13 Nisan 1998. Sabah saat 05.05'de albay Mithat Işık'ın odasının kapısı telsiz operatörü olan astsubay tarafından çalındı. Operatörün elinde bir mesaj vardı. Mesajda Sakık'ın yanındaki iki korumayla birlikte iki araçla evden ayrıldığı, onu izleyen ekibin takipte olduğu yazıyordu. 10 dakika sonra bir mesaj daha geldi. Mesaj, Sakık'ın iki araçla Dohuk'tan ayrılıp Erbil istikametine gittiğini, timin üç araçla takibe başladığını bildiriyordu. Alınan istihbarat doğru çıkmıştı. Artık Kuzey Irak'taki bütün Özel Kuvvetler Timleri telsizlerini susturmuş bekliyordu. Dohuk ile operasyon yapılacak nokta arasında iki saatlik mesafe vardı. Mithat Işık'ın hesaplarına göre, operasyon sabah 07.30'da başlayacak ve üç dakika sürecekti. Operasyon yapılacak nokta, güvenlik nedeniyle tenha oluyordu ve yol güvenliğinden sorumlu peşmergeler de o saatlerde kontrol noktalarındaki barakaların içinde oluyordu. Artık her an her şey olabilirdi. Işık, sabah helikopter pilotlarına hazır olmalarını emretti. Sakık PKK'dan kaçıp KDP'ye sığındıktan sonra kendisine Dohuk'ta zenginlerin kaldığı semtte lüks bir ev ve araç tahsis edildi. Türkiye'nin iade talebi de "tabanımıza anlatamayız" gerekçesiyle KDP tarafından reddedilmişti. Sakık'ı operasyonla yakalamak dışında bir seçeneği kalmayan Türkiye, bu iş için Işık ve ekibini görevlendirdi. Dohuk'ta Sakık'ı izleyen tim onun evden çıkışıyla harekete geçti. Üç araçla takip başladı.
VE OPERASYON BAŞLIYOR
Tim mensupları peşmerge kıyafetleri içerisindeydi. Saat 07.22'de operasyon noktasına yaklaşıldığında üç dakika sonra işaret verildi. Ve 07.25'te operasyon başladı. Birinci araç, süratle Sakık'ın aracını sollayıp, öndeki koruma aracının arasına girdi. Ardından hızını azaltarak koruma aracının Sakık'ın aracından uzaklaşmasını sağladı. Sonra ani bir hareketle direksiyonu sola kırıp, araçla yolu kapadı. Aynı anda arkadan gelen iki araç, Sakık'ın aracına yaklaştı. Araçlardan inen silahlı Özel Kuvvetler mensupları Sakık'ın aracını kuşattı. Bütün bu karmaşa içinde korkuya kapılan Sakık araçtan inip kaçmaya, elindeki tabancayla ateş etmeye çalıştı.
BİR ANDA M-16'LAR ONA ÇEVRİLDİ
Araçtan 5-6 metre uzaklaşmıştı ki "Sakık dur" sesiyle başını arkasına çevirip baktı. Kendisine dürbünlü M- 16 otomatik tüfeğiyle nişan alınmış bir adım daha atmaması için ikaz ediliyordu. Sakık o mesafeden M-16'nın kurşunlarından kurtulamayacağını iyi biliyordu. Tabancasını yere atıp teslim olmaktan başka çaresi kalmamıştı. O sırada araçta bulunan Sakık'ın kardeşi Arif Sakık ve araç sürücüsü de direnmeden teslim olmuşlardı. Önden giden koruma aracındaki peşmergeler de film gibi gelişen operasyonu şaşkınlık içinde izliyordu. Kendilerine ikaz da bulununca onlar da direnmeden teslim olmuşlardı. Saat 07.30'a geldiğinde Işık'a gizli kodlu bir mesaj geldi. Mesaj, "Yarasa"dan yani operasyonu yapan timden geliyordu. Mesajın geldiği kişi ise "Atak" yani operasyon komutanı olan albay Işık'tı. İlk gelen mesajda 103 yazıyordu.

Şemdin Sakık'ı yakalayan komutan anlatıyor
24 Mayıs 1993'te Elazığ - Bingöl karayolunda askerlikleri bitip evlerine dönmek üzere yola çıkan 33 silahsız askerin infaz edilmesi emrini veren "Parmaksız Zeki" kod adlı Şemdin Sakık, Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait iki timin 13 Nisan 1998'deki "Yarasa Operasyonu" ile yakalanarak Diyarbakır'a getirildi. 1986'dan 1998'e kadar, 36 silahlı eyleme bizzat katılarak 84'ü asker, 134 kişinin öldürülmesinden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan PKK'nin iki numaralı isminin nasıl yakalandığı bir sır olarak saklandı. Terörle mücadelede kilometre taşlarından biri olan Sakık'ın yakalanışının perde arkasını, o operasyonun başındaki isim olan eski Özel Kuvvetler Alay Komutanı emekli kıdemli albay Mithat Işık, SABAH'a anlattı. Işık, Destek Yayınları'ndan çıkan ve Sakık'ın yakalandığı operasyonun kod adı olan "Yarasa Operasyonu" nun adını verdiği kitabında Sakık'ın yakalanışını ayrıntılarıyla anlatıyor. Şemdin Sakık, 1998'de Abdullah Öcalan'la ters düşerek PKK'dan ayrılarak Kuzey Irak'ta KDP'ye sığındı. Ancak bir süre sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın bir operasyonuyla kardeşi Arif Sakık'la birlikte yakalanarak Türkiye'ye getirildi. O dönem kimi iddialara göre, operasyonda Türk askerlerinin herhangi bir rolü olmamış, Sakık, peşmergeler tarafından Türkiye'ye verilmişti. Sakık ise kendisini yakalayanın "Yeşil" kod adıyla bilinen Mahmut Yıldırım olduğunu iddia etmişti. Mithat Işık, başında olduğu "Bordo Bereliler"in gerçekleştirdiği operasyonu, bugüne kadar hiç çıkmayan fotoğrafları ve belgeleriyle açıklıyor.

Şemdin Sakık
Arif Sakık
İlk mesaj: Paketlendi İkincisi: Rota Silopi
Daha önce hangi mesajın ne anlama geleceği belirlenmişti. Belirlenen şifreye göre 103'ün anlamı "hedef alındı" idi. Üç dakika sonra iki ayrı mesaj daha geldi Mesajda 106 ve 107 yazıyordu. Bunlar "hedef paketlendi" ikincisi ise "tahliye noktasına intikal başladı, helikopterler gelsin" idi. Işık'ın talimatıyla helikopterler 07.35'de kalkarak Kuzey Irak yönüne uçtu. Bir süre sonra yeni gelen iki ayrı mesajda 108 ve 110 yazıyordu. Yani bunların anlamı "tahliye başladı" "rota Silopi" demekti. Operasyon neredeyse planlandığı gibi üç dakika da bitirilmişti. Işık, helikopterlerin ineceği anı büyük bir heyecanla bekliyordu. Tarihler 13 Nisan 1998'i saatler ise sabah 08.25'i gösterdiğinde iki kara şahin, Silopi'deki karargâhın önüne peş peşe indi. Birinci helikopterden 'paketlenmiş' halde Sakık indirildi. Onun dışında Arif Sakık ve koruma görevi yapan iki peşmerge de getirilmişti. Araç sürücüsü ise bırakılmıştı. Sakık, kendisi için hazırlanan odaya getirilerek elleri bağlı olarak bir ranzaya yatırıldı. Kardeşi ise bir başka odadaydı. Bir süre sonra Sakık'ın gözleri açıldı. Karşından albay Mithat Işık vardı. Yıllarca pek çok silah arkadaşını şehit eden Sakık şimdi Işık'ın önündeydi.