelir mi?
Clippers bu formülle başarıya gider mi? Kobe’li Lakers’ı geride bırakıp, play-off gelip çattığında LA’in ‘esas oğlanı’ olur mu? Bu sorulara yanıt vermek için henüz erken. Ancak bu defa Clippers kadrosunun geçmişten çok farklı olduğunu ve bir sakatlık çıkmaz ise yarışta sonuna kadar var olacağını söyleyebiliriz.
(Radikal)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |